İsrail yönetimini uzun süredir şahinler domine ediyor ve bu şahin politikalar İsrail vatandaşlarından giderek daha fazla destek buluyor. Bu nedenle Gilead’ın önerilerinin Netanyahu yönetimi tarafından ne kadar dikkate alınacağı meçhul. Reichman Üniversitesi Politika ve Strateji Enstitüsü (Institute for Policy and Strategy) İcra Direktörü General Amos Gilead, geçtiğimiz gün İsrail’in bölgedeki son gelişmelere bakışını özetleyen önemli bir analiz paylaştı. Son dönemde bölgede İran-S. Arabistan normalleşmesi başta olmak üzere birçok önemli gelişmenin yanı sıra ABD’nin giderek müdahalelerini azalttığı ve sınırlandırdığı bir sürece ilişkin İsrail’deki bir kanadın görüşlerini aktarması bakımından önemli elbet. İsrail’in bölgedeki öncelikli konu başlığı olan İran’ın nükleer kapasitesi ve ABD ile arasında devam etmekte olan nükleer görüşmeler hakkında Gilead, tarafların anlaşmaya yakın olduğu düşüncesinde. Buna göre İran kendisine yüzde 60 uranyum zenginleştirme hakkı tanındığı taktirde nükleer zenginleştirme işini bu düzeyde sabitlemeyi kabul edebilir ve nükleer kapasitesini askeri bir düzeye taşımaktan kaçınabilir. Bunun karşılığında ABD, yıllardır İran’a vermeyi reddettiği 20 milyar doları serbest bırakmasının yanı sıra yaptırımları kısmen kaldırmayı taahhüt edecek. Gilead’a göre bu, orijinal bir anlaşma olmayıp önceki anlaşmanın revizyonu olacağından ABD yönetiminin bu mutabakatları kongre onayına sunma zorunluluğu bulunmuyor ve böylece bu süreci engellemeye yönelik baskılar da ortadan kalkmış oluyor. Gilead, Başbakan Netanyahu’nun nükleer anlaşmaya geri dönülmesine bütünüyle karşı olduğunu ancak İsrail’in imzayı engelleme kapasitesinin sınırlı olduğunun farkında olduğu görüşünde. İran’ın bu anlaşmadan oldukça kârlı çıkacağını düşünen Gilead’a göre muhtemel bir mutabakat, siyasi düzeyde, Batı’nın askeri seçeneği kullanma tehdidini ortadan kaldırmasının yanı sıra AB ile siyasi ilişkilerini geliştirmesinin önünü açacak. İsrailli emekli askere göre ortaya çıkacak olan mutabakat, nükleer meseleye odaklanarak İran'a balistik füzeler ve silahlı insansız hava araçları alanında gücünü arttırma sürecini devam ettirmek, ülkedeki ekonomik krizle yüzleşmek için fonların serbest bırakılmasını kullanmak ve müttefiklerine desteğini derinleştirmek için bir hareket alanı bırakıyor. Buna paralel olarak Rusya ile stratejik eksenini ve askeri-teknolojik ortaklığını genişletmeye ve Çin ile stratejik ilişkilerini geliştirmeye yatırım yapmasına imkân tanıyor. Ona göre tüm bunların yanında muhtemel bir nükleer anlaşma, Arap dünyasıyla uzlaşma süreçlerinin devam etmesi ve içerideki isyanların bastırılması, İran'ın İsrail'e doğrudan ve/veya bölgedeki uzantıları aracılığıyla meydan okumasını mümkün kılacak bir özgüven artışına yol açacak. ABD ise bir taraftan bölgede bir ülkenin daha nükleer silah edinmesini engellerken dikkatini Çin ile giderek derinleşen anlaşmazlık ve Ukrayna'daki savaşa ve Rusya tehdidine odaklanmasını sağlayacak. Ancak ona göre bu sürecin İsrail’i ilgilendiren tarafı onu bölgede daha da fazla yalnızlaştırması. Bu durum İsrail’i daha da hırçınlaştırabilir ve tek başına İran’a yönelik bir hava saldırısına kalkışmasına yol açabilir. Öte yandan Gilad, bölgesel gelişmelerin İran ve bölgedeki müttefiklerinin özgüvenini artırmasına paralel olarak Hizbullah"ın son aylarda “cüretkârlığının” artmasına ve Lübnan'dan İsrail'e füze atılması karşısında seyirci kalmak bir yana neredeyse teşvik edici tutumunda da görüldüğü gibi İsrail karşıtı faaliyetlerinin ivmelenmesine yol açabileceği düşüncesinde. Gilead’ın değindiği bir başka konu ise S. Arabistan ile İsrail arasındaki normalleşme süreci. Emekli generale göre