Nilperi Şahinkayanın açıklaması bilmeden de olsa yaptığı davranışın insanları incitmesine ve bundan dolayı sorumluluk üstlenmeye değil, kendisine yönelik tepkinin linçe varmasına odaklanıyor. Türkiye kendisini yıllar sonra yine Münevver Karabulut cinayetini konuşurken buldu. Bunun nedeni, cinayetin failleri olarak çeşitli roller oynamış olan Garipoğlu ailesinden birisi ile iki başka kişinin sosyal medyada paylaşılan bir fotoğrafı oldu. Fotoğrafta üç tane genç kadın, ışıklı ağaçlar önünde geceleyin çekilmiş bir fotoğrafta birlikteydi. Birisi diğerine kolunu dayamıştı, bu da sanki onlar daha yakın gibi durmalarına sebep olmuştu. Diğeri, ikisine biraz daha uzak gibiydi. Bu üç kişiye bakıp, kimin kim olduğunu ayırmam mümkün değil. Ancak bilmeyenler için kısaca bu tanımı yapmak istedim. Fotoğraftaki Garipoğlu ailesinin ferdi Münevver’i öldürmüş olan katillerden biri olan Cem Garipoğlu’nun kız kardeşi Sakine Garipoğlu idi. Diğer iki kişi ise adlarının Nilperi Şahinkaya ve Melis Çatak olduğunu öğrendiğim, toplumsal tanınırlığı olan iki genç kadındı. Onlara, Sakine Garipoğlu ile sosyal medyada paylaşılan bu fotoğrafta yer almaları nedeniyle tepki gösterildi. Bir başka deyişle, toplumun gözünde bu cinayete yönelik davranış ve tavırları nedeniyle kabul görmeyen Garipoğlu ailesinin bir ferdiyle yer aldıkları için ikisi de kınandı. Bunun üzerine, Nilperi Şahinkaya kısa bir video çekerek aşağıdaki sözleri söyledi. Bu yazıda ele almak istediğim konuları işaret ettikleri sürece, videodaki bazı yerleri italikle işaretledim. "Arkadaşlar, hakkımda dünyanın en aptal linç kampanyası başlatıldı. Hemen cevap vermem lazım. Çok az vaktim var videoda, o yüzden çok hızlı konuşacağım. Biz Melisle, Melis Çatak'la aynı mahallede oturuyoruz, komşuyuz ve son birkaç aydır görüşmeye başladık. Sonra ikimiz de ayrı ayrı Çeşme'de konaklıyorken 'Bir buluşalım, akşam yemeği yiyelim' dedik. Melis de dedi ki 'Birlikte kaldığım arkadaşlarım da gelebilir mi?', 'gelebilir' dedim. Sonra yemekte, masada Sakine diye bir arkadaşı da vardı. Ben Sakine'yi tanımıyorum. Sizin kadar öyle bilgili olamadım, kusura bakmayın. Sonra yemekten sonra da kalkarken bir tane ayna gördü Melis, üçümüzün fotoğrafını çekelim dedi, çekti, anı olarak koydu. O meşhur fotoğraf da o. Biz, Sakine sonra dağıldık, bir daha görüşmedik. Sakine ile biz takipleşmiyoruz bile. Lütfen bunlar çok ağır ithamlar ya, bu kadar böyle çirkinleşemezsiniz." Bu açıklamayı nesnel şekilde özetlemek gerekirse, Nilperi Şahinkaya birkaç aydır tanıdığı Melis Çatak ile aynı ilçede ama ayrı mekanlarda tatil yaparken, iki yeni arkadaş birlikte akşam yemeği yiyerek görüşmeye karar veriyor. Melis Çatak, bu yemeğe birlikte kaldığı arkadaşları ile gelip gelemeyeceğini soruyor. Nilperi Şahinkaya olur veriyor, yemek yeniyor, fotoğraf çekiliyor ve herkes ayrı yollara gidiyor. Ancak fotoğraf paylaşıldığında Nilperi Şahinkaya’nın yemek yediği kişilerden birisinin Sakine Garipoğlu olduğu anlaşılıyor. Bu özetten sonra, Nilperi Şahinkaya’nın açıklamasına gelmek istiyorum. Şahinkaya kendisine yönelik saldırıyı doğru bilgi vererek defetmeye çalışıyor. Önce toplumsal olumsuzluk atfını bilmediği Sakine Garipoğlu’nu tanımadığını vurguluyor. İkincisi, tanımadığı bir kişiyle fotoğraf çektirmesini, sosyal medya çağına uygun şekilde açıklıyor: basit bir an sabitleme faaliyeti. Son olarak, Sakine Garipoğlu’nun kim olduğunu bilmediği için adeta özür dilerken, kendisini suçlayanları linçle ve çirkinleşmekle suçluyor. HİTAP Yukarıda italikle vurguladığım yerlere gelirsek, videoda Şahinkaya’nın toplumsal hassasiyeti hiç dikkate almaksızın, tamamen kendine odaklı konuştuğunu görüyoruz. Örneğin, daha videonun ilk cümlesinde “Arkadaşlar, hakkımda dünyanın en aptal linç kampanyası başlatıldı. Hemen cevap vermem lazım. Çok az vaktim var videoda, o yüzden çok hızlı konuşacağım” derken, seçtiği hitap kamuoyuna yönelik değil. Bilmeden de olsa yaptığı davranışın insanları incitmesine ve bundan dolayı sorumluluk üstlenmeye değil, kendisine yönelik tepkinin linçe varmasına odaklanıyor. Dahası, “hemen cevap vermem lazım”; “çok az vaktim var”; ve “hızlı konuşacağım” gibi cümlelerle neden olduğu toplumsal incinmeyi anlamaya ve gidermeye değil, kendi ihtiyaçlarını yansıtan bir dil benimsiyor. Eğer ilki olsaydı, hemen cevap vermeye değil, yaptığını düşünmeye ve bulunmayan zamanı yaratarak konuyu düşünmeye odaklanırdı. 
