MEHMET BARAN KILIÇ

@MehmetBaranKl

[email protected]

Baskı ve yasaklara rağmen bahar şenliğini düzenleyen ODTÜ'lü öğrenciler, PolitikYol'a şenliğin düzenlenme sürecini ve karşılaşılan zorlukları anlattı.

ODTÜ Rektörlüğü, üniversitede geleneksel olarak düzenlenen bahar şenliğinin iki güne indirileceğini ve ODTÜ’nün sembolü olan Devrim Stadyumu’nun şenlik programında yer almayacağını duyurmuştu.

Şenliği düzenleyen ODTÜ öğrenci topluluklarıysa bu kararın kendilerinden habersiz bir şekilde alındığını açıklamıştı.

Bahar şenliğinin tüm bileşenlerle düzenlenmesini talep eden öğrenciler bir süre rektörlüğü protesto ettikten sonra, 5 Mayıs'ta protestolarını sonlandırarak ‘alternatif şenlik’ düzenleyeceklerini açıklamıştı.

Öğrenciler, tüm zorluklara rağmen şenliği kendi başlarına 28-29-30 Mayıs'ta düzenledi.

PolitikYol şenliğin düzenlenme sürecini, öğrencilerin ortaya koyduğu iradeyi ve karşılaşılan zorlukları şenliği düzenleyen öğrencilerle konuştu.

'Şenlik yasağına karşı davranmamız gerektiğini bilmiyorduk'

Ne zaman ve nasıl kendi şenliğinizi düzenleme kararı aldınız? Öğrenciler nasıl bir irade koydu? Bu süreç nasıl gelişti?

Biz geçen sene de bir yasakla karşı karşıya kaldık. Depremden dolayı şenliğin yasaklandığı bir süreç yaşadık. O süreçte bir bağış ve dayanışma şenliği düzenlemeyi planlıyorduk. Bu bütçeyi deprem bölgesine bağışlamayı düşünüyorduk.

2019'da da bir şenlik yasağı olmuştu. Ve biz sadece 2022'de şenlik yapabildik. Yani bakacak olursanız, ODTÜ'deki bir son sınıf öğrencisi sadece geçen sene bir şenlik yasağıyla karşılaştı. Bu nedenle bir şenlik yasağıyla karşılaşırsak nasıl davranmamız gerektiğini tam bilemiyorduk.

2019 örneğinde şöyle bir durum vardı: Öğrenciler eylemler düzenlemişti. Rektörlüğe baskı kurulmuş, sanatçılar başta olmak üzere kamuoyu destek vermişti. Sonrasında rektörlük "Tamam, yapın o zaman" der gibi geri adım atmıştı. Biz de bu yöntemi zorlayabildiğimiz kadar zorlamak istedik.

Geçen sene sesimizi medyadan duyurmak zordu çünkü seçim vardı. Paylaşımlar direkt ana akımdan düşüyor, gündemi hızla değişiyordu. Rektörlük bizimle görüşmedi bile, bizi dinlemedi. Biz de mini bir şenlik organize etmiştik rektörlük önünde. Geçtiğimiz yıl süreci böyle idare etmiştik.

'Sürecin buraya geleceğini düşünmemiştik'

Bu yıl farklı oldu. Okul yönetimi bizimle toplantı yaptı. Toplantılarda "Devrim sahnesi olması çok iyi olur" anlamına gelecek cümleler kuruldu. İlk başta yine de sürecin buraya geleceğini düşünmemiştik. Devrim'de şenlik düzenleyebileceğimizi öngörüyorduk. Ama bir toplantıdan sonra aniden e-posta atıldı şenlik Devrim'de olmayacak diye. Bunun üzerinde tekrar toplantı almak istedik ama rektörlük geri dönüş sağlamadı. Sonrasında eylem sürecine girdik. Eylem sürecinde şunu fark ettik: Rektörlüğün bizi kaale almama seviyesi ciddi bir şekilde artmıştı. Kamuoyunda da tekerrür eden bir süreç ortaya çıkmıştı. İşte ODTÜ öğrencileri eylem yapıyor, haklarını arıyor başlıkla haberler yapılıyor ama sadece bu kadar. Manşet oluyor ama 10 dakika sonra "Aman işte ODTÜ öğrencileri" denilip gündemden düşüyor. Biz bu sürecin daha fazla büyümesini istedik.

