CHP’nin en son seçimlerindeki yenilgisi, partinin içindeki siyasi yapılanmanın eleştirilere uğramasına ve değişim taleplerinin dile getirilmesine yol açtı. CHP’nin bu durumda ne yapması gerekiyor? Prof. Dr. İlter Turan yazdı.

Cumhuriyet Halk Partisi içinde bir değişim rüzgârı esiyor. Değişimden ne kast edildiği, nelerin değişmesinin istendiği konusunda karışıklıklar, belirsizlikler var ama herkesin değişim istediği konusunda tereddüt yok. Partinin genel başkanı değişimin öncülüğünü kendisinin yapacağını ileri sürüyor. Parti liderliğine talip olanlar, değişimin parti başkanının değişmesini de kapsadığını, partiyi başarılı sonuçlara götürmediğini düşündükleri lider değişmeden başka şeylerin değişmesinin zor olduğunu ileri sürüyorlar.

Bu arada kendileri liderliğe talip olmamakla birlikte, muhtemelen eski hesaplardan dolayı, liderin değişmesi gerektiğini ileri sürenler, hatta bu uğurda başkente doğru yürüyüşe çıkanlar dahi var. Festivalin henüz tarihi kesinleşmemiş parti kurultayına kadar devam etmesini bekleyebiliriz. Ancak, pek de uzak olmayan bir gelecekte yerel seçimler yapılacağından, CHP’nin fazla sallanmadan kurultayını yapması ve ardından seçimlere hazırlanması gerekiyor.

Değişim daha iyiyi aramaya dönük adeta tılsımlı bir sözcük, dolayısıyla herkes sahip çıkıyor. Siz hiç değişime karşı çıkan birisini duydunuz mu? Herkes değişim taraftarıdır. Muhafazakârlar ve devrimciler değişimin yönü, hızı ve kapsamı üzerinde tartışırlar. Yoksa, her iki düşünce akımının temsilcileri de değişimin kendisini istenmeyen bir olgu olarak görmezler. Neden derseniz, iki farklı çizgide cevap vermek mümkün.

Bir yandan, değişim yandaşlığının daha iyi ve daha güzeli arayışın bir ifadesi olduğu ileri sürülebilir. Mevcut durumun daha iyiye dönüştürülebileceği düşünceleri her zaman vardır. Diğer yandan, insanların denetleyemediği birçok faktör toplumsal ve siyasal değişimi zaten zorlar. Dolayısıyla değişimi savunmak, toplumun karşılaştığı değişim baskısına uyum sağlama mecburiyetini de teslim etmekten başka bir şey değildir.

Cumhuriyet Halk Partisinde değişim tartışmaları seçimde beklenen sonuçların elde edilmemesi ardından çıktı. Bildiğiniz gibi, iki seçimi bir arada yaşadık. Milletvekili seçimlerinde CHP daha önceki seçimlerdekinden çok farklı bir sonuç almadı, %25 civarında oy aldı. Ancak CHP kendi aday listelerinde DEVA, Gelecek, Saadet ve Demokrat Parti adaylarından 39 kişiyi seçilebilecek yerlere yerleştirmişti. Bu birliktelikten umulan diğer partilerin seçmenlerinin oylarını CHP’ye verecekleri, böylece partinin seçimde kendi başına çıkaracağı milletvekili sayısına nazaran daha yüksek sayıda milletvekili çıkaracağı idi. Sonuçlar ortaklardan beklenen desteğin gelmediğini gösteriyor.

Bilinmeyen husus ise, sözü edilen ortaklardan herhangi bir destek gelip gelmediği. Tabii, böyle bir destek, ortaklara oy verecek seçmenlerin CHP’yi kendilerinden çok uzak görerek ona oy vermekten uzak durmalarından kaynaklanabileceği gibi, toplumda herhangi bir desteğe sahip olmadıklarından da ileri gelebilir. Benim tahminim bu partilerin seçmenden yana fazla mesafe kat edemedikleri, toplumsal temellerinin zayıf olduğu merkezindedir.

