Mayıs 2014'te Hindistan’da seçimi kazanarak göreve başlayan Başbakan Modi’nin hedefi altyapı ve güçlü imalat sektörüne dayalı Doğu Asya modelini tekrarlayarak Hindistan’ı büyütmek ve "sonraki Çin" yapmaktı.
Morgan Stanley’nin 2022 sonunda yayımladığı bir rapora göre, küresel eğilimler ile ülkenin teknoloji ve enerji konusundaki önemli yatırımları sayesinde 2027’de Hindistan'ın Japonya ve Almanya'yı aşarak dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olma yolunda.Hindistan son on yılda ortalama olarak %5,5 GSYİH büyümesiyle bugün dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi. Bu sene sadece %8 büyüme bekleniyor. Küresel “offshore” üretim, dijitalleşme ve enerji dönüşümü gibi üç mega trend, 1 milyardan fazla insanın yaşadığı bu ülkede güçlü bir ekonomik büyümenin yapıtaşları.
Modi'nin 2014 yılında göreve gelmesinin ardından, ilk beş yıllık döneminde Hint elektrik santrali kapasitesi %66, kırsal yol ağı %85 ve otoyollar %45 büyüdü. Bu altyapı geliştirmeleri ekonomik büyümeyi ve sanayi genişlemesini destekledi.
Aynı zamanda Modi, pragmatik bir dış politika izledi ve hem ekonomik hem de siyasi açıdan küresel güçlerle stratejik olarak işbirliği yaptı. 2022 yılında Rusya'ya yönelik yaptırımları kullanarak, Putin ile maliyet etkin Rus petrol alımlarını sağlayan bir anlaşma yapmayı başardı, bu da Hint yerli sanayilerine fayda sağladı. Aynı anda Modi, Avrupa Birliği ile müzakereleri canlandırdı ve Hint sanayileri için Avrupa pazarlarını açacak bir serbest ticaret anlaşması adımlarını attı.
İçeride, Modi yabancı yatırım çekmek için yeni teşvik politikaları geliştirdi. Yarıiletken ve elektronik fabrika maliyetlerinin %50'sini akıllı ekran üretiminin %30'unu kapsayan sübvanse krediler devreye girdi. Bu önlemler, teknolojik olarak gelişmiş sektörlerde üretim zincirlerini tamamlayan alanlara yatırım yapmaya teşvik etmeyi amaçlarken, vergi teşvikleri diğer ülkelerin üretim zincirlerini Hindistan'a entegre etmeyi kolaylaştırmayı hedefledi.
Sonuç olarak, ABD'nin Çinli şirketlere yönelik yaptırımları ve kısıtlamaları da Hindistan’a yaradı. Son yıllarda, Apple, Google, Microsoft ve Dell gibi birçok büyük küresel şirket, üretim zincirlerinin önemli bir kısmını Çin'den Hindistan'a taşıyarak Modi'nin 2014'ten bu yana izlediği politikaların meyvelerini topladı.
Hindistan'ın sanayisinin genişlemesi, kaçınılmaz olarak Körfez ülkelerinin petrol ve gazına artan talebi beraberinde getirdi. Hindistan-Orta Doğu ekonomik ve siyasal ilişkilerini güçlendirdi. Hindistan'ın Körfez enerji kaynaklarına olan artan talebi, özellikle Katar için LNG pazarında büyük öneme sahip. Uzun vadeli sözleşmeler aracılığıyla gaz üretiminin sağlanması, mevcut gaz sahalarının geliştirilmesi için hayati bir ön koşul.
Doğunun yükselen yıldızıHindistan'ın GSYİH'sinin, bugünkü 3,5 trilyon dolar seviyesinden 2031 yılında 7,5 trilyon doları aşmasına, aynı dönemde dünya ihracat payının ikiye katlamasına kesin gözüyle bakılıyor. Bu yeni ekonomik gelişme döneminde Hindistan'ın küresel imalat sektöründe payını artırırken, kredi erişimini genişletebilir, yeni işletmeler yaratabilir, yaşam kalitesini artırabilir ve tüketici harcamalarında bir patlamaya neden olabilir.
