CHP'de nelerin değişmesi veya nelerin yenilenmesi gerektiğine dair somut bir dil görememekteyiz. Peki, Kılıçdaroğlu'nun şu anki imajı gerçekten ne vaat ediyor? Eğer iktidara bir sonraki seçimde gelmekse, bu vaadi verebilmiş değil.

Vaat dediğimiz söylemler sadece seçim dönemlerde söylenen, afişe edilen cümlelerden ibaret değildir. Aksine, vaatler siyasetin içerisinde sanılanın aksine oldukça geniş bir yer kaplar. Üstelik partiler ve adaylar vaatlerde bulunsa da siyasetçiler kendi imajlarıyla kamuoyuna verdiği informel vaatler olur. Örneğin, Ekrem İmamoğlu'nun 31 Mart 2019 gecesi kameralar önüne çıktığında "Hak yemem, hakkımı yedirtmem" dediğinde kamuoyuna aslında bir imaj ve ötesinde bir şey vaat ediyordu. Vaat, vatandaşa "Ben sizin iradenizin gasp edilmesinin önüne geçeceğim" diyordu.

Bu yazıda Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçim döneminde halka imajı ile ne vaat ettiğinden çok, artık vatandaşa ve daha öncesinde parti üyelerine ne vaat ettiği üzerine odaklanacağız. Ancak, Kemal Kılıçdaroğlu'nun şu an ne vaat ettiğini bulmak için aslında önceden ne vaat ettiğini düşünmek ve konuşmak gerekiyor.

Kılıçdaroğlu kendi adaylık konuşmasında en başında bir yola çıktığını anlatmıştı. Bu yolun uzun ve meşakkatli olduğu ile birlikte bu yolda çokça hikâyeler duyduğundan da bahsetmişti. Kılıçdaroğlu bu yoldayken kendi imajı ve bunun doğrultusunda da vaatleri değişmekteydi. İttifaklar kurma, bu ittifaklar ile Türkiye'de belirli bir yüzdelik dilime sıkışmış %48'lik muhalefet bloğunu genişletme, en nihayetinde beraber hoşgörü ile yaşama... Kılıçdaroğlu'nun çıktığı yoldaki kademeli değişen şahsi imajı yukarıdaki özellikleri bizlere en nihai bir vaade doğru götürüyor: Türkiye'yi değiştirmek için İktidar.

Kılıçdaroğlu'nun seçime girerken kendi için kurduğu imaj ve günün sonundaki vaatlerinin hepsinin bir başlangıç öncülü bulunmaktaydı; o da iktidar olmak. Türkiye'de birçok şeyin değişmesi için iyi ve etkili muhalefet yapmanın ötesinde, artık değiştiren kesim olmayı vaat ediyordu Kılıçdaroğlu.

Bu vaadin kaç kişiyi etkilediği ve kaç kişi için verilmiş olduğu bir vaat olduğu sorusu ve bununla beraber gelen sadece muhalefette kalanlara iktidar olma hissi daha başka bir yazının konusu olabilecek genişlikte olduğu için atlıyorum. Kılıçdaroğlu imajını bu vaadi vermek için kurdu. Günün sonunda Türkiye'de bir şeylerin değişmesini isteğine bağlı olarak aslında bir şey vaat ediyordu. O da gene iktidar olmaktı.

Şimdiye gelelim, 28 Mayıs'ı 29 Mayıs'a bağlayan gece Erdoğan zafer konuşmasını yaptıktan sonra Kemal Kılıçdaroğlu da seçimi kaybettiğini kabul ettiği açıklamayı gerçekleştirdi. Kılıçdaroğlu'nun uzun yürüyüşü, kendisinin Cumhurbaşkanı adayı olacağı ve iktidar olacağını vaat eden bir yürüyüştü. Yürüyüş bitti ne Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı oldu ne de beraber iktidar olacağı Millet İttifakı mecliste çoğunluğu elde etti. Kılıçdaroğlu, vaatlerini gerçekleştiremedi.

İşin en garip noktası da Kemal Kılıçdaroğlu figürü ve şahsi imajı, Cumhuriyet Halk Partisi'nin geleceğinde bir vizyon vaat edemiyor. Bunu yaklaşan kurultay öncesinde değiştirebildiğini görebilecek miyiz? Kemal Kılıçdaroğlu için asıl soru bu olacak.

ü

Siyaset doğası gereği verilen vaatlerin genellikle gerçekleştirilmediğini bize gösterir. Ancak, siyasette vaatlerinizi yapamadığınızda hâliyle vaat vermeyi bırakmazsınız. Bir siyasetçi, imajıyla vaat vermeyi bıraktığında fiilen siyaseti bırakır. Eğer halka imajınızla beraber bir şey vaat edemiyorsanız, ağzınızdan çıkacak tüm sözler boşa olur.

