Kadınların sessiz çığlıklarına o kadar alışmış olmalıyız ki konuşan, konuşma cesareti gösterebilen hiç bir kadını duymuyoruz, duyamıyoruz artık. Bununla da kalmıyor, susturuyor ve alışageldiğimiz sessizliğe geri dönsünler istiyoruz.

Zaman hızla akıp geçiyor. O kadar hızlı geçiyor ki yaşanılan bir çok olayın perde arkasını görmeye fırsat bulamadan başka bir gelişmenin içinde buluveriyoruz kendimizi. Buna ülkedeki yoğun gündem trafiği de eklenince, zamanın hızlı akışına paralel bir zaman yaratmanız gerekiyor kendinize. Zira olayların arkasında yer alan gerçekler önem teşkil etmekte ve görülmediğinde büyüyerek kendini yenilemekte. Sadece kendine sunulan gerçeklerle yetinmeyi beceremeyen, sorgulayan yani yaşayan bir kişiliğiniz varsa her detay önem teşkil ediyor sizin için.  Zamanın ve olayların hızlı akışında, belki de insanın en büyük ve en onurlu mücadelesi, bizi edilgen varlıklara dönüştürmek isteyenlere karşı verdiğimiz bu mücadeledir.

Seçimlerin ardından iktidarın yeni döneminde, daha özgürlükçü ve daha ılımlı politikalar izleyeceğine dair fikirler ortaya atanlar olmuştu.  Bu görüşlerini bir temenni olarak mı yoksa iktidarı desteklemeyenlere bir teselli olarak mı dile getirmişlerdi bilmek zor. Gördükleri somut bir gerçeklik karşısında oluşan fikirler olduğunu düşünmüyorum. Her ne kadar sonrasında, herkesi kucaklayan, her düşünceye saygı duyan bir yönetim anlayışını benimseyeceklerini söyleseler de buna inanmak o kadar kolay değildi.

Hemen sonrasında yaşanılan ve çok da dikkate alınmayan gelişmeler durumun tam da böyle olduğunu, yani inanmamakta haklı olunduğunu ortaya koydu. Dikkate alınmamak olarak ifade ediyorum çünkü çoğunluğun artık kanıksadığı ve tepki bile göstermediği durumlardı bunlar.

76.Cannes Film Festivali’nde en iyi kadın oyuncu ödülünü alan Merve Dizdar, ödül töreninde bir konuşma yaptı ve yaptığı konuşma nedeniyle hedef gösterildi. Konuşmasında, kadın olmanın zorluklarına değindi ve filmde canlandırdığı karakterden dolayı bu zorluklar karşısındaki mücadeleyi önemseyen ifadelerine yer verdi. Aynı şekilde film, Türkiye’deki bir kadının hayatını konu aldığı için, Türkiye’deki kadınların yaşadıklarına atıfta bulunması ve ödülünü onlara armağan etmesi de beklenen bir durum.

Fakat bu konuşmadan hemen sonra oyuncu, geniş bir kitle tarafından yoğun eleştirilere maruz kaldı. RTÜK Başkan Yardımcısı İbrahim Uslu tarafından, ‘’Önce kendi ülkene saygı duymayı öğreneceksin…’’ gibi ağır bir üslupla eleştirildi.  Büyük bir ödül ve Türkiye için gurur verici bir gelişme olmasına rağmen, bir kadın kadın olmanın zorluklarından bahsetti diye, aldığı ödül bile kıymetsiz bir duruma getirildi. Devlet yetkililerinden de durumu kıymetli hâle getirecek bir tebrik ya da başka bir eylem de göremedik üstelik. Öyle ya, kadın olmak görülmeyen bir şeydi, Merve Dizdarı’ın başarısı da görülemezdi. Üstelik itiraz eden, ses çıkaran bir kadının başarısı dikkate bile alınamazdı.

Hemen sonrasında Melek Mosso isimli bir kadın şarkıcının yaşadıkları ve kendini ifade etme çırpınışlarını gördük, sadece görmeyi isteyen bir azınlık olarak. Katıldığı bir ödül töreninde yaptığı konuşma ve AKP’lileri eleştiren bir kadının viral olan videosunda giydiği kıyafetleri giyerek resim paylaşması büyük bir lince maruz kalmasına yetmişti. Sonrasında uzun bir yazı paylaşarak, bazı konserlerini iptal ederek kendini ifade etmeye çalışsa da yeterli olmamıştı.

HAYIR SUSMAYACAĞIZ. Bizi edilgen nesnelere dönüştürmek isteyenlere inat, fikirlerimizle, duruşumuzla ve tüm varlığımızla konuşmaya, üretmeye ve başarmaya devam edeceğiz.

Daha önce Gülşen’in yaşadıklarını da hatırlatan cinsten siyasi bir kutuplaşmanın içine çekilivermişti, belki de en istemediği şey olsa bile.  Daha da ilginç olan gelişme ise devam eden günlerde yaşandı. AKP’li Tekirdağ Süleymanpaşa Belediye’si düzenlediği etkinliklerde Melek Mosso’ya sahne verdiği için eleştirilerin odağına geldi. Öyle bir hâl ki, ortada büyük bir suçlu var ve dokunan herkes yanıyor. Bununla da kalmadı, gelen tepkiler üzerine Belediye Başkanı Cüneyt Yüksel, AKP Genel Merkezi’ne çağırılıyor ve son olarak da istifası gerçekleşiyor.  Neresinden baksak içler acısı bir olay. Bir şarkıcının düşüncelerini ifade ettiği için düşmanlaştırılıp ona sahne verdiği için bir belediye başkanının görevden alınması anlaşılır bir durum değil. Ortada bir hata, üslupta bir yanlış var ise kabul eden ve özür dileyen bir kadın aynı zamanda Melek Mosso.

Kendini ifade etmeyi tercih eden, düşüncelerini açık yüreklilikle ifade eden ve susmayan bir kadın da Melek Mosso. O nedenle susturulması ve emsallerine izin verilmemesi gerekirdi. Öyle ya, kadın olmak sessizlik demekti, her durumda sessiz kalmayı başarmak demekti bu ülkede…Size verilen haklara rıza gösterip, sizin için çizilen çerçevede kalmak demekti. Öyle yapmadı Melek Mosso….

Dikkate alınmadılar. Daha önce dikkate alınmayan bir çok kadın gibi. Kadınların sessiz çığlıklarına o kadar alışmış olmalıyız ki konuşan, konuşma cesareti gösterebilen hiç bir kadını duymuyoruz, duyamıyoruz artık. Bununla da kalmıyor, susturuyor ve alışageldiğimiz sessizliğe geri dönsünler istiyoruz. Birileri ısrarla başarılarımızı, fikirlerimizi ve varlığımızı değersizleştirmeye çalışırken biz susmaya devam mı edeceğiz? Yoksa bu cesur iki kadın gibi mücadele etmeye devam mı edeceğiz?

Ben buradan ilan edeyim. HAYIR SUSMAYACAĞIZ. Bizi edilgen nesnelere dönüştürmek isteyenlere inat, fikirlerimizle, duruşumuzla ve tüm varlığımızla konuşmaya, üretmeye ve başarmaya devam edeceğiz.

Gündüz Vassaf’ın Türkiye Sen Kimsin isimli kitabımdan çok sevdiğim bir bölümle bitirmek istiyorum:

‘’Dünyaya aitliğimizin yolunu kesen, ‘ille de sen şu ol, bu ol’ diye bize çeşit çeşit kimlikler biçen, haklı ve haksızın yol göstericiliğinde Tanrı’yı da alet ederek hadlerini aşanlar o kadar çok ki…