İran ‘la görüşmelere paralel olarak ABD'nin Suudi Arabistan ile ilişkilerini iyileştirme çabalarının bir parçası olarak İsrail ile Suudi Arabistan arasında normalleşmeyi ilerletmek için hummalı bir faaliyet var. Basında çıkan haberlere göre Suudi Arabistan, Amerika'nın sivil nükleer proje geliştirmesine, uranyum zenginleştirmesine, F-35 uçakları gibi gelişmiş silah sistemleri tedarik etmeye hazırlanmasına ve ABD'nin güvenlik garantilerini almasına onay vermesi gibi ön koşullar sunmuş bulunuyor. Gilead öte yandan Netanyahu’nun yargı erkini tamamen kendi lehine çevirmeyi planladığı sürece bir an önce son vermesi gerektiğini zira bunun hem ABD ile hem de Batılı dostlarıyla olan ilişkilerine zarar verdiği kanaatinde. İsrail yönetimine tavsiyelerde bulunan İsrailli General, İsrail’in Filistinlilere karşı sorumlu davranışlar sergilemesi, yerleşimlerin genişletilmesi, Kudüs'teki kutsal mekânlarda statükonun değiştirilmesi ve Filistin ve bölgesel sistemde yoğun uluslararası öfke ve gerginlik yaratabilecek tek taraflı adımlar atma konusunda hassasiyet göstermesi önerisinde bulunuyor. Örneğin, yerleşim yerlerinde 4 bin 500 yeni konut inşa etme planını ilerletme kararı, daha önce ABD yönetiminden sert eleştiriler almıştı.
Gilead öte yandan Netanyahu’nun yargı erkini tamamen kendi lehine çevirmeyi planladığı sürece bir an önce son vermesi gerektiğini zira bunun hem ABD ile hem de Batılı dostlarıyla olan ilişkilerine zarar verdiği kanaatinde.
Gilead’ın ve İsrail’deki siyasetçilerin bir kısmının Ortadoğu vizyonu bu şekilde. Ama görüldüğü gibi bu vizyon, Biden ile iyi geçinmeyi salık veren, Filistinlilerle ilişkinin askeri operasyonlara indirgenmesine karşı çıkan, bölgede çatışmanın sınırlı olanaklarını gören “güvercinlerin” vizyonu. Ancak bu “güvercin” vizyonunda bile diplomasi ve barış vurgusu oldukça sınırlı, ayrıca tamamen pragmatik bir yaklaşım sergileniyor. Ayrıca İsrail yönetimini uzun süredir şahinler domine ediyor ve bu şahin politikalar İsrail vatandaşlarından giderek daha fazla destek buluyor. Bu nedenle Gilead’ın önerilerinin Netanyahu yönetimi tarafından ne kadar dikkate alınacağı meçhul. Bu, söz konusu analiz ve öneriler demetinin bütünüyle reddedileceği anlamına da gelmiyor. Ancak İsrail’in bölgesel politikalara, İran ve Arap ülkeleriyle ilişkilere nasıl baktığına dair bazı ipuçlarını ele veriyor. Analiz, tüm tarafları memnun eden bir nükleer anlaşmaya ulaşma yeteneği konusunda “realistik” bir bakış açısı ortaya koyarken bütün İsrailliler gibi İran’ı nükleer anlaşma konusunda ikna edici bulmuyor. Nükleer barış anlaşmasının bölgeye kazandıracaklarına dair en küçük bir inancı bulunmayan İsrail ve onun “analistler”i tek hedefe odaklanmışlar: Sivil ya da askeri fark etmez İran’ın nükleer gücünü yok etmek. Ancak bunun olası sonuçlarına ilişkin bir öngörü de içermiyor analiz. Öte yandan Gilead’ın analizi her ne kadar bölgedeki stratejik konulara dair karmaşık ve çok yönlü bir analiz sunsa da bazı önemli faktörler göz ardı etmekte. Örneğin, nükleer müzakerelerin veya Suudi Arabistan ile normalleşmenin kesin sonuçlarını tahmin etmenin zorluğu bir yana, İran-S. Arabistan anlaşması, Çin ve Rusya’nın artan bölgesel etkileri üzerine bir şey söylememekte. Gilead’ın ve birçok İsrailli analistin analizleri sadece güce ve ulusal çıkarlara odaklanıp uluslararası işbirliği ve diplomatik çözümlerin potansiyel değerini azaltan yaklaşımlar sergilemesi ise İsrail’deki neredeyse tüm kanatların bütün konulara güvenlik ve güç odaklı baktığını göstermesi açısından çarpıcı.  Ayrıca, kısa vadeli stratejilere aşırı odaklanan analiz, uzun vadeli boyutu göz ardı etmekte ve bölgenin geleceğine ilişkin çok az şey söylemektedir.