Ekrem Bey yeni ekibiyle CHP ve tüm muhalefetin desteğini arkasına ve yanına alarak güçlü bir örgütlenmenin organizasyonunu başlatabilmeli. Yani yine “Haydi” diyerek, Kılıçdaroğlu’nun yüzde 52 olan İstanbul oyunu yukarı çıkarabilmeli.

Seçimler bitti, elbette önce eleştiriler yapılacak. Ama fazla vakit yok, yerel seçimler kapıda, o yüzden hemen önümüze bakmamız ve şimdiden kolları sıvamamız gerekiyor.

Seçim sonuçlarını öngörmek insanı rahatlatmıyor. Son dönem yapılan bütün ikazların işe yaramadığını görmek, “ne yapalım, biz söyleyeceğimizi söyledik, anlatamadık” demek de bir teselli sağlamıyor, çünkü bu hepimizin hikâyesi.

Bizim önceliklerimizin çoğunlukla örtüşmediği ortada, bunun nedenleri üzerine kafa yoracak bir zemin, partilerin kongreler süreci.

Muhalefetin yanlışlarını düzeltmek için yapılan eleştirilere kızan zevat, şimdi aynı kızgınlıkla muhalefetin en sert eleştirmeni kesildi, ama geç kalan eleştiri, gökyüzünü aydınlatan projektörler gibi işlevsiz oluyor.

Sosyal medyadaki zombileşme siyasi partilerimizi de sarıp sarmaladı. Neredeyse sipariş üzerine parti yönetimleri değişecek sanıyorlar. Eleştiri ayrı, kara çalma ayrı.

Siyasette değişim, kara çalmayla, gölge boksuyla değil, politik tezlerinizi ortaya koyarak ete kemiğe büründürmekle olur.

Seçimlerde sahil siyasetiyle, bozkır siyasetinin iç içe geçtiğini gördük, buna rağmen sarı bölgelerin nasıl dönüştürülebileceğine dair dişe dokunur önermeler de örnekler de gelmiyor hâlâ.

Tesla, “bugün onların olmuş olabilir, ama gelecek bizimdir” inancını taşıyordu. Ama geleceğin bizim olabilmesi için önce özeleştiri yapmak gerekiyor. Kutuplaşmaya karşı helâlleşme politikasını savunurken toplumda kutuplaşmayı kışkırtanlarla yan yana gelmek, tarihsel buluşmanın içeriğinin bulandırılmasına tek bir örnek..

Yalnız özeleştirinin de bir kuralı var, “toplumu dinlemedik” deyip geçmek işin sadece yarısını kapsıyor, bize diğer yarısı olan bunun gerekçeleri de gerek. Neden topluma kulak verilmediğinin açıklanması da gerekmiyor mu? Topluma kulak asmamanın en önemli nedeni küçük imtiyazlarınızdan vazgeçememekten başka bir şey değil.

Siyasette artık kaybedilecek bir şeyin kalmaması daha cesaretli adımların atılmasını sağlayabilir.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun, 2028 seçimlerine dönük bir kariyer planının olmadığı belli ve bunu kendisi de ifade ediyor. Partinin yapısal dönüşümüyle bir yumuşak geçiş planı gerçekleşebilir.

Kifayetsiz muhterislerin yol geçen hanı da olmamalı partiler. Bu negatif seleksiyonu önleyecek bir yapılanma ile yaratıcı enerji ortaya konabilir.

Kürt siyaseti de dahil, merkezkaç güçlerin bir şansı olmadığı da ortada.

TİP faciasına neden olan, YSP’nin ilave vekil ve oyun kurucu vasfını ortadan kaldıran operasyonlara yol verenler bile bu ağır sorumluluğun sonunda farkına vardılar.

Ahbap çavuş siyasetinin sonuna gelindi artık. CHP’de de artık adayların önseçimle belirlenmesi mutabakatına varılması, partilerdeki oligarşinin tunç kanununun sonunda kamuoyunun baskısıyla değişmesi ihtimali herkesi umutlandırdı.

Ahbap çavuş siyasetinin sonuna gelindi artık. CHP’de de artık adayların önseçimle belirlenmesi mutabakatına varılması, partilerdeki oligarşinin tunç kanununun sonunda kamuoyunun baskısıyla değişmesi ihtimali herkesi umutlandırdı.

Hakikate ulaşmak için biraz çaba ve emek yeterli. Soğuk savaş döneminden kalma pozisyon siyasetinde ısrar, günü kurtarmaya yetmiyor artık.

Sınıf ve kimlik siyasetlerinin birbirini tamamlamasını sağlamak için sınıfın özgürleşmesi yerine, sınıfın iradesini bürokratik elitlere bağımlı kılmayı esas alan 2. el Stalinizm’inden gelecek umudu yaratmak, mümkün değil.

Devleti kurtarmayı esas alan Jöntürk geleneğinden, toplumu dönüştürmeyi hedefleyen demokratik siyaset tarzına geçişe direniş, artık sadece bir zaman kaybı.

Masa başı belirlemelerinin arazide bir hükmü olmadığını seçimlerde gördük, yaptığınız lüzumsuz protokoller, toplu intihar girişimlerinden farksız kaldı.

Batıya karşı olan kompleksi örgütlemek için girişilen milliyetçi rekabetle de bir ilgimiz olamaz.

