Cumhuriyetin ikinci yüzyılında Türkiye’nin üstelenmesi gereken en önemli misyonlardan biri de öncelikle kendi bölgesinde sonrasında ise küresel manada barış odaklı bir dış politika hüviyetine sahip olmak gelmelidir. Diplomasi ve iş birliği, Cumhuriyet'in 100. yılının dünya çapında saygınlığını artırabilir.

ü

Cumhuriyetin Kazanımları

Cumhuriyet, bir ulusun yönetim biçimi olarak demokratik temeller üzerine oturtulmuş olan ve egemenliğin halkta olduğu bir devlet modelidir. Cumhuriyet, modern toplumların ve devletlerin temel taşlarından biri olarak dünya siyasi tarihinde önemli bir dönüm noktasını temsil etmektedir. Tarih boyunca birçok toplum monarşi, aristokrasi ve despotizm gibi otoriter yönetim biçimlerini denemiştir. Ancak, bu yönetim biçimleri sıklıkla halkın çıkarlarına hizmet etmekten ziyade belirli iktidar sahiplerinin otoritelerini korumaktadır. Cumhuriyet ise bu otoriter yönetim biçimlerine bir alternatif sunarak egemenliğin halkta olduğu, temsilciler aracılığıyla halkın sesinin duyulduğu bir sistem inşa etmektedir.

Cumhuriyet, halkın devlet işlerine katılımını teşvik ederken demokrasi ilkesinin temelini oluşturmaktadır. Zira Demokrasi, Cumhuriyetin ayrılmaz bir parçasıdır. Cumhuriyetin temel ilkesini, halkın kendi kaderini belirleme hakkı temellendirirken bu ilke, seçimler yoluyla liderlerin seçilmesi, halkın temsilcilerinin yasaları oluşturması ve hükümetin hesap verebilir olması anlamına gelmektedir.

Cumhuriyet, her bireyin yasal olarak eşit olduğu bir sistemi teşvik ederken ırk, cinsiyet, din gibi unsurları gözetmeden herkese eşit haklar sunmaktadır. Cumhuriyet, düşünce özgürlüğünü ve ifade özgürlüğünü savunmaktadır. Bu savunum, farklı fikirlerin ifade edilebilmesini ve çeşitli düşünce tarzlarının tartışılmasını mümkün kılmaktadır. Cumhuriyet aynı zamanda toplumsal ilerlemeyi teşvik etmektedir. Bir toplumun ilerleyebilmesi için eğitim ve bilime yatırım yapılması gereklidir. Cumhuriyet, bu yatırımları teşvik ederken bilimsel ve kültürel gelişmeyi desteklemektedir.

Bir toplumun refahı, birey hak ve özgürlüklerinin korunduğu Cumhuriyet rejimi ve demokrasi ilkesinin uyumuyla artırılabilir. Böylelikle toplumsal dengesizlikler azaltabilir ve daha adil bir toplum oluşturabilmektedir. Bu nedenle, Cumhuriyet, modern toplumların temel taşlarından biri olarak kalkınma aracı olarak da büyük bir öneme sahiptir.

Türk milleti adına Cumhuriyet, bir yönetim biçimi olmaktan çok daha fazlasıdır. Cumhuriyet, Türk millet adına; küllerinden doğuşun temsil edildiği tarihi bir milat, bir özgürlük mücadelesi, bir millet olabilme ve toplumsal gelişmeyle kalkınma hikayesidir.

Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü, I. Dünya Savaşı'nın sonunda başlarken savaşın sonucunda topraklarını büyük ölçüde kaybeden imparatorluk, iç karışıklıklarla sarsılmıştır. 1919 yılında Millî Mücadele’nin önderi Mustafa Kemal Atatürk, Anadolu'da ulusal bir direniş hareketi başlatmıştır. Bu mücadele, Anadolu'nun işgal edilmesine karşı bir direniş hareketi olmuştur. Kuvayı Milliye gibi halk örgütleri ve ulusal ordularla verilen cephe savaşları sonucunda Türk milleti emperyalist işgalcileri Anadolu'dan atmayı başarmıştır. Kurtuluş Savaşı zaferi sonrasında Türk hükümeti, 1923 yılında Lozan Antlaşması'nı imzalayarak yeni Türk devletinin bağımsızlığını ve egemenliğini uluslararası alanda kabul ettirmiştir.

29 Ekim 1923 tarihinde ilan edilen Cumhuriyet, Türkiye'nin modern bir ulus devlet olarak yol almasının başlangıcı olmuştur. Cumhuriyet'in ilanı, halkın egemenliği, eşitlik ve adalet ilkelerinin kabul edilişinin yanı sıra bir rejim olmaktan da öte Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin bir sembolü olmuştur.

