Ekonomik şartların çok büyük orandaki bir nüfus için gittikçe ağırlaştığı ve dolayısıyla toplumsal beklentilerin ve önceliklerin farklılaştığı, belirleyici seçmenin de gençleştiği bir seçime doğru ilerlemekteyiz. Endişelerin yerini umudun alması sanırım ortak temennimiz. İştar Gözaydın yazdı

Seçimlere bir hafta kaldı: 20 küsur yılda ilk kez farklı bir hava hâkim Türkiye siyaset iklimine. Altılı masanın oluşturduğu muhalefetin güven verici ve etkileyici, gayet başarılı bir kampanya yürütmesine karşılık, AKP’nin en büyük ortağı MHP ile ayrı listelerle ve 20 senedir (son 7 senedir de yan yana) sürdürdükleri söylemin dışında seçmene pek bir şey sunmadıkları bir seçim süreci bu. AKP’nin bu kez birlikte yürümeyi tercih ettiği Hüda-Par, bagajı yüklü bir siyasi oluşum.

Malum, İslamcı şiddetin Türkiye’deki en görünür öznesi olmuş Hizbullah örgütüyle ilişkili olduğu gerekçesiyle kapatılan Mustazaf-Der’in genel başkanı Mehmet Hüseyin Yılmaz tarafından 2012 Aralık’ında kurulmuş siyasi bir parti Hüda-Par. 17 Ocak 2000’deki Beykoz operasyonu sonrasında Hizbullah’ın sonlandırıldığı yanılgısı bir yıl sonra Gaffar Okkan ve yanındaki polislerin Diyarbakır’ın ortasında öldürülmeleriyle yerini yeni bir şoka bırakmıştı. Bu olayların ayrıntısını ve Hizbullah’ın derin ilişkilerini merak edenler, Ruşen Çakır’ın Derin Hizbullah başlıklı başarılı gazetecilik çalışmasının genişletilmiş en son baskısına bakabilir.

Hz. Muhammed karikatürlerini protesto eden on binlerce kişinin katıldığı 2006’daki mitinglerle farklı bir görünüm sergilemeye başladı Hizbullah. Önce Mustazaf-Der sivil oluşumuyla, ardından Hüda-Par siyasal yapılanmasıyla İslamcılar, bölgedeki yoksulluk ve yoksunluğa karşı projeler geliştirip kitleselleşmeye girişti ve PKK öncülüğündeki Kürt hareketine bir alternatif çıkardı. AKP’nin mütedeyyin Kürt oylarına ulaşma aracı Hüda-Par. Derin ve İslamcı bir yapılanma olmakla birlikte Kürt kimlikli bir siyasi parti Hüda-Par ya da tam adıyla Hür Dava Partisi. Öyleyse, MHP’nin bu seçime AKP ile ayrı listelerle girmesine niye hayret edilsin ki?

Kimlik politikaları özellikle 1980’lerden bu yana Türkiye siyasetinin ayrılmaz bir parçası. Türkiye toplumunun önemli bileşenlerinden Alevi kimliği 1500’lerden bugünlere ulaşan ayrımcılıkların ve şiddetin nesnesi hâline getirilmiş durumda.  Kemal Kılıçdaroğlu gayet yürekli ve bence son derece yerinde ve zamanında çıkışıyla, Türkiye siyasetinde kirli oyunlara alet edilmeye çalışılan bu meseleyi, kendi Alevi kimliğini vesile ederek ortaya koydu.

Toplumsal ve siyasal ilişkilerde dikenli görünen bir meseleyi açıkça telaffuz edebilmek, samimiyetle dile getirebilmek, aktörler nezdinde tartışılabilmenin çok önemli bir adımı. Kılıçdaroğlu’nun, CHP’nin mesafeli olduğu düşünülen dini hassasiyetlere her boyutuyla sahip çıkması, Türkiye siyasetinde takdir edilmesi gereken mühim bir gelişme.  Sağ olarak nitelendirilen yapılanmaların özellikle kadın bedeni üzerinden yürüttükleri ve tekellerinde tutmaya çalıştıkları bir ifade ve inanç özgürlüğünden, ötekileştirilen farklı İslami yorumlara kadar uzanan bir yelpazede gösterilen bir eşitlikçi yaklaşım Türkiye demokrasisi için bence çok umut verici.

AKP’nin 20 küsur yıl içinde bir hak kategorisi olan sosyal devlet politikalarından keyfe bağlı “hayırsever” iktidar uygulamalarına dönüştürdüğü ekonomik ilişkiler ağıyla da oluşturulan ve sürdürülen siyasal tercihler, tüm nüfusta etkileri yakıcı olan yoksullaştırmaya ve yoksunlaştırmaya rağmen ne kadar farklılaşmaya açık olur tam kestiremiyorum.

