2023’te düzenlenen ve muhalefetin kazanabilecekken kaybettiği genel seçimlere birkaç aylık süre vardı. Tam da o günlerde CHP’den bazı isimlerle partinin genel merkezinde seçim sürecinde ne yapacaklarına dair bilgiler alıyordum. Bu sırada genel merkezin dördüncü katında oturduğumuz odanın kapısı aralandı ve içeri bir partili girdi. Sohbetimizi dinledikten sonra şu cümleyi kurdu: Bizi bu yankı odaları öldürecek. Altan Sancar – PolitikYol  CHP genel merkezinde bu cümleleri duyduğumda tarih 19 Mart 2023’tü. Bu sözü söyleyen CHP’li seçim süreçlerinin içinde çok aktif biçimde yer almış biriydi. Sözlerini duyunca sohbetimin ilgisini kendisine yönelttim ve “Ne demek istiyorsunuz?” diye sordum. Uzun uzadıya anlatmaya başladı. Kurduğu cümleleri izniyle not alırken, en çok dikkatimi çeken kısım şöyle olmuştu: “Seçim kendi kendimize propaganda yaparak değil, kitlelere ulaşarak kazanılır!” CHP’nin çok uzun yıllara yayılan hastalığının teşhisini koymuştu. Teşhis konulmuştu konulmasına da tedaviyi kendisi de bilmiyordu. Çünkü o günlerde sosyal medyadan yayılan “Kazandık, kazanıyoruz” sözlerini barındıran düğün bayram havası CHP’nin örgütlerine yansımıştı. Sayısı bir elin parmağını geçmeyen örgütler dışında çalışanların sayısı çok düşüktü. Propaganda üst seviyeden yapılıyor, ana damar olarak sosyal medya ve iktidarın diş geçiremediği medya organları seçmene ulaşma mecrası olarak kullanılıyordu. Oysa bu sırada AK Parti ülkenin medyasında hakimiyetini kurmuş, dizi ve gündüz kuşağı programları arasına sıkıştırdığı haber bültenleriyle ince ince toplum mühendisliği yapıyordu. Kapı kapı geziyor, sosyal medyanın en karanlık yüzü olan TikTok’ta gençlere, Facebook’ta ise belli bir yaşın üstündeki seçmene “Bunlar kendi ikbalinin derdinde” veya “Bunlar terörist” diyordu. CHP’nin yankı odalarına ulaşmayan bu ses “Nasıl olsa duyulmuyor” denerek duymazlıktan geliniyordu. Oysa topluma yeteri kadar ulaşamayan CHP, bu sesi duymasa da toplumun kılcal damarlarından ana damarlarına doğru ilerleyen bir söylem oluşuyordu. CHP’liler kendi yankı odalarında bakanlıklar ve bürokrasi için liste hazırlarken, toplumda sessiz sedasız bir “Bunlar terörist” bloğu oluşuyordu.

Nihayetinde 14 Mayıs akşamı düğün bayram havası dağılmış, atamalar için hazırlanan listeler elde kalmış ve Erdoğan seçimi kazanmasa da kazanacağını ilan etmişti.

CHP bugün de benzer bir hatanın içine girmiş gibi görünüyor. Kurultayını geride bırakan partide dün "Kazandık" diyerek sahaya inmeyen parti örgütleri, bugün de kendilerine yakın aday adaylarını adaylaştırmak için sahada olmak yerine genel merkezde gezinmeye devam ediyor. Partinin yönetimine gelen genel başkan yardımcıları parti politikası belirleyecek fırsat bulamayıp, bunun yerine aday adayları ve onlar için gelen ‘kanaat önderleri’yle görüşmeler yapmak zorunda kalıyor. Sahada bir yandan hilafet-laiklik tartışmasıyla toplumsal kutuplaşma büyürken, ekonomik buhran insanlara nefes aldıramazken, anayasanın olup olmadığı tartışılırken genel başkan yardımcılarının buraya ayıracak vakitleri olmuyor. Yetmezmiş gibi yine bazı kentler ve ilçeler için şimdiden “Kazanıyoruz, kazandık” söylemleri havada uçuşuyor. Herkesin gözünün çevrildiği İstanbul’da Ekrem İmamoğlu sokak sokak gezmeyi tercih ederken, Özgür Çelik ve ekibi saha çalışması için projeksiyon ve sandık güvenliğinde görev almak üzere 100 bin kişilik bir ekip hazırlıyor. Değişimi destekleyen Rıza Akpolat ondan fazla ildeki seçim çalışmaları için destek olmaya çabalıyor. Partinin genel başkanı Özgür Özel ise hem CHP’de yeni bir politika üretmeye hem de seçimlerden zaferle çıkmaya çalışıyor. Ancak geri kalan kentlerin bir bölümünde bunu görmek mümkün olmuyor. Adayın bile “Kazanıyoruz” demediği yerde, çalışmayı tercih etmeyen partililer “Aday gerekeni yapar, bize adayımızın karizması yeter” diyor. Öte yandan parti yönetimi, görmezden gelip parti içi tartışmalara zemin vermek istemese de eski yönetimin açtığı yolda yeni bir muhalefet örgütleniyor. Kılıçdaroğlu’nun ‘yalnızlık’ vurgulu tweet'iyle işaret aldıklarını düşünen bazı eski yöneticiler, Kılıçdaroğlu’na destek mesajları veriyor. Genel merkez yöneticileri ve değişim taraftarı öne çıkan isimler ise “Biz genel başkanımıza saygıda kusur etmedik, etmeyiz” diyor. Ancak partide adaylık süreçlerinin yaratacağı kırgınlıkları bilme tecrübesine sahip eski yönetim, bunu parti içi muhalefete evirmenin üzerinde ayrıntılı biçimde çalışıyor. Basit bir tartışma olarak görülse de Mersin özelinde yaşanan ve genel merkez koridorlarına taşan tartışma sonrası, ekranlara çıkan isimler ve sosyal medyadaki kampanyalar, İstanbul’da girişilen İmamoğlu karşıtı hareket bize bir şeyler söylüyor. CHP’yi yakından takip eden gazeteciler kendi aralarında şimdiden “Eskiler kurultay için zemin yokluyor” diyor, partideki yöneticiler bildiklerini görmezden gelmeyi ve ‘demokrasi’ demeyi tercih ediyor. Oysa görünen köy kılavuza ihtiyaç duymuyor: CHP’de bir şeyler oluyor.
Editör: Altan Sancar