Cumhuriyet; demokrasi, laiklik, eğitim, ekonomi ve kültürel gelişmeler ışığında hedeflenen muasır medeniyetleri aşmak gayesiyle Türk milletinin geçmişine saygı duyarken aynı zamanda geleceğe umutla baktığı meşalesi olmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti, 29 Ekim 1923 tarihinde resmen ilan edildiğinden bu yana büyük bir değişim ve dönüşüm sürecinden geçmiştir. İkinci yüzyılın mahiyeti, bir asırlık paha biçilemez cumhuriyet değerlerini kaybetmeden geliştirerek bir sonraki kuşaklara aktarma hususundaki tarihi misyona sahip çıkabilmek adına ilk yüzyıldaki kazanımlar kadar önemlidir.

ü

Yeni Yüzyılın Vizyonu

100.yılını karşıladığımız Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri, laiklik ve demokrasiye dayanan yeni bir vizyona ihtiyacı vardır. Ancak bu değerlerin korunması ve güçlendirilmesi, başta eğitim ve kalkınma alanlarında Türkiye'nin geleceğini şekillendiren en önemli ilkelerin başında gelmektedir. Kuruluş aşamasında eğitim ve bilim alanlarında büyük atılımlar yapan Türkiye Cumhuriyeti, bu başarıları, yeni 100 yılında büyütülmelidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitim sistemi, çağdaş bilim ve teknolojiye ayak uydurmalı ve genç nesilleri uluslararası alanda rekabetçi hale getirmelidir. Çeşitli kültürleri içinde barındıran bir olarak Türkiye, bu çeşitliliği koruma ve kutlama amacını gütmelidir. Kültürel mirasın korunması ve tanıtılması, Türkiye'nin uluslararası alanda tanıtımına katkı sağlarken 100 yıl sonra, çevre bilinci daha da gelişmiş bir ülke olabilme hedefi taze tutulmalıdır.

Yeni 100 yılında Türkiye'nin doğal güzellikleri ve kaynakları korunmalı ve sürdürülebilir bir şekilde yönetilmelidir. Temiz enerji ve çevre koruma projeleri, Cumhuriyet'in 100. yılını daha aydınlık bir geleceğe taşıyacaktır. Türkiye, ekonomik açıdan büyümeye ve kalkınmaya devam etmelidir. İnovasyon, girişimcilik ve eğitim yoluyla ekonomik başarılar elde etmek, Cumhuriyet'in 100. yılında da öncelik olmalıdır. Yeni yüzyılında Cumhuriyet, insan haklarına saygı ve adalet ilkelerini benimsemelidir. Bu durum toplumsal adalete ve eşitliğin olmazsa olmazını temsil ederken 100 yıl sonrasında, Türkiye'nin bu alanlardaki ilerlemesini görmek gelecek nesiller adına umut verici olacaktır. Bu bağlamda; demokrasimizin daha somut, cumhuriyetimizin ise daha işlevsel bir kimliğe büründüğü, toplumsal barışın sağlandığı, gencinden yaşlısına, cinsiyet fark etmeksizin herkesin eşit ve adil bir düzende haklarını koruyabildiği, ekonomik olarak kendine yetinmekle yetinmeyip uluslararası üretici markalara sahip bir devlet düzeni ve ülke tahayyülü, cumhuriyetimizin ikinci yüzyılının en temel hedefleri arasında yer almaktadır. Yeni yüzyılda demokrasilerin dördüncü kuvveti olan basının özgürlük alanı kısıtlanmadan eleştiri kültürünün geliştiği, sansürün iktidar sopası olmaktan çıktığı, düşünce özgürlüğünün prangaya vurulmadığı bir Türkiye inşa edilmelidir.

Cumhuriyetin ikinci yüzyılında Türkiye’nin üstelenmesi gereken en önemli misyonlardan biri de öncelikle kendi bölgesinde sonrasında ise küresel manada barış odaklı bir dış politika hüviyetine sahip olmak gelmelidir. Diplomasi ve iş birliği, Cumhuriyet'in 100. yılının dünya çapında saygınlığını artırabilir.

Bu hedefleri gerçekleştirebilmek için hükümetlerin denetlendiği, milli iradenin sadece iktidar partisinin oy oranındaki güce dayanmadığı oy alanların oy vermeyenlerin de hakkını savunduğu, keyfilik ve baskının olmadığı bir düzen amaçlanmalıdır. Yeni yüzyılda, hiçbir vesayet ve sermaye sahibinin iç ve dış politikada söz sahibi olmadığı, seçilmişlere siyaseti dikte etmediği çoğulcu bir ulus egemenliği benimsenmelidir.

Türkiye, Cumhuriyet'in 100. yılında büyük başarılar elde etmiş bir ülke olarak kutlanabilir ancak bu başarıların sürdürülmesi ve daha da geliştirilmesi için çaba sarf etmek, hepimizin görevidir. Cumhuriyet, Türk halkının birlikte çalışarak daha aydınlık bir geleceği inşa etme vizyonunu temsil eder. Cumhuriyet'in 100. yılı, bu vizyonu gerçekleştirmek için büyük bir fırsattır.

Cumhuriyetimizin 100. yılı kutlu olsun.