Modi’nin hedeflerinde başarıyla ilerlediğini söylemek mümkün. Hindistan artık küresel ekonominin gözdesi. Haziran’da AND Kongresi’nde yaptığı konuşma, geçen hafta G20 liderliği ve açıklanan IMEC projesi de bunun kanıtları.Son aylarda ABD ve Hindistan, özellikle savunma ve teknoloji alanlarında ilişkilerini güçlendirmek için adımlar atarak Çin'in yükselişine karşı koymaya çalışmakta.
Çin ile Hindistan arasındaki uçurum ciddi ölçekte2000 yılında Çin'in imalat, ihracat ve gayri safi yurt içi hasılası (GSYİH), Hindistan'ınkiyle kıyaslandığında iki ila üç kat daha büyükken, şimdi Çin'in ekonomisi beş kat daha büyük. Çin'in 17,7 trilyon dolarlık ekonomik büyüklüğüne karşılık Hindistan'ın GSYİH'sı 3,4 trilyon dolar. 2000 yılında, Çin'in ve Hindistan'ın küresel imalat payı sırasıyla %7 ve %1 iken, 2022 yılında Çin'in payı dikkat çekici bir şekilde %31'e yükselirken, Hindistan'ın payı ise %3 seviyesinde kaldı. Aynı dönemde Çin'in küresel mal ihracatındaki payı %2'den %15'e yükselirken, Hindistan'ın payı yalnızca %1'den %2'ye yükseldi.
Öte yandan, Çin'in okuma yazma bilmeme oranı %1 iken, Hindistan'ınki %25'te. Dünyanın en büyük 20 teknoloji şirketi arasında dört Çinli şirket bulunurken, Hint şirketi yok. Çin, dünyanın 5G iletişim tesislerinin yarısından sorumlu iken, Hindistan sadece %1'inden sorumlu. Çin, dünya genelinde kullanıcılarına hizmet veren TikTok gibi platformlara sahipken, Hindistan böyle bir platforma sahip değil.
Piyasa liberalizasyonu, şüphesiz Çin ve Hindistan'ın büyümesine büyük ölçüde yardımcı oldu. Ancak Çin, başarılı kalkınma stratejisini insan sermayesi ve cinsiyet eşitliği olmak üzere iki temel direğe dayandırdı ve bu konularda Hindistan çok geride kaldı.Çin, daha piyasa odaklı hale geldikten sonra bile, insanlarına yatırıma devam etti; eğitim ve sağlık standartlarını uluslararası rekabetçi bir işgücü için gereken seviyelere yükseltmede Hindistan'ı geride bıraktı.
Hindistan’ın asla bir ikinci Çin olamayacağını düşünen çok var zaten.Yine de Hindistan 1,4 milyar nüfusuyla yatırım yapmak için son derece cazip.
Fakat ABD yönetiminin iddiası “Batılı değerlere sahip ülkelerle ekonomik işbirliğini artırmak ekseninde dünyanın en büyük demokrasisi olan Hindistan’ın kazançlı çıkacağı” tezi tartışmalı.Sadece seçimlerin yapılıyor olması bir ülkenin demokrasi olmasına yetmiyor keza.
ü
Modi’nin Hindistan’ı artık demokratik olmayan kategoride bir ülke2002 yılında Müslümanların katledilmesine göz yumduğu iddiasıyla ABD’den vize alamayan, 2014’te iktidara geldikten sonra jeopolitik nedenlerle ABD’nin Çin’e karşı müttefikine dönüşen Modi’nin Hindistan’ında demokrasi oldukça sorunlu.
Aşırı Hindu milliyetçiliği öğretisiyle donatılmış olan Modi, demokrasiye, sivil topluma ve azınlık haklarına yönelik geniş kapsamlı bir saldırının başında bulunuyor. Toplumun bir kısmına refah ve ulusal gurur sunarken, birçoklarına otoriterlik ve baskı getirmekte.
