Desmond Tutu, Güney Afrika’da, apartheid rejiminin bitmesini sağlayan Nelson Mandela’dan sonra en önemli liderlerden biridir. Bu çalışmaları ve mücadelesi için 1984 yılında Nobel Barış Ödülü’nü alır.
Desmond Tutu; insan hakları savunucusu, ırkçılığa, dışlanmaya, ötekileştirmeye karşı mücadelenin öncülerinden, anti-apartheid (beyaz olmayanlara yasal ayrımcılık/ırkçılık uygulaması) hareketinin liderlerinden, çatışma çözümü ve uzlaşma aktörü, cesur yürek, güleç yüzlü din insanı.
Bu büyük insanı 26 Aralık 2021’de kanserden dolayı 90 yaşında kaybettik.
Tutu, 1931’de Klerksdorp, Transvaal’da doğar. 1954’te Güney Afrika Üniversitesi’nden mezun olur, 1955’te Nomalizo Leah Shenxane ile evlenir.
1960'ta rahip olarak atanır. 1962’de Londra’da, King’s College’da, İlahiyat eğitimine başlar. 1962-1966 yılları arasında Londra’da yaşar. İlahiyat eğitimini tamamlar. 1966'da Afrika'ya döner. Güney Afrika'da bulunan Federal İlahiyat Fakültesinde ve ardından Lesoto, Botsvana, Svaziland Üniversitesinde dersler verir.
1975'te, Johannesburg St Mary's Katedrali Dekanı olarak görev yapar. 1976-1978 yılları arasında Lesoto Piskoposu olarak çalışır. 1978-1985 arasında Güney Afrika Kiliseler Birliği Genel Sekreteridir.
Tüm bu yıllar boyunca, Desmond Tutu ismini apparheid karşıtı yaptığı başarılı ve etkili mücadelesi ve önemli bir insan hakları savunucusu olarak duyarız.
O, Güney Afrika’da, apartheid rejiminin bitmesini sağlayan
Nelson Mandela’dan sonra en önemli liderlerden biridir. Bu çalışmaları ve mücadelesi için
1984 yılında
Nobel Barış Ödülü’nü alır. Tutu, şiddet içermeyen protestoları ile tanınır ve takdir edilir. Bu alanda, küresel ölçekte önemli isimlerden, aktörlerden biri konumuna gelir.
1985’te Johannesburg Piskoposu seçilir; “
ilk siyahi piskopos”dur. 1986'da da Cape Town'un
ilk siyah Baş Piskopozu olur.
1994'te Nelson Mandela, Güney Afrika Cumhurbaşkanı olduktan sonra Tutu'yu apartheid döneminde işlenen ırkçı suçları araştırmak üzere
Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu Başkanı olarak atar.
Tutu, bu görevi başarıyla yürütür. “
Adalet affetmeyi içermelidir” ve “
Ben, Biz olduğumuz zaman Benim” sloganları çatışma çözümü ve uzlaşma çalışmalarına yol gösterir. İlerleyen yıllarıda, Filistin sorunundan Tibet sorununa, LBGT haklarından farklı kimliklerin haklarına kadar geniş bir yelpazede insan hakları savunuculuğu yapar.
1996 yılında başpiskoposluktan emekli olur. 2000 yılında “
Desmond Tutu Barış Vakfı”’nı kurar.
2009 yılında, Barack Obama’dan
Özgürlük Madalyası alır.
1997’de prostat kanseri tanısı konular Desmond Tutu’yu, bu büyük insanı, Mandela’nın tanımlamasıyla, “
hayatttan daha büyük olan” bu
erdem ve vicdan abidesini, güler yüzü ve espirili tavrı yüzünden hiç eksik olmamış insanı 26 Aralık’ta kaybederiz.
UBUNTU
Tutu ve Mandela, Güney Afrika’da
Bantu dillerinden gelen ve
Levinas’ın “
ötekine karşı sorumluluk” ve “
birinci felsefe olarak etik” anlayışına benzeyen
Ubuntu felsefesine dayanan bir çatışma çözümü ve uzlaşma anlayışını benimserler.