Cumhurbaşkanı seçimi ikinci tura kaldı. Mevcut cumhurbaşkanının az farkla da olsa, ikinci tura kalmasını sağlamayı bir başarı olarak görmek mümkündür. İkinci turda, kamuoyu yoklamalarının tahminlerinin aksine, Millet İttifakı dört puan farkla seçimi kaybetti. CHP Genel Başkanı %48 oranındaki oyun bir başarı olduğunu ileri sürüyor. Ancak bu rakamı yorumlarken itinalı davranmak gerekiyor. Seçmenin karşısına sadece iki aday çıkıyor. Dolayısıyla, ikinci turda seçmenin karşısında da sadece iki tercih var. Bazı seçmenler iki adayı da beğenmeyebilir, herhangi birinin seçilmesinin farklı bir sonuç getirmeyeceğini düşünebilir ve oylarını kullanmamaya karar verebilirler. Katılma oranında çok olmamakla birlikte gözlenen düşüş, bu olgunun sınırlı biçimde gerçekleştiğine işaret ediyor.

Oyunu kullanan seçmenler ise mutlaka bir adayı beğendikleri ve kalben destekledikleri için değil, onu ehven-i şer telakki ettikleri için oylarını vermiş olabilirler. Dolayısıyla %48’i başarı ya da hezimet olarak nitelemek yanıltıcı olacaktır. Ancak kesin olan bir husus var ki, seçimi %50’nin üstünde oy alan kazanmaktadır. Muhalefet 14 ve 28 Mayıs seçimlerine büyük ümit bağlamışsa da istediği sonucu elde edememiştir.  Seçimi kazanmak için oluşturduğu koalisyon beklediği desteği getirmemiştir.  En netice, sonucu başarı olarak nitelemek zordur.

Kendi fikri olmayan, daha ziyade kamuoyunun son derece oynak tercihlerini izlemeye çalışarak seçmen desteğini korumayı öngören bir partinin muhalefette veya seçimi kazanırsa iktidarda başarılı olma şansı yüksek değildir.

Bu şekilde düşünülünce, ciddi bazı değerlendirme hatalarının yapıldığını teslim etmek gerekecektir. O zaman hemen liderin değişmesi gerekir mi? Partinin yönetici kadroları, yenilgiden dersler çıkarıldığını, nereden kaynaklandığına dair incelemeler, araştırmalar yapıldığını, bütün bunların yerel seçimlerde değerlendirilerek başarılı sonuçlar alınacağını söylüyorlar. Beyanlarının samimi olduğu konusunda kuşkum yok, ancak son seçimde mahdut başarı gerçekleştiren kadroların şimdi büyük değişimler geçirerek partiyi başarıya götüreceklerinden emin olamıyorum.

Demokrasi ile yönetilen ülkelere baktığımız zaman, çoğunda seçimde istenilen veya beğenilen sonucu alamayan kadroların görevi bıraktıkları görülüyor. Böylece farklı düşüncede olanlara, yenilik getirmek isteyenlere göreve gelme ve düşüncelerini hayata geçirme yolu da açılmış oluyor. Bu tür bir yaklaşım neden Türkiye için de geçerli olmasın?

Kendisini sosyal demokrat bir parti olarak gören CHP’nin Batımızdaki ülkelerdeki sosyal demokrat partilere benzediğini söylemek kolay değil. Bir kere partinin temel düşüncesinde paylaşım konuları ön planda gelmiyor. Ağırlığı modernleşmeci yaklaşımlar oluşturuyor. İkinci olarak partinin seçmen kitlesi karmaşık fakat ağırlığı başka ülkelerdeki sosyal demokrat partilerden farklı olarak işçi sınıfı değil. Desteğin en güçlü kaynağı kentli, okumuş, orta ve nispeten yüksek gelirli toplum katmanları.