Şahinkaya hemen cevap vermem lazım”; “çok az vaktim var”; ve hızlı konuşacağım” gibi cümlelerle neden olduğu toplumsal incinmeyi anlamaya ve gidermeye değil, kendi ihtiyaçlarını yansıtan bir dil benimsiyor.
OLUMSUZ TANIŞIKLIK Sosyal medya çağında, olumsuz tanışıklık yaşamak herkesin başına gelebilecek bir durum. Birçok siyasetçi sokakta yürürken veya kendisini ziyaret edenler arasında çekilen bir fotoğrafın daha sonra kendisine sıkıntı yaratan kişiler içerdiğine şahit olmuştur. Toplumsal tanınırlığı olan kişiler belki de bu sebeple bu konuda daha dikkatli olmak durumundalar. Burada vurgulamak istediğim, dikkatli olmanın insanlardan köşe bucak kaçarak kendinizi korumaya almak zorunda olması değil. Tam tersine, belirli korunma standartları geliştirmenin önemine dikkat çekmek. Örneğin çok da tanımadığınız yeni arkadaşınıza, onunla yemek yiyeceğinizi ama tanımadığınız başka bir kişiyle yemek istemediğinizi söyleyebilirsiniz. Yahut arkadaşınızın tanımadığınız arkadaşının adını sorabilir, Google’dan bu kişinin kim olduğuna bakabilirsiniz. Bir tatil yöresinin rahat atmosferinde bu önlemler akla gelmeyebilir ancak korkarım günümüzde toplumsal tanınırlık, böyle rahatlamalara izin vermiyor. Diğer yandan, bir kişiye toplumsal anlamda olumsuz tanışıklık ithaf edildiğini bilmiyor olabilirsiniz. Ancak, burada mesele, toplumun kişiye değil konuya verdiği önemde. Oysa “sizin kadar bilgili olamadım, kusura bakmayın” dediğinizde konuya değil kişinin kim olduğunu bilmemeye odaklanıyorsunuz. Nitekim konunun ne denli önemli olduğunu siz de biliyorsunuz. Bu nedenle, size söylenenleri “çok ağır ithamlar” olarak görüyorsunuz. Gerçekten de kadına karşı şiddet konusu, Türkiye’nin çözülemeyen en derin meselelerinden birisi. Dolayısıyla kadına karşı şiddeti affeden, önemsizleştiren veya normalleştiren davranışlar sergileyenlere toplumun önemli bir kısmı olumlu bakmıyor. Bu durumda, bilmeyerek veya istemeksizin kendinizi kadına karşı şiddet konusunu önemsemezmiş gibi görünür durumunda bulduğunuzda, öncelikli olan husus, hassasiyet gösterenlere kızmak, kişiyi tanımadığınızı dile getirerek, onları linç kampanyasına girişmekle suçlamak değil. Tam tersine, söz konusu hassasiyeti anladığınızı dile getirmek; amacınızın bu olmadığını açıklamak ve konuya dair bu tarz bir görüntü sergilediğiniz için toplumsal bir özür dilemek. Bu başlangıç cümleleri ertesi kişiye ilişkin tanışıklık açıklamalarını yapmak daha uygun olacaktır. DEO MU YAZILI AÇIKLAMA MI? Son olarak, bu açıklamanın yine sosyal medya çağına uygun şekilde ses ve görüntü içeren bir videoyla yapıldığını görüyoruz. Ancak video, söylenenler kadar onların nasıl söylendiğine dair üslup ve konuşmacının yansıttığı duygu üstünden de yorum yapılmasına izin veriyor. Örneğin linç kampanyası için kullanılan “aptal” kelimesinin telaffuzu kulakları tırmalıyor. Bütün bunlar düşünüldüğünde, toplumsal tanınırlığı olan kişiler kadar kurumsal yapılarda görev alan kişilerin de kendilerini korumak için dikkat etmeleri gerekiyor. Öncelikle, bir metin yoluyla kamuoyuna hitap etmeleri; özür dilemeyi bilerek bir konuya verdikleri önemle o konuda gösterdikleri tavrı uyumlaştırmaları; ve metinde kullanılan kelimeleri düşünerek yazmaları.