Türkiye’nin hiç ilginç olmayan siyasal iletişim atmosferinin büyüsü özellikle Twitter’ın adının X olması ve mecranın kendisinin de ironik biçimde ruhen “eks” olmasının ardından iyice bozuldu. 2010’ların hemen başı ve 2000’lerin hemen sonunda baharını yaşayan platformun yaşattığı ve yarattığı sosyal, siyasal enerjinin bugün nereye kaydığına bakmanın öncelikli meselemiz olması gerekiyor.

Farklı üniversitelerde ders veren bir akademisyen ve “natural-born” bir gamer (oyuncu) olarak Twitch, Discord ve benzeri platformların görece kadük bir siyasallaşma deneyimi sunduğunu gözlemleme fırsatım oluyor. Özellikle Twitch’in - şimdilerde büyük yayıncıların göçüyle Kick’in- bugün Oğuzhan Uğur’un YouTube’da yarattığı “siyasal tartışma alanı” kültürüyle iç içe geçen bir siyasal kültüre ev sahipliği yaptığını söylemek mümkün.

Bu Twitch ne ola ki? 

Meselenin aslına geçmeden evvel, yeni medyanın bu Türkiye ikametli kullanıcılar için pek yeni platformunu tanıtmak da şart. Esasen oyuncuların oyun yayını yaparken kullanmaları için tasarlanmış bu platformlar, kullanıcının abonelikler, bağışlar ve sponsorluk gibi sistemlerle para da kazanabildikleri ağlar.

Canlı yayın ve toplulukla eş zamanlı etkileşim Twitch’in ana karakteri. Bugün Twitch hesabı açtığınızda karşınıza FIFA’dan GTA’ya çok sayıda oyun oynayan insanın yanı sıra, eski porno yıldızlarından soft porno diyebileceğimiz tarzda içerik üretenlere ve tabii ki platform vazgeçilmezi olarak ASMR tutkunlarına kadar farklı kişiler çıkabiliyor. Özetle Twitch, stabil bir internet bağlantısı, webcam’i, ve hiç tanımadığı insanların hakaretlerine tahammülü olan aşağı yukarı herkesin kullanabileceği özünde oyun olan ama zamanla “sohbet” formatlarına da kendini açmış bir platform.

Bu sohbet platformunda yayıncılar bazen binlerce bazen yüzlerce kişiyle yürüttükleri canlı yayınlarda elbette yalnızca “oyun oynamıyorlar”. Bazen meşhur oyunlardan birini oynayan yayıncıların Twitter’da ve Ekşi Sözlük’te linç örgütleme,  hatta dönem dönem milletvekili adaylığına soyunma gibi faaliyetleriyle karşılaşabiliyoruz.

Dünya genelinde Twitch aşırı sağın mı elinde?

Türkiye’ye geçmeden önce şöyle bir küresel duruma bakalım.

Stratejik Diyalog Enstitüsü tarafından yayınlanan ve uluslararası bağlamda Twitch’de ortaya çıkan aşırı sağ söylemleri inceleyen “Twitch’de Aşırı Sağ” başlıklı bir raporun sonuçları ilginç.

Rapor, Twitch'in aşırı sağcı ideolojileri yayma potansiyeli taşıdığını, ancak bu durumun izole vakalarla sınırlı olduğunu ortaya koyuyor. Rapora göre platformda aşırı sağcı içerik üreten kişi sayısının görece az olması, Twitch'in sistematik bir aşırı sağ propagandası için kullanılmadığını gösteriyor. Ancak, bu az sayıdaki aşırı sağ odaklı yayıncının bile geniş kitlelere ulaşma potansiyeline sahip olmasının, önemli bir risk teşkil ettiğinin altı çiziliyor.

Daha uluslararası bir örnekleme dayanan rapor ayrıca Twitch'te aşırı sağa karşı duran ve eleştirel içerik üreten birçok yayıncının da bulunduğunu belirtiyor. Raportörler, platformun aşırı sağ ideolojilerin kalesi olmaktan ziyade, çeşitli görüşlerin çatıştığı bir arena olduğunu gösterdiğini belirtiyorlar.

Twitch komünitelerinin kendi içindeki işleyiş ve çatışmalarına bakan ABD’de yapılan bir başka araştırmada ise araştırmacılar, kendini LGBTQ+ ve/veya Siyah olarak tanımlayan yayıncıların orantısız bir şekilde hedef alındığını ve araştırma kapsamında tespit edilen nefret söylemi içeren mesajlarının köklerinin çoğunlukla Siyah karşıtı ırkçılık ve antisemitizmden kaynaklandığını belirtiyordu. Türkiye’de durum ne?

