Seçimlerden sonra CHP’nin herkesi hayretlerde bırakan savrulmasını, dağılmasını, seçmeninde yarattığı ve her gün derinleşen güven kaybını ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve İktidarın “Türkiye’de muhalefet sorunu var” iddiasını ve sloganını doğru çıkartan hareket tarzını üzülerek izliyoruz.
Hepimizi üzüntüye ve kızgınlığa götüren CHP’nin ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimleri kaybetmesinden daha çok, seçim sonrası dönemde yaşadığı müthiş savrulma ve dağılma oldu.
Seçim sonrası dönemde, seçmenini, ülkesini ve dünyayı tümüyle unutan, parti içi liderlik ve siyasi ve ekonomik nemalanma ilişkilerine odaklanan, yaşadığı garip danışmanlık krizleri vb. olaylarda hiçbir değer ve ilkesi olmayan bir aktör gibi davranan, tüm yönetim alanını iktidara bırakan ve “muhalefetsiz Türkiye” algısını yurt içi ve dışında her gün körükleyen bir CHP ve Kılıçdaroğlu olgusu ve görüntüsüyle karşı karşıyayız.
İzmir, Konya, Afyon ve diğer yerlerde yapılan kongre ve toplantılarda seyrettiğimiz kavga sahneleri, Atatürk’e saygısızlık yapanların danışman alınması, önce almadım denmesi, sonra aldım ama özgeçmişlerini kontrol etmemişim diyebilen liderlik, aşırı otoriter partilerde olan parti içi kontrol mekanizmaları ve yayınlanan yasaklar, Türkiye’de yaşanan ekonomi, siyasal, kültürel, spor ile ilgili gelişmelere sessiz kalma, kadınlarımıza, farklı olanlara yapılan saldırılara kulak kapatmak ya da desteklemek, kendi milletvekiline yapılan haksız saldırıların parti üst yönetimi tarafından desteklenmesi ve Mart 2024 Yerel Seçimleri için hiç bir hazırlık yapılmadığı görüntüsü…
Bu listeyi uzatabiliriz, ama ortak payda değişmez: seçim sonrası dönemde CHP, çok ciddi değişim geçirmezse geleceğini tehlikeye sokacak bir krize girebilir. Rumi’nin sözlerini hatırlarsak: “İnsan suya düştüğü için değil, sudan çıkamadığı için boğulur”; CHP, seçimleri kaybettiği için değil, seçim sonrası içine düşürüldüğü müthiş savrulma sonucunda sudan çıkamayabilir. Yüzüncü yılında CHP, yüzyılının en büyük krizini yaşayabilir.Şüphesiz ki, CHP daha öncede krizler yaşadı, çok sorunlu dönemlerden geçti.
Bugünün farkı, bir kaç krizin aynı anda yaşanmasıyla ilgili.
Bugün CHP: Birincisi, “liderlik” krizi yaşıyor. İktidara karşı güçlü ve seçmenine ve topluma güven verecek bir lider arayışında ama bu arayış parti içi krize dönüşmüş durumda. İkincisi, seçmeninin “güvenini kaybetmiş” durumda. Partiye, lidere, üst yönetime, partinin seçim kazanmasına güvenmeyenlerin oranı hızla yükseliyor. Yüzde altmışların üzerinde bir seçmen kitlesi, güvensizlik duygusu içinde ve kendisine partisinin değer vermediğini düşünüyor. Üçüncüsü, seçmeninin yüzde seksene yakını partisinin “seçim kazanacağına inanmıyor”. Partisine güveni ve seçim kazanmaya dönük inancı her gün azalan seçmenin Mart 2024 yerel seçimlerinde sandığa gitmeme riski var ve bu olasılık her gün artıyor; Dördüncüsü, parti içi ilişkiler kopma noktasında, ki bu kongre ve toplantılara kavga olarak yansıyor. Yedi, altı, beş dönemdir milletvekili olanlardan oluşan üst yönetim partililer tarafından sevilmiyor. Üst yönetimse partililere baskı ve yasak temelli uygulamalarla yaklaşıyor. Parti üst yönetimi ile partililer arasında kopukluk giderek büyüyor. Beşincisi, partinin başarılı yerel yönetimlere ve başkanlarına yaklaşımı partiye güveni toplumun geniş kesimleri içinde azaltıyor.Yüzüncü yılında CHP, kötü yönetimi nedeniyle tarihinin en ciddi krizini yaşama riskiyle karşı karşıya. Türkiye, eş zamanlı ve aynı anda, “ülkeyi iyi yönetemeyen iktidar” ve “ülkeyi muhalefetsiz bırakmış muhalefet” ikili sorununu yaşıyor.Örneğin, İstanbul’u 2019 da Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Binali Yıldırımı yenerek kazanmış, eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun baskılarına dayanmış, İstanbul’u iyi yönetmiş ve İstanbullular tarafından sevilmiş Başkan Ekrem İmamoğlu’na karşı CHP lideri ve üst yönetiminin takındığı olumsuz tavrı anlamak mümkün değil.
Ekrem İmamoğlu İstanbul seçimini kaybederse bunun temel sorumlusu bugünkü CHP lideri ve üst yönetimi olacak.
CHP, bugün bu beş boyutlu krizleri aynı anda yaşıyor.
CHP, daha önce de seçim kaybetmişti: ama seçmeniyle bu derecede sorun yaşamamıştı, kendi içinde bu kadar kötü yönetilmemişti ve muhalefetsiz Türkiye’yi yaratmamıştı.
Yüzüncü yılında CHP, kötü yönetimi nedeniyle tarihinin en ciddi krizini yaşama riskiyle karşı karşıya.
Türkiye, eş zamanlı ve aynı anda, “ülkeyi iyi yönetemeyen iktidar” ve “ülkeyi muhalefetsiz bırakmış muhalefet” ikili sorununu yaşıyor.Bu ikili sorun, Türkiye’nin geleceğini belirsiz ve güvensiz kılıyor.
Bu nedenle, muhalefete bu ikazları yapmak, Türkiye için iyi olanı düşünmeyle ve ülke sevgisiyle ilgili bir tercih.
Bu tercihi birey ve sivil toplum olarak yapmalıyız.
Umutsuzluğa kapılmadan ve gözyaşları umutlu geleceğin yollarını temizler diyerek ülke için düşünmeye ve çalışmaya devam etmeliyiz.
ü
ü
ü