Muhalefetin seçim yenilgisine, kazananın her şeyi kazandığı, kaybedenin ise her şeyi kaybettiği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi de yol açmış olabilir. CHS’nin Erdoğan adına kazandırdığı stratejik üstünlükleri Alper Yağcı yazdı. Seçimden önceki bir-iki yıl boyunca yaygınlaşan bir kanının aksine, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne (CHS) geçilmiş olmasının iktidardaki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın lehine bir durum yarattığını ve onun 2023 seçimlerini kazanma ihtimalini de artırdığını ileri süren bir yazım geçen Ekim ayında PolitikYol’da yayımlanmıştı.[1] Seçimin sonuçlanmasının ardından konunun okuyucu için daha kolay anlaşılır hâle geldiğini umarak, ilgili bazı noktaları bu yazıda tekrar ele alacağım. CHS, 2023 seçimlerini nasıl etkiledi?

Öncelikle CHS, 2023 seçimleri diye bir şey olmasının, yani seçimin 2023’te olmasının bir bakıma sebebi. Erken seçimi zorlaştıran CHS sayesinde iktidardaki lider, GSYH küçülmesi / duraksaması cinsinden derin bir ekonomik kriz yaşanan ve önemli büyükşehir belediyelerinin el değiştirdiği 2019-20 yıllarını bir erken genel seçimle sınanmadan geçirmiştir. Böylece kredi genişlemesine dayalı enflasyonist büyüme ile ekonomik çarkların tekrar döndürülebileceği hayati birkaç yıl kazanmıştır. 2018’de yürütmenin başının partisine ait bir meclis çoğunluğu bulunmadan kurulmuş olan hükümet, parlamenter sistemde bu süreç tekâmül etmeden güven oyu kaybederek mecliste bozulurdu. CHS’deyse, meclis dışında kurulmuş olan 2018 Erdoğan hükümeti 2023’e kadar kendisini korumuş ve çok partili tarihimizin en uzun süreli hükümeti olmuştur.

CHS nedeniyle muhalefetin 2023 seçiminden önce ve sonra işi zorlaşmıştır. Hükümet kurmak için %50’den fazla oy alma gereksiniminin Erdoğan’ın işini zorlaştırdığı yorumlarına rağmen, aslında aynı zorluk, birleşmek için farklılıkların üstesinden gelmek zorunda olan çok parçalı bir muhalefet için daha büyüktür. Parlamenter sistemde, her biri kendi iddiasını azamileştirecek (bunu sağlayacak seçim ittifakları da opsiyonlara dahil olmak üzere) bir organizasyon ve kampanya ile seçime girecek muhalefet birleşenlerinin, seçim sonuçlandıktan sonra oturup koalisyon pazarlığı yapması gerekecekti.

Hangi partinin ne kadar ödül hak ettiği ise seçim sonuçlarına bakarak nispeten kolayca belirlenebilecekti. CHS nedeniyle, bu koalisyon pazarlığı seçimden önce ve kamuoyunun gözü önünde cereyan etmek zorunda kalmıştır. Bu, bir yandan, muhalefet bileşenlerinin seçmene yönelik bir kampanya için harcamaları gereken kıymetli vakit ve enerjiyi sarf etmiştir, bir yandan da seçim sonuçlarıyla partilerin ödül paylaşımı arasındaki bağlantıyı çok zayıflatmıştır. Örneğin Gelecek, Deva, Demokrat Parti gibi partiler, çok sayıda milletvekilliğini henüz seçime girmeden adeta garantilemiş, seçim sürecinde ise Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayına belki de herhangi bir ekstra oy getirmemiştir.[2]
2023 seçim sonuçlarına göre, Erdoğan’ın bireysel oyu ilk turda bile yalnızca AKP oyunun değil, Cumhur İttifakı oy toplamının da hayli üstündedir. Bu durum, sistemin biçimsel özellikleri ile aday profilinin bir ortak ürünü.