Bu noktada Cumhuriyet Halk Partisinde yaklaşan kurultay ve potansiyel adaylar üzerinden elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum. Her potansiyel adayın CHP için farklı vaatler veren imajlara sahip olduğunu düşünüyorum. Belki de Özgür Özel'in, Ekrem İmamoğlu'nun değişim kelimesi üzerine bu kadar değinirken İlhan Cihaner'in de imajına dayanan oldukça net bir değişim vaadi bulunmakta. Burada üç kişiye değinirken belki de en merak konusu olan şey şu: mevcut Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı başta delegeler, sonrasında parti seçmeni ve en son olarak tüm vatandaşlara artık ne vaat ediyor?

Kemal Kılıçdaroğlu, "değişim" değil "yenilenme" diyor. Bu kelimeler arasındaki fonetik farklar ve küçük nüans farklılıkları dışında aslında başka bir şey ima ediyor. "Ben değişim diyenlerin dilini kabul etmeyeceğim" imasında bulunuyor Kılıçdaroğlu. Anlıyorum, ancak Kemal Kılıçdaroğlu'nun değişim karşıtı bir dil veya anlatı kurabildiğini görebiliyor muyuz? Şahsen henüz Kılıçdaroğlu'nun bir anlatı kurabildiğini görmüş değilim.

Kılıçdaroğlu'nun seçim sonrası anlatısının daha çok potansiyel Genel Başkan adaylarının karşısında bir dil ve partinin başarısızlığının kendisinden kaynaklanmadığı üzerine dayandığını görüyorum. Ümit Özdağ ile kendi parti sözcüsünün dahi haberdar olmadığı protokoller üzerinden anlaştığı ortaya çıkınca anlaşılan bakanlıklar üzerine partinin daha çok çalışıp kendisini Özdağ'a muhtaç bırakmaması üzerine söylemlerini de gördük. Tam olarak bu kısımda Kılıçdaroğlu, suçlayıcı bir dil yerine çözüm odaklı bir dil de henüz kurabilmiş değil.

CHP'de nelerin değişmesi veya nelerin yenilenmesi gerektiğine dair somut bir dil görememekteyiz. Peki, Kılıçdaroğlu'nun şu anki imajı gerçekten ne vaat ediyor? Eğer iktidara bir sonraki seçimde gelmekse, bu vaadi verebilmiş değil. CHP'de nasıl bir yenilenme yapılabileceği konusunda net değil. Bu noktada CHP'de partililer kurultaya giderken diğer adaylardan potansiyel veya gerçek vaatler görürken, Kemal Kılıçdaroğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu imajı bana kalırsa vaat veremeyecek durumda. Partiye yönelik yapmak istediği değişikliklerin net olmaması ve seçim sonrası değişen üslubu ve dili seçmeni ve parti üyelerini kendinden uzaklaştıran bir durumda.

Kemal Kılıçdaroğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu imajı bana kalırsa vaat veremeyecek durumda. Partiye yönelik yapmak istediği değişikliklerin net olmaması ve seçim sonrası değişen üslubu ve dili seçmeni ve parti üyelerini kendinden uzaklaştıran bir durumda.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir dönem daha CHP'de kalmasının gerekli olduğuna dair somut ve geçerli gerekçelere sahipliği konusu oldukça tartışmalı. Kendisinin iddiası, kendisi partiden giderse CHP'nin karışacak olması sözü üzerine dayanıyor. Kendi ağzıyla genel başkanlıkta durma sebebi CHP'nin aynı düzlemde yola devam etmesi. Aslında Kemal Kılıçdaroğlu'nun önümüzdeki dönemde Genel Başkan kalma vaadi de bu: CHP'nin karışmaması. Bu vaat sizler için ne ifade ediyor, bilmiyorum, ancak ben geçerli bir vaat olarak göremiyorum.

Kurultay’a giderken Kemal Kılıçdaroğlu’nun partililere ve topluma vereceği vaatler hem sözlü hem de imajıyla belki daha da artacaktır. Bu yazıyı Kemal Kılıçdaroğlu'nun kendi deyimiyle uzun yolu ve imajının seçimden sonra kalmadığını anlatmak için ve aslında asıl dikkat ettiğim Kemal Kılıçdaroğlu'nun artık verebileceği bir vaadi kalmamasına dayanıyor. Kemal Kılıçdaroğlu, 2010 yılından bu yana geçen süreçte 13 yıllık yolculuğunu CHP Genel Başkanlığından, 13. Cumhurbaşkanı olarak tamamlamayı vaat ediyordu. Bu vaat gerçekleşmedi.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun bundan sonraki CHP'ye dair yaptığı açıklamalar ise kendisinin Genel Başkan olarak devam etmesini istemeyenlerin zıddında konumlanmak üzerine. İşin en garip noktası da Kemal Kılıçdaroğlu figürü ve şahsi imajı, Cumhuriyet Halk Partisi'nin geleceğinde bir vizyon vaat edemiyor. Bunu yaklaşan kurultay öncesinde değiştirebildiğini görebilecek miyiz? Kemal Kılıçdaroğlu için asıl soru bu olacak.