Bilirse Batı bilir ezikliği ile bir tek biz biliriz böbürlenmesi arasında başka bir seçenek olmalı.

Hele ki halkın da beğenmediği siyasetçi kibrinden uzak durmak gerekir. O siyasetçiler de zaten habire kendilerine yeni bir halk sipariş etme sevdasından vazgeçemiyorlar.

Biyolojik evrimde, amfibiyen canlılar hem denizde hem karada yaşayan geçiş süreci varlıklarıydı. Siyasi evrim açısından da bu ikili yaşamdan kurtulan, tek bir yaşama kavuşan bir siyasi iradeyle ancak başka bir hayat kurulabilir. Siyasette paralel hayatları paralize etmenin zamanı geldi geçiyor. Motivasyon krizini başka türlü açmak zor gözüküyor.

TBMM kurulduğunda, iki ayrı saflaşma olmuştu, 1.grubu Cumhuriyet Halk Fırkası, 2. grubu da Terakkiperver Fırka geleneği sürdürdü. Zamanla 1.cumhuriyetten ikincilerin cumhuriyetine geçildi.

Son hedefimiz, ikincilerin cumhuriyetini demokratik cumhuriyete dönüştürmek olmalı.

Gelelim şimdiki konumuza, ‘n’olacak bu İstanbul’un hâli?’ meselesine.

Muhalefetin yaşadığı bu son türbülanstan olumlu sonuçlar da çıkarılabilir. Ve bunun hemen önümüzdeki yerel seçimler için yapılması gerekiyor.

Ama yerel seçimlere kadar, iç iktidar savaşlarını, pozisyon siyasetini köpürterek enerjiyi dağıtmadan yol almak gerek.

Özellikle İstanbul’daki yerel seçimlerin ne kadar kritik önemde olduğu ortadayken, İstanbul’u yeniden ve yine kazanmak için şimdiden çalışmaya başlamak gerekiyor.

Karşınızda 11 milyon üyesi olan, aileleriyle birlikte 21 milyon civarında bir organik yapı var. CHP ise 1 milyon civarında üyeye sahip ve son on yılda 1000 civarında yeni üye artırabilmiş durumda.

“Şimdi değişim zamanı” doğru bir karardır ve bu sayısal eksikliği aşmada atılacak ilk adım olmalıdır. Siyaset, kendini değil yeni fikirleri örgütlemektir, İstanbul’u kazanmak için semt semt, mahalle mahalle, sokak sokak, yüz yüze temaslar gerçekleştirilmeli ve hem üye, hem de önümüzdeki seçimlerde sandık başına 5’er kişi kazanmak hedef olmalıdır. İstanbul arşınlanarak, girilmedik ev, görülmedik yüz bırakılmamalı, her girilen evden 1 kişi eklenerek çıkmalı.

Çalışan kazanır, İstanbul’u kazanmak için İstanbulluları, elde var bir sanmadan, kazanmak gerekiyor. Olası deprem faciasına karşı hızlanmaktan başka bir ajandamız olamaz.  Haydi, yarın neredesiniz, ne yapacaksınız ve yol haritanız nedir? İstanbul seni bekliyor Ekrem Bey.

Ekrem İmamoğlu eğer isterse yine kazanır. Ama Beylikdüzü ekibi ile Türkiye’nin değil, dünyanın en büyük kentlerinden biri olan İstanbul’u yönetmeye devam etmesi yanlış olur.

Şimdi değişim zamanı ise, önce değişime kendinden başlamalı Sayın İmamoğlu, yani en yakın ekibini değiştirmekten, dönüştürmekten, yenilemekten ve genişletmekten çekinmeden yol alabilmeli. Kemal Kılıçdaroğlu bu konuda çok iyi bir örnek olabilir.

Ekrem Bey yeni ekibiyle CHP ve tüm muhalefetin desteğini arkasına ve yanına alarak güçlü bir örgütlenmenin organizasyonunu başlatabilmeli. Yani yine “Haydi” diyerek, Kılıçdaroğlu’nun yüzde 52 olan İstanbul oyunu yukarı çıkarabilmeli.

İstanbul için yapılabilecekler, bu ülkenin şehir ve çevre planlamacıları, mimar, mühendis, jeolog, bilim, kültür ve sanat insanları ile görüşerek, danışarak öğrenilmeli. Bu uzman kişilerden oluşacak bir danışman grubuyla istişare edilerek yol alınmalı. İstanbul vasat ve küçük ekiplerin bilgileriyle yönetilecek bir şehir değildir. İstanbul’un iyi, doğru ve olumlu bir şekilde gelişimini sağlamak için çok büyük bir ekibe, bilgi, tecrübe ve liyakatle görev alacak insan kaynaklarının doğru değerlendirilmesine ihtiyaç gerekmektedir.

Yerel seçimler için muhalefetin önünde 9 ay var. Bu kısa bir zaman gibi dursa da aslında her günün nasıl değerlendirileceğine bağlı.

Çalışan kazanır, İstanbul’u kazanmak için İstanbulluları, elde var bir sanmadan, kazanmak gerekiyor.

Olası deprem faciasına karşı hızlanmaktan başka bir ajandamız olamaz.

Haydi, yarın neredesiniz, ne yapacaksınız ve yol haritanız nedir? İstanbul seni bekliyor Ekrem Bey.