Bu nedenle DEĞİŞİM talebi hızla ve beklenilmeksizin hayata geçirilmelidir. Bu talebin gerçekleşeceği, seçim sonuçlarının özgürce tartışılacağı, yeni siyasi paradigmanın konuşulacağı yer ise, olağan süreçlerin bitmesinin beklenmeyeceği  KURULTAY’dır.

14 ve 28 Mayıs seçimlerinin ardından hükümet değişti. Ancak iktidar değişmedi.

21 yıllık AKP iktidarı, 67. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini kurdu. Bakanlar değişti. Bakanların isimleri değişti. Ama İKTİDAR değişmedi. Yani zihin aynı zihin. Hükümetin numarasının değişmiş olması, bakanların isimlerinin değişmesi geleceğe dair kaygılarımızı değiştirmedi.

Ülkemiz yangın yeri gibi. Çarşıda, pazarda, mutfakta yangın devam ediyor.

Türk lirası yılın başından itibaren yüzde 25 oranında değer kaybetti. Görünen o ki daha da değer kaybetmeye  devam edecek.

Velhasılı onlar yine kazandı.  Biz yine kaybettik.  Başarının anası, babası çok olur. Yenilgi ise yetimdir, doğru.

Kolay olan yenilgiye mazeret aramak. Oysa bugün mazeret olarak saydıklarımızın varlığında, varlığına rağmen kazanacağımızı iddia etmiştik. Kazanacağımıza inanmıştık. Başaramadık.

AKP, ülkemizin içine düşürdüğü yangına ve bunca olumsuzluklara karşın hala iktidar olabilmişse bunun cevabını vermek zorundayız. Bunun sorumluluğunun gereğini yerine getirmek zorundayız.

Bugün görüyoruz ki zor olan neden kazanamadığımıza dair konuşmak, neden kazannamadığımıza dair tartışmak. Oysa zoru başarmak zorundayız. Zoru başaramadığımız takdirde düzeni değiştirme şansımızın olmadığını biliyoruz. Zoru başaramazsak, öz değerlendirmemizi bugün hemen yapamazsak yerel yönetim seçimlerine hangi güvenle hazırlanacağız? Önümüzde çok değerli 9 aylık bir süreç var. Bekleyecek, beklenecek bir zaman süreci değil. Bu seçimi neden kazanamadığımıza dair konuşmalı, neden kazanamadığımıza dair tartışmak zorundayız. Zoru birlikte başarmalıyız.

Siyasi partilerin varlık nedeni ve  öncelikli hedefi iktidar olabilmektir. Siyasette iktidarın esas konusu ise ülke yönetiminde iktidar olabilmektir. Yani egemenliği elinde bulunduran, yönetme gücüne sahip olan siyasal güç olabilmektir. Bunu sağlamanın yolu da seçimlerde birinci olmaktır.

Siyaset kazanmak üzerine yapılır. Kazanamayan taraf kaybetmiş demektir. Şanlı yenilgi diye bir kavram yoktur. Yenilginin mazeretinden ise başarı öyküsü yazılamaz.

Bunu sağlayamayan siyasi partiler, ülke yönetiminde “muhalefet” rolünü üstlenmiş olurlar. Ülkenin içinde olduğu mevcut tüm olumsuzluklara karşın iktidar olamayan, muhalefette kalmaya devam eden siyasi parti(ler) öncelikle “ben neden alternatif olamıyorum” sorusuna yanıt vermek ve bu yanıt doğrultusunda da gereğini yapmak zorundadır.

Değişim talebinin içinde CHP’nin bundan sonraki siyasi paradigmasının ne/nasıl olacağı, parti içi demokrasinin nasıl işletileceği, daha demokratik bir tüzük için atılması zorunlu adımların ne olacağı konuları vardır ve önceliklidir.

Seçim kaybedildi.

Öncelik yenilgi sorumluluğunu kabul etmekle başlamalıdır.

Gelişmiş toplumlarda sorumluluğun bedeli bellidir.

En yakın zamanda, komşumuz Yunanistan’da yaşanılan siyasi deneyim ders verici nitelikdedir.

Seçimi kaybeden Syriza Genel Başkanı Çipras’ın partisinin genel başkanlığından “Yeni bir SYRIZA yaratmak önceliğimizdir. Yeniden yapılanmaya ilişkin inancımı, eylemlerimle desteklemeden sadece sözle ifade etmem iki yüzlülük olurdu. Parti üyelerinin yeni bir parti lider kadrosu seçmesini önermeye, ilgili sürece hemen başlanmasına karar verdim. Ben de tabii ki aday olmayacağım." diyerek istifa etmesi ise ders niteliğindedir.

CHP, ülkemizin kurucu siyasi partisidir. Cumhuriyet Halk Partisi bu yıl kuruluşunun 100. Yılını kutlayacak. Türkiye Cumhuriyetinin ilklerini gerçekleştiren, çok partili demokrasiye geçişi sağlayan CHP’nin varlığı, var olması ve devamlılığı  ülkemizin güvencesidir. Hiçbirimizin, hiçbir partilimizin varlığı, CHP’nin var olmasından, varlığından daha üstün, daha önemli  değildir.

Sadece partililerimizden değil, toplumsal muhalefeti oluşturan büyük seçmen kitlesinin “DEĞİŞİM” talepleri önemlidir. Bu talep görmezden gelinemez. Görmezden gelinmemelidir.

Yaklaşan yerel seçimlerde başarılı olmanın koşulları bellidir. Mevcut sorunları halının altına süpürerek yok sayamayız. Susarak, öteleyerek sorunları çözemeyiz.

Değişim talebini yanlızca “kim gitsin, yerine kim gelsin” mantığıyla tartışmak ise konunun özünden uzaklaşmaktır.

Değişim talebinin içinde CHP’nin bundan sonraki siyasi paradigmasının ne/nasıl olacağı, parti içi demokrasinin nasıl işletileceği, daha demokratik bir tüzük için atılması zorunlu adımların ne olacağı konuları vardır ve önceliklidir.

Olağan Kurultay sürecinin, zorunlu yasal nedenlerle başlatılmış olması DEĞİŞİMin başladığı ya da başlatılacağı anlamına gelmemektedir.

Toplumsal muhalefetin DEĞİŞİM talebi yarına dair değil, bugüne dairdir.

Bu nedenle DEĞİŞİM talebi hızla ve beklenilmeksizin hayata geçirilmelidir.

Bu talebin gerçekleşeceği, seçim sonuçlarının özgürce tartışılacağı, yeni siyasi paradigmanın konuşulacağı yer ise, olağan süreçlerin bitmesinin beklenmeyeceği  KURULTAY’dır. DEĞİŞİM talebine odaklanan, kendimizle yüzleşeceğimiz, öz değerlendirmemizi yapacağımız kurultayımızda, hem örgütsel değişimin hem de politik değişimin önü açılmalıdır.

Öncelikli hedefimiz bireysel hegemonyalarımızın devamı değil, öncelikli hedefimiz CHP’nin hem yerelde hem de genelde İKTİDAR olmasıdır.