'Bize ait değilmiş gibi davranılan kampüsün her parçasının bizim olduğunu hissettik'

Bir noktada "Rektörlük bizimle görüşmek istemiyor mu? O zaman biz de burada kalırız" diyerek rektörlük çevresinde kamp sürecine başladık. Bence şenliğin en etkili kısmı da buydu. Bizler yıllardır rektörlüğün baskıları altında umutsuz kalmış öğrencilerdik ve rektörlük önündeki en ufak eylem soruşturma sebebiydi. Biz bunun korkusuyla yaşıyorduk sürekli. "Soruşturma nedir, neye sebep olur, neden korkuyoruz" gibi soruları cevaplamayıp sadece bu baskıların oluşturduğu dalgayla öğrenciler hareket edemez hale gelmişti.

Bu kamp süreciyle rektörlüğün önünde uyumaya başladık. Bize ait değilmiş gibi davranılan kampüsün her bir parçasının nasıl bizim olduğunu hissettik. 11 gün boyunca oradaydık, çadırlar kurduk. Hep beraber olduk, ortaklaştığımız bir sorun söz konusu.

'Milletvekillerinden çok fazla destek geldi'

Eylemler sırasında bize çok fazla destek gelmeye başladı. Çankaya Belediyesi'nden destek geldi. Kendileri bize çay/çorba getirmek istedi araçları içeri alınmadı. Milletvekilleri araçları bizzat kendileri sürerek kampüse girdi. Siyasi destekler devam etti. Çok sayıda muhalif partiden destek geldi. Neredeyse kampın her günü bir vekil bizi ziyaret etti. İstediğimiz her şeyi yapabileceklerin söylediler ve hiçbir telefonumuza aksi yönde yanıt vermediler.

ODTÜ öğrencilerinin şöyle bir sorunu vardı: Talebimiz çok haklı, eylemimiz haklı ama 'marjninalmişiz' gibi gösterilmeye çalışılıyorduk. Bu süreç mücadelemizin ve talebimizin ne kadar haklı olduğunu da gösterdi.

'Bugüne kadar 'Tamamen izinsiz bir şey yapılabilir mi' diye düşünmemiştik'

10'uncu günün sonuna geldiğimizde çok yıpranmıştık. İki sene boyunca rektörlükle uzlaşmaya çalıştığımız bir süreç vardı. Tespit ettiğimiz kadarıyla tamamen izinsiz bir şenlik düzenlenmemişti daha önce. Ya sahne için izin alınıyordu ama jeneratör izinsiz sokuluyordu, ya da Devrim için bir günlük izin alınıyordu ama ikiye uzatılıyordu gibi bir durum söz konusuydu önceden. Bu nedenle o güne kadar "Tamamen izinsiz bir şey yapılabilir mi" diye düşünmemiştik. Kamp sürecinde mini konserler düzenlenmişti rektörlük önünde. Sonrasında "Biz bunu yapabiliyorsak neden şenliği düzenlemeyelim" diye düşünmeye başladık. Hep gündemdeydi tabii ama nasıl düzenlenebilir konusunda bir bilgi birikimi yoktu. Bir noktada başka seçeneğimizin olmadığını gördük. Bir yandan öğrencilerin umudu azalıyor, bir yandan da öğrencilerin birlik ve beraberliğini bozmak için şenliği yasaklamak en uygun adımdı rektörlük açısından çünkü şenlikte beraber oluyoruz.

https://twitter.com/_odtumedya_/status/1784664479600464016

'Okul yönetimi şaşırdı, nasıl yaptık diye'

11'inci günün sonunda kamp sürecini bitirerek şenlik organizasyonu için çalışmaya başladık. Çok sayıda okul topluluğu da destek verdi. Bu süreçte herkes bir şey halletti. Ses sistemi, jeneratör, sahne çalışanları, araçlar... Hepsini el birliğiyle bulduk. Bağlantıları kurduk, sanatçılara ulaştık. Ekipmanları araçlarla peyderpey içeri soktuk. Herkes bir işin ucundan tuttu. Hatta okul yönetimi şaşırdı nasıl yaptık diye. Araçları da kontrol etmeye çalıştılar ama vekiller direksiyonun başına geçerek bazı ekipmanları içeri sokmamızı sağladı.

'Eğer bir sanatçının menajeri iyi biri değilse o sanatçıya ulaşma imkanın yok'

Şenliğe çağırdığınız sanatçıların size karşı tavrı nasıldı? Yanınızda olmayan, ulaşmanıza rağmen size destek olmayan sanatçılar oldu mu?

Sanatçılar konusunda şöyle bir sıkıntı vardı: Alternatif şenlik düzenlemek için çok çok kısıtlı bir vaktimiz vardı şartlar gereği. Bu süre içerisinde ulaşabileceğimiz neredeyse herkese ulaştık. Sanatçılara ulaşamıyorsak bağlı oldukları ajanslara ulaştık.

