Halkın cumhuriyetine sahip yönetimlerde laikçiler (laikliği ideoloji olarak benimseyip başkalarına da indoktrine etmeye çalışanlar) ve dinciler (dini değerleri kullanarak dünyalık sağlayanlar) isteseler de yaşama şansları yoktur.

Halk yani asıl tabiriyle millet veya modern hukukun ifadesiyle vatandaş için ideal yönetim şekli son elli yıldır bize anlatılan şekliyle demokrasi, bugün için ne anlam ifade etmektedir? Günümüz Türkiyesinde ve dünyada yaşanan hiperenflasyonist ekonomiler, yönetimlerin daha da sorgulanır hale gelmesine neden olmuştur. Bunun neticesinde ise özellikle sosyal medya mecralarında yönetimlerin şeffaflığı ve hesap verilebirliği konuları daha da yoğun bir şekilde tartışılmaya başlanmıştır. Peki gerçekten halk egemenliğine dayalı bir halkın cumhuriyeti var mıdır? Yoksa bir ütopya mıdır?

Cumhuriyet en azından teoride halk egemenliğine dayalı bir yönetim olarak kabul edilmektedir. Halk egemenliğine dayalı yönetimlerde doğrudan demokrasinin araçları diğer bir ifadeyle halkın yönetime katılımını sağlayan araçlar vardır. Yönetmek ve yönetilmek arasındaki ilişki sadece dört veya beş yılda bir yapılan yerel veya genel seçimler değildir. Aksine millet dediğimiz halk istediği zaman kanunları hatta anayasa hükümlerini bile değiştirmek gücüne ve etkisine sahiptir. Ayrıca kendi seçtiği kişileri istediği zaman görevden alınmasını veya görevine son verilmesini de sağlayabilmektedir. Özetle siyasetin baş rol oyuncusu örgütlenmeyi başarabilmiş veya organize olabilmiş fertlerdir. Siyasetçi ise anayasa ve kanunlar çerçevesinde halkın mutluluğunu sağlamakla mükelleftir. Her ne kadar dünyanın hemen hemen her yerinde tüm yönetimler bunu iddia etse de realite çok daha farklı işlemektedir. İdeal anlamda olmasa da buna yakın yönetimler şu an yeryüzünde mevcut mudur? Görebildiğimiz kadarıyla kısmen bu anlayışa yakın yönetimler İskandinav ülkelerinde, İsviçre’de ve ABD’nin bazı eyaletlerinde mevcuttur.

Halkın cumhuriyeti bu nedenle mutlaka ve mutlaka temsilcilerin azli, halk girişimi kurumlarına sahip olan bir cumhuriyet şeklidir. Halkın yönetime katılımı bir haktır. Bu nedenle gerçek anlamda siyasete yön veren halktır. Halkı hangi görüş ve anlayış ikna ederse siyaseten yönetim o tarafa geçer. Yöneticiler kendilerini halkın efendisi olarak göremez. Halkın cumhuriyetine sahip yönetimlerde laikçiler (laikliği ideoloji olarak benimseyip başkalarına da indoktrine etmeye çalışanlar) ve dinciler (dini değerleri kullanarak dünyalık sağlayanlar) isteseler de yaşama şansları yoktur. Halkın cumhuriyetinde siyasi parti liderleri sadece ve sadece bir iş yerindeki yönetici mesabesindedirler. Parti disiplini zayıftır. Liderlerin liyakati vardır. Kadrolar liyakete sahip kişilere teslim edilir. Çünkü halkın cumhuriyetinde hesap vermek vardır, cafcaflı cümlelerle halkı kandırmak çok zordur. Çünkü temsilcilerin azli kurumu vardır. Unutmayınız! Bedel ödemeyenler, bedel ödettirmeye devam ederler. Ama sizin sisteminiz hukuk devleti (Kara Avrupası anlayışı) ise yani hukukun üstünlüğüne (Anglo Sakson anlayışı) dayalı bir devlet ise hukukun dışına çıkanlara hesap sorar ve bedel ödettirir. O zaman kimse haksızlığa uğramaktan korkmaz, bilir ki devleti bir gün bunu ona yapana hesabını soracaktır ve hakkını ona fazlasıyla geri verecektir.

Halkın cumhuriyetinde bizim adamlar dahi halkın adamı gibi hareket etmek zorundadır. Tekraren ifade etmiş olalım, biz ne zaman halkın cumhuriyetine kavuşuruz:

  • Halkın katılımıyla yeni bir anayasayı kontrol-denge kurumları üzerine inşa ederek,
  • Yeni anayasaya mutlaka temsilcilerin azli ve halk girişimi kurumlarını koyarak,
  • Hukuk fakültelerinde pozitivist-elitist anlayışa dayalı eğitim modelini terk ederek,
  • Üniversite öncesi eğitimde temel hak ve hürriyet konularını uygulamalı bir şekilde müfredata ekleyerek,
  • Hukuksuzluğu hukuk haline getirmiş devlet ajanlarına bedel ödettirdiğiniz gün,

Halkın cumhuriyetini inşa edebiliriz. Bence gelinen noktada insanlık ve ülkemiz halkın cumhuriyetine çok yakın bir zaman dilimini yaşamaktadır. Bu nedenle hep ümitvarım!

ü