FB ve GS ’ın Başkanları tavırlarını Cumhuriyetin 100.yıl coşkusuyla, Atatürk’ten yana koydular. Büyük önderin fotoğrafları ve pankartlardaki sözleri olmadan sahaya çıkmadılar. Oynamadan ve birlikte galip geldiler.  

Eski bir arkadaşım bu sabah telefon etti. Bir süredir görüşememiştik. Ses tonu farklıydı. Bu yüzden ilk anda  hatırını bile soramadım. “Dün gece hiç uyuyamadım, ”dedi. Uzun süre sonra ilk kez ülkesinin geleceğinden umutluydu. Sesindeki heyecan bu yüzdendi. Oynanmamış bir futbol karşılaşmasının, ülkede eşsiz bir galibiyetin sevincini yarattığından söz ettik.

Arkadaşım haklıydı.

İktidar Bloku önümüzdeki yerel seçim öncesinde, Türkiye’nin temel sorunlarının tartışılmasını engellemek için yoğun çaba içindeydi. Çoğunluğu dar gelirlilerden oluşan kitleleri, asgari ücret zamlarıyla oyalıyor. Denetimlerindeki resmi ve yarı resmi medyanın ısmarlama haber ve yorumlarına aldanarak, başarılı olduklarını sanıyorlardı.

Muhalefetin giderek artan eleştirileri; henüz AKP-MHP ortaklığını zorlamayı da başaramamıştı. En azından kamuoyunda yerleşen genel kanı buydu.

Bu siyasal ortamda “Cumhuriyetin 100.Yılı” kutlamalarını sıradanlaştırmaya özen gösteren iktidar, 29 Ekimde Anıtkabir ziyaretçilerinin olağandışı artışı karşısında, hızla bir şeyler yapmaya kalkışmıştı. Ancak kamuoyunun yüzüncü yıl kutlamaları beklentisini boşa çıkaran tavrından geri adım da atmıyordu.

“Laiklik” anlayışını ortadan kaldıran uygulamalarını hayata geçirmeyi sürdürüyordu. Örneğin tarikat  ilişkilerinin niteliğini Milli Eğitim Bakanı bütçe görüşmeleri sırasında, TBMM Kürsüsünden dile getiriyor ve muhalefet milletvekillerinin protestolarına; “Eski Türkiye’yi unutun ”diyordu.

Sonunda sıranın futbola geldiğine karar vermiş olmalıydılar.

Kısa süre önce “kadın voleybol milli takımımız” Dünya ölçeğindeki başarılarıyla, kamuoyunda büyük beğeni toplamıştı. Ancak aldıkları sonucun iktidarı içtenlikle sevindirdiğini söylemek güçtü. Voleybolcuların kadın olmaları, İstanbul Sözleşmesini anayasa hukukunu hiçe sayarak iptal edenlerin hoşlarına gitmemişti. Üstelik voleybolcular söyleşilerinde, “filenin sultanları” yerine kendilerine “Atatürk’ün Kızları” denmesini istiyorlardı.

“Atatürk’ün Kızlarının” başarılarını unutturacak yeni bir tartışma konusu gecikmeden bulundu.

TFF Kararıyla Cumhuriyetin 100.Yıldönümü nedeniyle Fenerbahçe-Galatasaray arasındaki final maçının, Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da oynanması kararlaştırıldı. Böylece; futbol 100.Yıl coşkusunu unutturacak bir tartışmanın öznesine dönüşecekti.

Belli ki, Salazar’ın “ futbol olmasaydı, Portekiz’i 40 yıl yönetemezdim” deyişi birilerinin belleklerinin arka planında yer etmişti.

Kitlesel tepki vermek yerine, siyasal partilerin örgütlü tepkilerini öncelemeye yatkın toplumsal alışkanlıklarımıza güvenerek, sindirdiklerini sandıkları kamuoyu tepkisini yeterince ciddiye almamışlardı. Kuruluşları Cumhuriyetten de eski olan iki futbol kulübünün, kendi taraftarlarının maçları sırasında, tribünlerden yükselen protestoları görmezden geldiklerini düşünmüş olmalıydılar.

Günlük yaşamın  “Vahabilik” kurallarına göre sürdürüldüğü S.Arabistan’ da yüzüncü yıl coşkusunu ve Cumhuriyetin kurucusu Atatürk’ü -belki- unutturabileceklerine inanmışlardı.

Olmadı.. FB ve GS ’ın Başkanları tavırlarını Cumhuriyetin 100.yıl coşkusuyla, Atatürk’ten yana koydular. Büyük önderin fotoğrafları ve pankartlardaki sözleri olmadan sahaya çıkmadılar.

Oynamadan ve birlikte galip geldiler.

Futbol sadece bir oyun değildi.

Editör: Bahattin Yücel