Türkiye’de Twitch çalışmaları son birkaç yılda artıyor olsa da mecranın sık sık anılır hâle gelmesi sanıyorum ki PQueen isimli yayıncının Mansur Yavaş’ı konuk etmesi ve kendisini de muhalif olarak tanımlayabileceğimiz Jahrein isimli yayıncının çoğunlukla ana muhalefet partisi ve diğer muhalefet partileriyle yaşadığı sonu bazen de hakaret davalarıyla biten tartışmalarla oldu. Ama mecranın adının anılır hâle gelmesi, anlaşılır olduğu anlamına gelmedi.

Twitch hâlâ, akademi de dahil kendi komünitesi dışındaki komüniteler ve toplumun geneli için anlaşılması zor bir alan. Her ne kadar YouTube’un “açık canlı yayınları” gibi Ruşen Çakır’ın ya da Flu TV’nin Habersizler adı altında yaptığı yayınların ya da Cüneyt Özdemir, Nevşin Mengü gibi canlı yorum alan habercilerin yayınları yorum kültürü bağlamında Twitch’i anlaşılır kılıyor olsa da ekran paylaşımından yayına sesli görüntülü hızlı katılıma Twitch’in çok daha geçirgen ve etkileşime açık bir  yapısı olduğu da bir gerçek. Yani mesele Özlem Gürses’in yayınına sık sık gelen bir kullanıcının adını bilmesinden daha ileride.

Twitch’de “Abi” kültü

Ortada bir “abi” kültü var. Türkiye’de bu “abi” kelimesi her ne kadar malum cemaatle örtüşüyor olsa da Twitch’in de kendi içinden çıkardığı yayıncılar ve takipçileri arasında benzer bir kültür yarattığı ortada. Bu “abi”, bir yandan senli benli konuşabildikleri, küfürleşebildikleri ama ne hikmetse çoğunlukla yalnızca hak vererek barınabildikleri bir komünite hissini etrafındakilere tattırıyor.

Yine bu “abi”, siyasal bir boş gösteren olarak tanımlanabilecek, Türkiye’nin linç kültürünün ana dayanak noktalarından herhangi birine tutunarak herhangi bir siyasal aktörü hedef gösterebiliyor ya da belki bir başka yazının konusu olabilecek incellik meselesinin sırtına binerek bir aktivistin dijital itibarına yönelik suikasti izlerken insanı mest edebilecek bir maharetle organize edebiliyor.

Örgütsüz ve depolitize edilmiş toplumların kültler ve siyasal ezberler etrafında rahatça birleşebilmesinin yarattığı ve ideolojik tartışmanın “bölücülük” veya “satılmışlık” olarak yeniden etiketlendiği bu yeni dijital ortamda da bu “abi” siyasal boşgösterenin ona verdiği yetkiyle komünitesinin fikrini oluşturma ve komünitesini hareket ettirme gücüne kavuşuyor.

“Abi” kültünden çıkış mümkün mü?

Peki “abi” kültüründen çıkış mümkün mü?

Şu anki hâliyle Türkiye’nin siyasal kodlarının darbe girişimi sonrası yediği formatın etkileri Twitch’deki söylemsel alanı ziyadesiyle fethetmiş durumda. Geleneksel medyanın yaşadığı medya amnezisi probleminin devamlılığı ve var olan tüm siyasal aktörlerin muhalefetten iktidara yaşadığı itibarsızlık kriziyle birlikte düşünüldüğünde bu “abi” mikro iktidarının katlanarak süreceğini düşünmek mümkün.

Elbette bir çıkış butonuyla ya da abonelikten çıkarak “abi” ve onun sunduğu dünyadan çıkmak mümkün. Bu büyük bir esneklik tanıyor. Ama siyasal kültürün bu minik yansımasının Twitch’in neredeyse her köşesinde yeniden farklı aktörler tarafından üretiliyor oluşu  hem progresif siyasal yapıların ilgisizliğinin  hem de progresif siyasal hareketlere genel ilgisizliğin eşliğinde düşünüldüğünde ortaya pek de pozitif bir fotoğraf çıkarmıyor.

Ben burada daha ziyade platformların yayıncıları koordine etmedeki sorumluluğunu, yayıncının özdenetim sorumluluğunu ve reklamverenin etik yayıncılığa yayın verme sorumluluğunu ana belirleyiciler olarak görüyorum. Tabii, reklamverenin yeni mecralara kantitatif veriye dayanarak içeriğe pek de takılmadan yatırımlar yapabiliyor olması da bu süreçte reklamverenin de eğitilmesi gerekliliğini doğuruyor.

Netice olarak evrensel bağlamda aşırı sağın bile “merkez” kalabileceği ülkemiz gerçekliğinde Twitch, aşırı sağ söylemin de aşırı sağ kültürün de yansımalarını taşımaya devam ediyor.