Kemal Kılıçdaroğlu gayet yürekli ve bence son derece yerinde ve zamanında çıkışıyla, Türkiye siyasetinde kirli oyunlara alet edilmeye çalışılan bu meseleyi, kendi Alevi kimliğini vesile ederek ortaya koydu.

Ama önümüzde son derece önemli bir vakıa mevcut: aşağı yukarı 6 milyon seçmen, ilk kez oy kullanacak gençler; kaldı ki 60 küsur milyon seçmenin neredeyse yarısı da 1981’den sonra doğmuş. Yeni Türkiye söylemi ve anlatısı 2015 seçimlerine kadar yükselen ekonomik şartlar çevresinde gençlere cazip gelmiş olabilir, ancak kötüleşen ekonomiden, dolayısıyla gittikçe artan işsizlikten ve otoriterleşmeden kaynaklanan endişelerin gençleri AKP’den ve hatta Türkiye’den soğuttuğu da aşikâr.

Türkiye gençliği hakkında 2022 yılında Konrad Adenauer Vakfı’nın yaptırdığı bir araştırma, genç kuşakların mevcut iktidardan ve Türkiye yönetiminden tatminkâr olmadığını ortaya koyuyor.[1] Genç nüfusun %62.5 kadarı yönetimden hiç memnun olmadığını belirtirken, sadece %5.9’luk bir kitle memnuniyetini ifade ediyor. MAK Danışmanlık tarafından Mart 2023’te yapılan bir araştırmanın verileri 18-29 yaş aralığındaki potansiyel seçmenlerin %70 kadarının muhalefeti desteklediğini ortaya koymakta.[2] ORC Araştırma Şirketi’nin 2022 Ekim ayında gençler arasında yaptığı ankete göre; CHP yüzde 20,4, İYİ Parti yüzde 15,9, AKP yüzde 13,1, MHP yüzde 7,2, HDP yüzde 5,0, Türkiye Değişim Partisi yüzde 4,1, Gelecek Partisi yüzde 3,6, DEVA Partisi yüzde 3,1, Memleket Partisi yüzde 2,  Bağımsız Türkiye Partisi yüzde 1,6, Yeniden Refah Partisi yüzde 1,2, diğer partiler yüzde 1,7, Kararsızlar ise yüzde 21,1 oranında gözüküyordu.[3] Seçimler yaklaştıkça kararsızların muhalefete meylettiği anlaşılıyor.

Maya Vakfı’nın Smartlook Analytics laboratuvarı ile birlikte gerçekleştirdiği çalışma, 1995 sonrası doğumluların gelecek kaygısının önceki kuşaklara göre daha yüksek olduğunu söylüyor. Gezici Araştırma şirketinin geçen yıl Türkiye genelinde yaptığı son anket çalışmasında 1995 sonrası doğumluların yüzde 76,4'ünün adalet, demokrasi, ifade ve düşünce özgürlüğü, liyakat, israf, sanat gibi kavramları önemli bulduğu belirtiliyor.

Ankete göre, AB'yi destekleyenlerin oranı bu kuşakta yüzde 78,6. Araştırmada ayrıca, bu kuşağın insan hakları, hayvan hakları, cinsiyet ayrımcılığı gibi konularda duyarlı olduğu, haklar konusunda eşitlik temelli bir anlayışa sahip olduğu ifade ediliyor.[4] Tüm bu veriler birlikte değerlendirildiğinde, yeni genç seçmen kitlesinin neden gittikçe muhalefete yakınlaştıklarını anlamak zor değil.

Kısacası, ekonomik şartların çok büyük orandaki bir nüfus için gittikçe ağırlaştığı ve dolayısıyla toplumsal beklentilerin ve önceliklerin farklılaştığı, belirleyici seçmenin de gençleştiği bir seçime doğru ilerlemekteyiz. Endişelerin yerini umudun alması sanırım ortak temennimiz…

[1] https://www.kas.de/documents/283907/16886777/Turkish+Youth+2021_KAS.pdf/e430a8e7-a1e1-6b55-4a74-e77c4b2a8652?version=1.3&t=1655118037331 [2] https://tr.euronews.com/2022/07/05/turkiyede-ilk-kez-oy-kullanacak-6-milyon-genc-erdoganin-kaderini-belirleyebilir [3] https://daktilo1984.com/yazilar/z-kusagi-secimden-ne-bekliyor/ [4]  https://tr.euronews.com/2021/02/04/z-kusag-turkiye-de-genc-jenerasyonun-kayg-lar-ve-beklentileri-neler
Editör: İştar Gözaydın