Ülke içinde ve uluslararası düzeyde Modi’nin performansını değerlendirenler, demokratik erozyona işaret etmekte. Artan kutuplaşma ve sansür, medya baskısı, seçim bütünlüğünün tehlikeye girmesi ile ülkede muhalefet ve eleştirel sesler için daralan bir alan hemen ilk akla gelen başlıklar.
Bu yıl Freedom House, Hindistan'ı "Kısmen Özgür" bir ülke olarak sınıflandırdı. 2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke arasında Hindistan, Rusya'nın sadece üç sıra üzerinde 161. sırada. Akademik Özgürlük Endeksi'nde ise Modi'nin göreve gelmesinden bu yana keskin bir düşüş izlenmekte ve bu durum, seçimle belirlenen diğer otokrat liderlerin yollarıyla sert bir şekilde benzerlik gösteriyor. Freedom in the World endeksi, Hindistan vatandaşlarının siyasi haklarının ve sivil özgürlüklerinin istikrarlı bir şekilde erozyona uğradığını gösteriyor. Economist Intelligence Unit'in Demokrasi Endeksi'nde, Hindistan "kusurlu demokrasiler" kategorisinde.Artan eleştirilere rağmen ilginç olan, Modi'nin Hintliler arasında devam eden popülaritesi. Anketlerde onay dereceleri sürekli olarak %70’i aşmakta. Modi ve onun milliyetçi Bharatiya Janata Partisi (BJP) tarafından yönetilen hükümet ikinci döneminin son yılında. 2024’te seçimler var.
Temmuz ayında, Hindistan'da 28 muhalefet partisi farklılıklarını bir kenara bıraktı ve 2024 ulusal seçimlerine katılmak için bir araya geldi. Hedefleri, Hindu milliyetçisi BJP'nin daha fazla ilerlemesini engellemek. Şimdi tüm gözler, ulusal demokratik ve laik değerlerin düşüşünü geri çevirmeyi hedefleyen Hindistan Ulusal Kalkınma Kapsayıcı İttifakı (INDIA) adlı 28 parti blokuna çevrilmiş durumda.Batılı politikacılar, Çin'i kontrol altına almak için Hindistan'a ihtiyaç duyduğunu düşünüyor. “Yeni Hindistan" hakkında coşkuyla konuşurken, genellikle bu tür kötülükleri Hindistan'ın ekonomik büyüme ve yatırım potansiyeli nedeniyle hafife alıyor.
Ancak ekonomik zeminde de Modi’nin yönetimindeki Hindistan’da endişe verici göstergeler var:
- Hindistan kurumsal ekonomisinin korumacı ve yoğun doğası, üretkenliği değil karlılığı artırmaya odaklı. Bugün Çin'in verimliliği neredeyse Hindistan'ın iki katı. Bu da belli bir vadede büyüme ile ilgili problemlerin ortaya çıkacağını gösteriyor.
- Ciddi bir talep kısıtı var. Hindistan’da sınırlı sayıda sektör yüksek gelire sahip elitin talep ettiği sermaye yoğun ve beceri yoğun ürünleri karşılıyor. Oysa genel ekonominin büyük bir kısmı düşük gelirli insanlardan gelen yetersiz talepten muzdarip.
- Modi'nin göreve gelmesiyle resmi iş gücünde kadınların payı %33’ten %20 gibi düşük bir seviyeye indi.
- Rus oligarşisine benzeyen “crony kapitalizm” sayesinde en üst %1'in sahip olduğu servet payı, Modi göreve başladığından bu yana aratarak %40,5’e vardı.
- İşsizlik artıyor, temel gıda maliyeti yükseliyor ve hükümetin sağlık hizmetlerine yatırımı duraklama gösteriyor. Nüfusun %40’ı 25 yaş altında ve bu grubun neredeyse yarısı işsiz.
- İklim değişikliği ile mücadele tarafında Modi hükümetinin iklim aktivistlerine yaptığı sert baskılar ve 16 yaş altı çocuklar için müfredattan evrimi ve periyodik cetveli çıkarması dikkat çekmekte.
ü
ü