Üçüncü olarak, parti evrensel sosyal ve demokratik değerleri reddetmemekle birlikte, aslında dışarıyı fazla sevmeyen milliyetçi bir görünüm sergiliyor. Dördüncü ve önemli husus ise partinin belirsiz bir üye yapısı var. Bir sürü kayıtlı üye gözüküyor ama partiyle düzenli ilişki içinde olan, faal, hele muntazam olarak üyelik aidatı ödeyen üye nadirattan. Böyle karmaşık bir üye yapısından anlamlı sonuçlar alınması olanaksız bulunduğundan kamu görevleri için adaylar ister milletvekili ister belediye başkanı olsun, genellikle partinin genel merkezi ve tipik olarak genel başkan tarafından belirleniyor.

Partinin başlıca gelir kaynağı ise devletin partilere verdiği paralar, üyelerden gelen kayda değer bir gelir yok. Beşinci olarak, partinin üye yapısının zaaflarının da etkisiyle, parti etkin bir muhalefet yapmakta yeterince başarılı olamıyor. Bütün bunların ötesinde bir altıncı husus daha var. Partinin benimsediği temel siyasi ilkeler kanımca yeterince belli değil. Bu nedenle parti eylemlerinde şaşırtıcı zikzaklar çiziyor. Mesela geçmişte bazı milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına karşı kesin vaziyet almadı, HDP’lilerin dokunulmazlığı kaldırılıp mücadelelerini parlamento çatısı altında olağan kanallardan yürütmeleri engellenirken, bazı CHPli milletvekilleri de kazaya uğrayıp, kendilerini parlamentonun dışında buldular. Daha genel olarak, parti gelişmeler karşısında ilkelerine göre vaziyet almaktan ziyade, duruma göre bazen birbiri ile çelişen perakende yaklaşımlar sergiliyor.

CHP’nin ciddi ve çok yönlü bir değişim yaşamasına ihtiyacı var. Yerel seçimlere çok zaman da kalmadı. Bir an önce kurultayını yapsın. Yeni yönetim veya görevde kalırsa eski yönetim nelerin değişeceğine karar versin ve seçim mücadelesine başlanılsın.

Görüyorsunuz, CHP’nin eleştirilecek yönlerini bulmak için fazla uğraşmaya gerek kalmıyor. Birikmiş sorunlar çok, bunların üzerine aktif biçimde gidecek bir kadronun görevi üstlenmesi gerekiyor. Şüphesiz parti kendi görüş ve eylemlerini tasarlarken kamuoyunun tercihlerini göz önünde tutacaktır.

Ancak parti aynı zamanda kamuoyunu kendi görüşleri yönünde bilgilendirmek ve desteğini harekete geçirmek zorundadır. Kendi fikri olmayan, daha ziyade kamuoyunun son derece oynak tercihlerini izlemeye çalışarak seçmen desteğini korumayı öngören bir partinin muhalefette veya seçimi kazanırsa iktidarda başarılı olma şansı yüksek değildir. Bir de partinin aktif muhalefeti öngören bir strateji geliştirmesi lazım. İktidar partisi muhalefete kendisini göstermesi için namütenahi fırsat veriyorsa da CHP’nin bu fırsatları kullandığını söylemek güçtür. İktidar, fazla muhalefet korkusu yaşamadan işlerini yürütüyor.

Sonuç: CHP’nin ciddi ve çok yönlü bir değişim yaşamasına ihtiyacı var. Yerel seçimlere çok zaman da kalmadı. Bir an önce kurultayını yapsın. Yeni yönetim veya görevde kalırsa eski yönetim nelerin değişeceğine karar versin ve seçim mücadelesine başlanılsın. Her ne kadar CHP büyük kıyı kentlerinde güçlü görünüyorsa da çok da uzak olmayan bir geçmişte iktidar partisinin elinde olduğu unutulmamalıdır.

Editör: İlter Turan