İki hafta önceki yazımda çocuk işçiliği politikalarına dair programların olup olmadığına dair yazacağım demiştim. Aslında bu başlıkta siyasi partilerin de çok detaylı bir programının olduğu söylenemez. Devletlerin programı ise Türkiye’deki gibi sermayeye kalifiye işçi yetiştirmek derdinde uygulamalar. Mesleki eğitim merkezi tamda bu niyetle ortaya çıkmıştır. Ortaokulu bitiren çocukların kaydolabildiği bu merkezlerin kayıt sayısı bir milyon beş yüz bine yaklaştı.
Bu merkezlere giden çocuklar 1 gün okula dört gün ise işyerlerine gidiyor. Çıraklığın zorunlu eğitimin bir parçası olması işletmelerin hükümetten talep ettikleri bir durum. Bir iş yeri 9 çırak çalıştırabiliyorken bu sayı 40’a çıkarıldı. Stajyer ücreti asgari ücretin yüzde 30’undan az olamaz, bunun 3/2’sini de devlet karşılıyor. Çocuk işçiliği ile mücadele edilirken eğitimde bu uygulama çocuk işçiliğini teşvik niteliğinde.
TÜİK’in açıkladığı son çocuk işçiliği raporunda 720 bin çocuğun iş yerinde olduğuydu. Bu raporda sokakta çalışan çocuklar ile mülteci çocukların olmayışı tabi çıraklarında bu kayıtlarda yer almaması TÜİK’in diğer başlıklarda yaptığı açıklamalarda olduğu gibi bu başlıkta da güvenilirliği hayli tartışmalı.
Yoksulluğun çocukları iş yerlerine ittirmesi gibi MESEM’e ilginin artması da yine bu nedenle. Kimi güncel verilerde İstanbul enflasyonu İstanbul Ticaret Odasına göre yüzde 74,23 olduğu. Yine Türk İş’in Aralık ayı araştırmasına göre dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 14 bin 431 lira oldu.
Hükümetin ekonomiye dair seçim sonrası politikası finans sermayesinin yüzünün güldürecek şekilde ekonominin merkezinde yer almasına yönelik. Faiz artışları ile alım gücünün eş değer azalması bir politika haline geldi. Ücretlerin ortalama asgari haline getirilmesi sermaye sınıfı için ucuz iş gücü talebi açısından karşılanmış bir hal aldı.
Eğitim bakanlığının politikası da yine ekonomik stratejiye katkı koyacak yönde. Çocuklar şimdi ucuz iş gücü yarın ise kalifiye ucuz işgücü programıyla hayata geçiriliyor. Devlet çocukların maaşının büyük kısmını karşılarken çocuklara notu ise patronlar veriyor. İş iş yerinde öğrenilir mantığını devletin eğitim politikası yapması çocuk işçiliğinin artmasına neden oluyor.
Yine bu kapsamda çalışan çocukların iş yerlerinde çalışırken ölmeleri MESEM’in başarı hikayesinin gerçeği yansıtmadığını gösteriyor. Son çocuk işçi cinayeti Diyarbakır’da gerçekleşti. Ömer Çakar 17 yaşında, Diyarbakır Kayapınar Şehit Abdulvahap Çokur Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi 10. Sınıf Öğrencisi. MESEM kapsamında klimacıda staj yapıyordu. Klima takarken 2.kattan düşerek ağır yaralanırken 6 gün hastanede yoğun bakımda yattıktan sonra hayatını kaybetti.
Hükümetin ekonomik politikalarındaki hikayeler işçiler açısından farklı dinlemelere patronlar için ise ayrı dinlemelere yönelik. Patronlar dinledikleri hikayelerden gayet memnun ki hükümet değişikliğine ihtiyaç duymuyorlar. Memnuniyetsiz milyonlarca işçinin yoksulun dinledikleri hikâye de sosyal demokratların kemer sıkın önerisi emekçiler için çoktan geçti. Milyonlar hikâyeyi yeniden kendi çıkarları için yazmaya başlamalı. 2024 buna başlangıç olmalı.
ü