Ukrayna, başlı başına Rusya’nın en büyük travması olabilir, atlatıp atlatamayacağını savaşın seyri ve sonucu gösterecek. Son olarak, Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerde 180 derecelik bir dönüş veya radikal hamle –en azından şimdilik- beklememek gerek.

Eylül 2022’de Türkiye’nin de arabuluculuğu ile bir esir takası yaşandı. Rusya, bir nevi Ukrayna muhalefetinden Medvedçuk’un karşılığında Azov Taburu mensuplarını Türkiye’de kalmaları koşuluyla teslim ediyordu. Bu durum, Rusya’nın Şubat 2022’de açıkladığı denazifikasyon hedefine tamamen ters bir biçimde bir çelişki ortaya çıkarırken Kremlin’e karşı yoğun ve güçlü eleştiriler oldukça görünür hâldeydi.

Aradan aylar geçti, olaylar ve konular değişti ancak geçtiğimiz günlerde Zelenskiy, Azov Taburu komutanlarının Ukrayna’ya döndüğünü açıkladığında Rusya’nın kontrol et/edemediği veya arzu ettiği yaptırım gücünü uygula(ya)madığı yeni bir çelişki daha karşımızdaydı.

Ukrayna’nın böyle bir operasyonu Türkiye’den habersiz gerçekleştiremeyeceğini biliyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ukrayna’nın NATO üyeliğini hak ettiğini belirtmesi, İsveç’e şartlı evet demesi ve Azov konusu sonrası Kremlin’in tepkisi sıradan ve krizi büyütmemeye yönelik oldu. Rusya, Türkiye’nin bir NATO ülkesi olarak bazı konularda Rusya’ya karşı açıklama ve hamle yapmasını olağan karşıladığını defalarca vurgulama ihtiyacı hissediyor ve ötede, Türkiye’ye karşı olumsuz bir açıklama yapmamaya ayrıca dikkat ediyor.

Diğer taraftan, Türkiye’nin Azov kararı, Türkiye – Rusya ilişkilerindeki şüpheli tutumu şekillendirebilecek ve birlikte yürütülen birçok konuda güvensiz ortamı tetikleyebilecek bir sonuca da işaret ediyor. Rusya’nın tepkisizliği veya “geç” tepkileri, farklı meselelerde mutlaka sınır aşımına sebep olmuştur. Özellikle NATO – Rusya arasında yaşanan sınır aşımları Rusya’da tartışma konusuyken ve kamuoyunda Azov kararı sonrası bir yanıt ve kırıldığı iddia edilen dengenin yeniden sağlanmasına yönelik bir talep varken, NATO ile yaşananların (Özellikle Ukrayna’da) bir benzerinin Türkiye için de olabileceği dile getiriliyor.

Rusya içindeki “tepkisizlik” tartışmalarını bir tarafa bırakırsak Türkiye ve Rusya’nın müttefik olmadığını ve birbirlerine karşı sorumluluk sınırının müttefiklik veya benzeri durumdan çizilmemesi gerektiğini hatırlatmamız gerekiyor. Böylece, içinde krizler ve çelişkiler barındıran bu iki ülkenin yaşadıklarını biraz daha “olağan” karşılayabiliriz, belki.

Ankara’daki diplomasi ve eksen mücadelesini de es geçmemek gerekiyor. Bu tartışma, Batı ve Doğu olarak bölünen ve keskin sınırlara sahip iki yer arasından yapılan bir tercihmiş gibi anlatılamaz.

ü

Siyaset bilimci Fyodor Lukyanov’a göre, Rusya – Türkiye ilişkilerindeki en belirleyici durum, birbirlerine karşılıklılık temelinde sundukları kazanımların yanında, birbirlerine büyük zararlar vermeme yeteneğine sahip olmaları ve bunu 2015 yılı sonrası ifa edebilmeleridir. Sayısız kaos atlatan bu iki ülke, yoluna karşılıklı ve devamlı ihtiyaç ekseninde devam edebiliyor.

Türkiye’nin Azov kararı elbette Türkiye – Ukrayna ilişkilerinin de bir yansıması. AB ve NATO baskısını da eklediğimizde, ortaya yeni bir tablo çıkıyor. Ukrayna, savaşta olan bir ülke olmasına karşın savaşın sonundaki yeniden inşa sürecinde bu savaşın doğrudan veya dolaylı tüm öznelerine vaatler vermeye devam ediyor. Türkiye’deki özellikle savunma sanayi ve inşaat sektörü, ellerini ovuşturarak Ukrayna’nın yeniden inşa sürecini bekliyor. Ukrayna’yı kırmak istememenin bir nedeni de bu.

Bu konuyu kapatırken, Ankara’daki diplomasi ve eksen mücadelesini de es geçmemek gerekiyor. Bu tartışma, Batı ve Doğu olarak bölünen ve keskin sınırlara sahip iki yer arasından yapılan bir tercihmiş gibi anlatılamaz. Türkiye’nin Rusya ilişkilerinde (olumlu ve olumsuz olarak) Azerbaycan’ın etkisini ve faaliyetlerini göz ardı edemeyiz.

Rusya açısından, son bir buçuk yılda çok sayıda değişiklik yaşandı. Finlandiya’nın NATO üyeliği, İsveç’in konuya dahil olması, Ukrayna’da açıklanan ve girişilen hedeflerden sapma, Wagner’in isyan edebilecek bir unsura dönüşüp orduya bağlı askerleri öldürmesi ve teker teker sayması mümkün olmayan tüm gelişmeler, Rusya’nın başarısızlık korkusunun tetikliyor. Ukrayna, başlı başına Rusya’nın en büyük travması olabilir, atlatıp atlatamayacağını savaşın seyri ve sonucu gösterecek. Son olarak, Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerde 180 derecelik bir dönüş veya radikal hamle –en azından şimdilik- beklememek gerek.