CHS ayrıca, siyasal rekabeti parti düzleminden bireysel liderler düzlemine iyice taşıyarak Tayyip Erdoğan’ın bireysel etkisini artırmıştır. Seçim öncesi pek çok gözlemcinin hesabı, adayların en çok hitap ettikleri partinin/partilerin toplam oy havuzu kadar oy alabileceği varsayımına dayanıyordu. Oysa ki 2023 seçim sonuçlarına göre, Erdoğan’ın bireysel oyu ilk turda bile yalnızca AKP oyunun değil, Cumhur İttifakı oy toplamının da hayli üstündedir. Bu durum, sistemin biçimsel özellikleri ile aday profilinin bir ortak ürünü.

Kimlik olarak Erdoğan’a yakın hissetmekle birlikte yönetim performansına dair şikayetleri bulunan vatandaşların AKP’den farklı partilere verdikleri her oy, parlamenter sistemde, AKP liderinin hükümet kurma ihtimaline marjinal bir negatif etki edecekti. Oy kaymalarını kolaylaştıran bu durum CHS altında önemi azalmış olan meclis seçimlerinde hâlâ gerçekleşmektedir.[3] Fakat CHS, yürütme gücünü, kazananın her şeyi aldığı cumhurbaşkanlığı seçimine bağladığı için, bu seçim vatandaşları “ya hep ya hiç” tarzı bir tercihe zorlamaktadır. Böylece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gireceği cumhurbaşkanlığı seçimleri, onu onaylama ya da reddetmeye (ve parlamenter sistemdeki başbakanın aksine milletvekili de olmadığı için dokunulmazlığını kaldırmaya) yönelik birer referanduma dönüşmektedir.

Bu durumda muhalefetin, Erdoğan’ın eski seçmenlerinin de nispeten rahatlıkla oy verebileceği bir ismi değil de yıllardır iktidarın söyleminde kişilik, yetenek ve kimlik olarak Erdoğan’ın karşıtı ve zıddı olarak kodlanmış Kemal Kılıçdaroğlu’nu çıkarmış olması, Erdoğan’ın stratejisini desteklemiş, onun Cumhur İttifakı partilerinden daha çok oy olabildiği bir durumu ortaya çıkarmıştır.

Kısacası bu durum, kısmen CHS’nin biçimsel etkilerinin, kısmen siyasi aktörlerin bu biçime içerik kazandıran kutuplaştırıcı tercihlerinin eseridir. Sonuç olarak, Erdoğan iktidarının devam ihtimaliyle hükümet performansı arasındaki ilişki, tam da hükümetin en bireyselleştiği bir dönemde, zayıflayabilmektedir.

CHS ile ilgili olarak not etmek istediğim son nokta, bu sistemin siyasal kültür üzerindeki etkisi. Yürütmenin geniş yetkili başkanının aynı zamanda devlet başkanı olduğu bu sistem, yürütmeyi belirlemek için seçime giren adaylardan birinin Türkiye’de popüler olan “aşkın devlet” fikriyle özdeşleşmiş bir figür olmasını destekleyen bir durum yaratmıştır. Bu da güvenlik, adliye ve diğer bürokrasinin; adaylardan birinin adil rekabete ket vuran eylemlerini hoşgörüyle karşılaması hatta desteklemesine yol açabilmektedir.

Parlamenter sistemdeyse, devletin sürekliliğini sağlayan devlet başkanı, tartışmalı bir seçim rekabeti ortamında bir yere kadar hakem rolü oynayabilirdi. Ayrıca parlamenter sistemde yüksek bürokrasi, yürütmenin başına (başbakana) daha az bağımlıydı. Eğer 2023 seçimi, tarafların büyük ümit ve korkular bağladığı bir “tek gecede topyekûn değişim” ihtimali hüviyetini aldıysa, bu yalnızca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uzun süredir iktidarda olmasından dolayı değil, biraz da sistemden dolayı. CHS, sessiz sakin bir iktidar devri ihtimalini azaltan bu yüzden de iktidar devri ihtimalini azaltan böyle bir boyuta da sahiptir.

Yürütmenin geniş yetkili başkanının aynı zamanda devlet başkanı olduğu CHS, yürütmeyi belirlemek için seçime giren adaylardan birinin Türkiye’de popüler olan “aşkın devlet” fikriyle özdeşleşmiş bir figür olmasını destekleyen bir durum yaratmıştır.

