2019 seçimlerinde bildiğim kadarıyla mevcut başkanların oylarının %20’ye yakını IYI Parti ve HEDEP seçmeninden geldi. Bu oyların hatırı sayılır bir miktarının bu seçimlerde bir şekilde İmamoğlu ve Yavaş’a gitse de seçimler yerelin mevcut iktidarları için eskisi kadar kolay olmayacak.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son Almanya ziyareti hem Türkiyelilerin ve de yabancıların hala aklında. Dış İşleri Bakanlığı’nın düşüncesinin dışına çıkarak çok sert bir basın toplantısı yapan Erdoğan içeride yine ve yeniden kendi taraftarları arasında bir kahraman olarak algılanmıştı. Hoş bu durum yanına birçok faktörü de ekleyerek Türkiye’nin hava savunma sistem arayışlarına bir anlamda ket vurmuş olsa da, Cumhurbaşkanı Erdoğan yerel seçimler öncesinde önemli bir hamle yapmıştı. Misal Metropoll’ün Kasım ayı anketinde, bu çıkış sonrasında Erdoğan’ın hem görev onayı yükselmiş hem de dış politika tercihlerinin desteklenmesi oranında ciddi bir yükseliş olmuştu. Bu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dış politikayı bir bumerang olarak kullanmasının en önemli göstergelerinden birisiydi.

Bundan iki üç hafta önce Erdoğan’ın Atina’ya yapacağı ziyaret duyurulduğunda bendeniz benzer bir çıkış ile karşılaşacağımızı düşünüyordum. Zira iktidar için güvenlikleştirme ve de dış politikada şahin çıkışlar içeride çoğunlukla artı puan olarak yazılıyor. Ama 7 Aralık’ta gerçekleşen gezi tam tersi bir havada geçti. Türkiye tarafı 5.6 milyar dolar olan ticaret hacmini 10 milyar dolara çıkarmayı hedeflediğini söylerken Yunanistan tarafı adalara 7 günlük kolay vize ve benzeri bir çok kolaylık ile masaya geldi. Tahmin ediyorum iki ülke Kıbrıs’a müzakereleri yürütmesi adına Birleşmiş Milletler özel temsilcisi atanmasını da görüştüler ve bu konuda da yol alındı. Dahası Yunanistan tarafı Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği konusunda da olumlu sözler ile sürece yaklaştı. Elbette bunun bir etkisi olmaz ama Erdoğan’ın ‘bardağın dolu tarafını görmek’ istemesi ile doğrudan alakalı bir durum bu.

Kısacası Cumhurbaşkanı Erdoğan Atina gezisinde popülist söylemlerden kaçan, rahat ve bence Türkiye’nin yararına bir politika izledi. Sanıyorum bu duruş başta Dışişleri Bakanlığı olmak üzere ilgili kurumları da ziyadesiyle mutlu etmiştir.

Her şey bu kadar gelecek yerel seçimlere bağlıyken Erdoğan neden Yunanistan gibi özellikle kendi taraftar kesiminde çok ses getirecek konulara girmedi? Neden bu kadar rahattı?

Bence cevabı Erdoğan’da değil muhalefette aramak lazım. Zira, muhalefet görünenin aksine şu an için Erdoğan’a kazanç sağlıyor ve hatta Erdoğan’ın Erdoğan sonrasını da hazırlamasına olanak veriyor.

İYİ Parti ve HEDEP’in yerel seçimlere kendi adayları ile girme tercihleri saygı duyulacak kararlar. Ancak bu kararların İstanbul ve Ankara’da mevcut belediye başkanları Ekrem İmamoğlu ve de Mansur Yavaş için negatif etki yapacağını da kolaylıkla söyleyebiliriz. Kuşkusuz toplumsal temelde bir ittifak olabilir ve bu mevcut başkanlara yarayabilir ancak matematik diye bir gerçek de var. Zira 2019 seçimlerinde bildiğim kadarıyla mevcut başkanların oylarının %20’ye yakını IYI Parti ve HEDEP seçmeninden geldi. Bu oyların hatırı sayılır bir miktarının bu seçimlerde bir şekilde İmamoğlu ve Yavaş’a gitse de seçimler yerelin mevcut iktidarları için eskisi kadar kolay olmayacak.

Bununla beraber özellikle CHP içerisindeki bir durum da mide bulandırıyor. Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu geçtiğimiz günlerde katıldığı bir televizyon programında ‘CHP’de İmamoğlu vesayeti’ var diye bir beyanda bulundu. Kendisinin zaten İmamoğlu’na muhalif olduğu biliniyor, bu bağlamda bu lafı çok ciddiye alacak da değiliz ama yine de CHP’de sanki olmaması gereken işler oluyor gibi. Bu durumda yerel seçimlerde bir bütün olması gereken CHP’yi zora sokabilir. Misal Çanakkale belediyesi için aday adayı olan eski genel başkan yardımcısı Muharrem Erkek neden önce Ekrem İmamoğlu’nu ziyaret ediyor ve oradan Özgür Özel’e gidiyor. Benzer bir şekilde Şişli aday adayı Aylin Kotil gözüme çarptı. Dahası CHP tarafından yalanlansa da Muharrem İnce ile Ekrem İmamoğlu’nun İzmir için görüşmeleri rasyonel mi?

Bütün bunlar rasyonel mi diye bir soru sormadan kendimi alamıyorum.

Dahası bütün bunlar başta Ekrem İmamoğlu’na sonrada CHP genel merkezine zarar vermez mi?

İlerleyen süreçlerde devreye Kemal Kılıçdaroğlu yanlılarının da girmesi ile CHP içerisinde çok taraflı bir iç mücadeleye fırsat vermez mi?

CHP’nin kendi içerisinde otorite sorunu yaşaması her durumu faydacı bir şekilde kullanma sanatı ustası olan Erdoğan’a kendiliğinden bir seçim malzemesi vermez mi?

Erdoğan’ın bütün rahatlığı o kendisi aday çıkarmadan muhalefetin kendi kendini eksiltmesinden kaynaklı olamaz mı?

2028’i doğrudan etkileyecek bir yerel seçime giderken bu kadar bariz hataları göz göre göre yapmaya değer mi?

Hiç sanmıyorum…