Aslında burada ne bizim ne de sanatçının bir hatası var gibi bir durum söz konusu. Bu sektör, kötü bir sektör onu da fark ettik bu süreçte. Eğer bir sanatçının menajeri iyi biri değilse o sanatçıya ulaşma imkanın yok. O sanatçı çok istiyorsa bile bazen olmuyor. Eğer menajer istemiyorsa sanatçıya çıtlatmıyor bile. Ya da her şey tamam, sanatçı ve menajer istiyor ama diyelim ki ses sistemi kötü yani sanatçı için yeterli değil performansı için. Bu sefer bu sanatçı gelmiyor.

Fotoğraf: Twitter

'Halimizi anlayan sanatçıların hali çok farklı oldu'

Böyle bir noktada "Bunlara rağmen gelinebilir miydi" diye sorduğumda "Evet" cevabını veriyorum. Bunu özellikle Can Ozan'da gördük ciddi bir şekilde. Can Ozan büyük yerlerde sahne alan bir sanatçı yani performans kaygısı güdebilir. Can Ozan'ın şenlikten bir gün önce konseri vardı ve kulisine girmek istedik. Kulisine aldı. "Olayı kısaca anlatalım" dedik ama "Hayır, uzun uzun anlatın" dedi ve orada gerçekten bir destek hissettik. Can Ozan'ın şenlikten önce ve sonra konserleri vardı ama bize de gelmesini rica ettik ve süreci anlattık, nasıl tehlikeleri olduğunu anlattık ve seve seve kabul etti. "Tek ihtiyacım akustik bir gitar, orada fiziken ve sembolik bir şekilde bulunmam yeterli" dedi. Aslında ihtiyacımız olan da buydu. Süreci anlayan, bizim halimizi anlayan sanatçıların hali çok farklı oldu bu süreçte.

https://twitter.com/TipliOgrenciler/status/1795524929531842994

Yeni Sağlık Bakanı Prof. Kemal Memişoğlu kimdir? Yeni Sağlık Bakanı Prof. Kemal Memişoğlu kimdir?

'Siyasilerden gelen destek sanatçılardan daha fazlaydı'

Birçok sanatçı aynı desteği gösterdi ama gelemedi hem bizim hem onların elinde olmayan nedenlerden dolayı. Özellikle "Önce geleceğim deyip sonra gelmeyeceğim" diyen bir sanatçı olmadı. Kimse öyle karşımızda durmadı. Ama bazı kırgınlıklarımız oldu. Şenlik için çok zor bir süreç yaşıyorduk. Menajerleri bile defalarca aramamıza gerek kalacağını düşünmemiştik. Çünkü bu kadar sanat, bu kadar müzik için çabalıyorken onların bize ulaşması gerektiğini düşündüğümüz bir noktadaydık.

Çok önemli bir üniversitede önemli bir organizasyon yapıyorduk, geçmişte çok fazla sanatçıyı ağırladık ama beklediğimizin çok altında bir destek aldık sanatçılardan. Sanatçılara göre siyasilerden daha fazla destek görmek açıkçası bize garip geldi.

'Korkunç büyük bir soruşturma dalgası bekliyoruz'

Okul yönetimi şenlik eyleme katılan öğrencilere soruşturma açmıştı. Şenlik düzenlendi diye yeni bir soruşturma dalgası bekliyor musunuz?

Benim de soruşturmam var şenlik eylemine katılan bir öğrenci olarak. Şenlik için korkunç büyük bir soruşturma dalgası bekliyoruz. Ama yapacak bir şey yok çünkü hukuksuz bir şekilde ilerlemedik bu süreçte.

Şenlik eylemlerinde açılan soruşturmalarda hukuksuzdu aslında. Avukatlarımız da var, onlarla doğru hamleler atmaya çalıştık. Açıkçası bu bizi çok korkutmuyor artık.

'Soruşturma arsızı olduk'

Tabiri caizse 'soruşturma arsızı' olduk. Bir insanı sürekli belli bir yerden korkutmaya çalışırsan eğer o insan bir noktadan sonra kendi gücünü fark eder ve o noktaya geldik.

Biz ODTÜ öğrencileri olarak, çok fazla sayıda kişiye ev sahibi yapan tamamen izinsiz bir şenlik düzenledik. Tabii ki de çok fazla şeyi göze aldık, korkularımızı geri planda bıraktık ODTÜ öğrencilerinin direnişi ve dayanışması için. Sadece birkaç konserden ibaret değil bu olay. Bir soruşturma dalgası bekliyoruz ama sıkıntı yok.

Editör: Mehmet Baran Kılıç