Tutu, Ubuntu’yu şöyle tanımlar: “
Ubuntu’ya inanan bir insan kendisinden farklı olanlara açıktır...olumludur...onlar kendisinden daha iyi ve yetenekli olduğunda kendisini tehdit altında hissetmez...kendisini büyük bir bütünün parçası olarak görür...onlar aşağılandığında, küçük düşürüldüğünde, ezildiğinde, zulme uğradığında, kendisini de aşağılanmış, küçük düşürülmüş, ezilmiş hisseder”. Bütünün bir parçası olarak, “
ben, biz olduğumuz zaman benim” şiarını benimser.
HELÂLLEŞME VE KÜRT SORUNU
Genelde çatışma çözümü ve uzlaşma, özelde de, Kürt sorunu üzerine çalışmalarımda çok önemli bir yer tutan Desmond Tutu’yu düşünürken,
PolitikYol’da daha önce yayımladığım Sayın
Kılıçdaroğlu ve
CHP’nın son dönemdeki önemli siyasi hamlelerinden biri olan “
helâlleşme” kavramına ve yazıma dönmek istedim.
Tutu, kendisine hellalleşme üzerine ne düşünüyorsun sorusu sorulsaydı ne derdi? Ya da, Tutu’dan
helalleşme kavramı için ne öğrenebiliriz?
Tutu ve Mandela, Levinas’ın “ötekine karşı sorumluluk” ve “birinci felsefe olarak etik” anlayışına benzeyen, Bantu dilinde Ubuntu adındaki felsefeye dayanan bir çatışma çözümü ve uzlaşma anlayışını benimserler.
Helâlleşme penceresinden Kürt sorununa ve çözümüne yaklaştığımız zaman, Tutu bize ne söyler, nasıl yardımcı olur?
Ubuntu felsefesiyle yaklaşıldığı zaman helalleşme ve Kürt sorununa çözümün ilkeleri ne olabilir?
Bu sorular aklıma geldi.
Tutu’nun yaşam felsefesinin, tavrının ve söyleminin helâlleşmeye felsefi ve siyasi katkısı:
Birincisi, gerek benliği ahlaki benlik olarak tanımlarken, gerekse de, çatışma çözümü ve uzlaşmaya yaklaşırken yaptığı “
vicdan-adalet-kendini diğerinin yerine koyma çabası- empati-ötekine karşı sorumluluk-ahlaki benlik-etik” vurgusuyla;
İkincisi,
ben-biz olmak-ben olmak denkleminin, bir yandan yasal uygulamada “
eşit vatandaşlık” anlayışını, diğer yandan kutuplaşmaya karşı “
farklılılar içinde birlikte yaşama” kültürünü güçlendirmeye vereceği katkıyla;
Üçüncüsü, kendini merkezi konumda değil, aksine bir bütünün parçası olarak görmek anlayışının, hakları ve özgürlükleri sadece insan hakları ya da bir kimliğin grup hakları olarak değil, fakat tüm kimlikleri, canlıları ve doğayı da içerecek şekilde bütünün bağlantısal “
yaşamsal hakları” temelinde görmeyi olanaklı kılmasıyla ortaya çıkar.
Helâlleşme, Desmond Tutu’dan ve bu toprakların içerdiği felfesi, ahlaki ve etik zenginlikten öğrenerek içerik ve anlam kazanabilir.
Dördüncüsü, liderlerin ve aktörlerin bağıran, öfkeli ve nefret dolu yüzleri ve tavırlarına karşı, hem hayatın her alanında, hem çatışma çözümü ve uzlaşma sürecinde,
gülümseyen,
candan,
samimi ve
espirili tavrın önemini sergilemesiyle ortaya çıkar.
İktidarın güvenlikçi ve devleti yaşamdan, lideri ise bütünden önce gören ideolojik retoriğine karşı, Tutu’nun benimsediği Ubuntu felsefesi gibi bu toprakların da ürettiği, Mevlana’dan başlayarak İbni Arabiye uzanan çoğu önemli ismi içeren ve farklılıklar içinde birlikte yaşama kültürüne ve yaşamsal haklara öncelik veren felsefi ve kavramsal zenginliği var.
Helâlleşme, Desmond Tutu’dan ve bu toprakların içerdiği felfesi, ahlaki ve etik zenginlikten öğrenerek içerik ve anlam kazanabilir.
Desmond Tutu güleç yüzüyle; “helâlleşin, biz olun, bir bütün olarak Yaşama öncelik verin, diğer sorunlar gibi, Kürt sorununu da çözebilirsiniz” der gibi bizlere bakıyor...