Bitirmeden, önümüze bakalım: erken seçimi zorlaştıran CHS sayesinde muhtemelen 2028’e kadar genel seçim olmayacak. Bu sırada, cumhurbaşkanı seçilmek için gerekli oy oranının %40’a düşürülmesi yönünde bir tartışma başlayabilir—bu daha önce birkaç kez gündeme geldi. Böyle bir değişikliğin 2028 seçimlerine girecek cumhurbaşkanı adaylarının kazanma şanslarını nasıl etkileyeceğini şahsen bugünden kestiremiyorum. Ancak eğer değişiklik önerisi iktidar tarafından gelirse değişikliğin iktidar için avantaj yaratacağını varsaymak güvenli olur çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan sezgileri kuvvetli ve oldukça rasyonel bir siyasal aktör.

Her halükârda, böyle bir değişikliğin başkanlık sisteminden parlamenter sisteme yakınlaşma değil, parlamenter sistemden daha da uzaklaşma anlamına geleceğini teknik bir tespit olarak not edebiliriz. Parlamenter sistem, yürütmenin başının sahip olduğu yetkileri, partisinin oy oranıyla belli bir orantı içinde tutmaya yönelik mekanizmalar içerir, nispi temsile dayalı meclis seçimleri de bu tercihi bütünler.

Başkanlık sistemi ise tüm yürütme gücünü, %50’nin ne kadar üstünde oy aldığına bakmaksızın, devlet başkanına bırakır. Yetkileri azaltmadan bu oranı %40’a çekmek, sistemin parlamenter ilkelerden daha uzaklaşması anlamına gelecektir. Kazanan yine her şeyi alacaktır, ancak daha çok kişi kaybedenler safında kalacaktır. Herkesin de böyle bir öneriye dair alacağı pozisyonu bu bilgiyle belirlemesi tavsiye olunur.

2023 seçimlerine giden süreç, CHS’nin kime yaradığı ve erken seçim olup olmayacağı, muhalefet adayının seçim kazanma şansı gibi ilgili konularda; yetkin yorumcuların bile çok sayıda isabetsiz öngörü yapabildiği bir dönem oldu. Bunun nedeni, herhalde hükümet sistemi değişikliğinin tüm dünyada bir ender olay (rare event) olması.

Böyle olunca hem çeşitli siyasal aktörler hem gözlemciler, karşılaştıkları sınamaların geçmiş benzerlerinin oluşturduğu bir veri dağılımına bakarak örnek alabilme imkanından yoksun kaldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHS’nin yalnızca içeriği sayesinde değil, salt yeni bir hamle olması sayesinde de ekstra avantaj elde etmiş olabilir. Siyasette pro-aktif olmanın, böyle bir rolü oynayabilecek hasletlere sahip aktörler için faydasına dair, bunu da not edelim.

---

[1] Daha ayrıntılı bir çözümleme içinse bkz. Alper H. Yağcı, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin Tasarımı Ve İktidarin Muhafazası,” Erdoğan, Çarkoğlu ve Moral (ed.), Türkiye Siyasetinin Sınırları (İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2023) içinde. [2] Aslında bu oy katkısı, karşıolgusal (counterfactual) senaryoyu nasıl belirlediğimize bağlı olarak, negatif bile olabilir; ancak bunun analizini burada yapmamız mümkün değil. Şunu belirtmekle yetinelim: Tasarımında yer aldığım bir Şubat 2023 Türkiye anketinde, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi seçmenleri arasında Erdoğan, Kılıçdaroğlu’ndan daha fazla oy alıyordu. [3] Erdoğancı bazı seçmenlerin, nasılsa artık hükümete etki etmiyor diye meclis için AKP dışındaki partilere daha kolay oy verebilir hâle CHS sayesinde geldiği ihtimal dahilindedir. Ancak önce Erdoğan’a oy vermeye karar verdikten sonra, split ticket yapmamak için, yani sırf Erdoğancı olduğu için oyunu Cumhur İttifakı partilerine vermeye devam edecek seçmenler de vardır ve bu da CHS sayesinde korunan parti oyu demek olabilir çünkü paragrafın devamında ileri sürüldüğü üzere CHS Erdoğan’ın bireysel oyunu destekleyici özelliğe sahip.
Editör: Alper Yağcı