CHP Göç ve Göçmen Sorunlarını İnceleme Komisyonu, hükümetin ülkemizde bulunan mülteciler konusundaki politikalarını eleştiren bir metin yayınladı. Türkiye'ye sığınan mültecilerin yalnızca %1'ine çalışma izni verildiğini hatırlatan komisyon üyesi milletvekilleri, iktidarın yoksulu yoksula kırdırma siyasetine karşı mücadele edileceğini ifade ederek, mültecilerle birlikte dayanışarak çözüm üreteceklerini açıkladı. CHP Göç Komisyonu raporunda, AKP iktidarı uyarılarak "Ülkemizdeki mülteciler sizin tebaanız ve kirli pazarlık aracınız değil, evrensel insan haklarıyla donatılmış öznelerdir" dendi. Göç Komisyonu'nun yayımladığı raporun tamamı şöyle: "Ülkemizde resmi rakamlara göre sayıları 3,5 milyona yaklaşan ve nüfusumuzun %5’ini oluşturan mültecilere yönelik ihlaller son zamanlarda yaygınlaşmaya ve sistematik bir hal almaya başlamıştır. Özellikle mülteci kadın ve çocukları hedef alan şiddet ve sömürü dalgası giderek derinleşmektedir. AKP iktidarının Suriye’deki savaşı uzatan dış politika yaklaşımı yeni mülteci akınlarına kapı aralarken, ülkemizdeki mültecileri toplumsal hayattan dışlayan politikaları da iç barışımızı tehdit etmektedir. AKP iktidarının mültecileri sömüren, nesneleştiren ve ötekileştiren anlayışına karşı Suriye’deki savaşı bir an önce sona erdirmeyi amaçlayan barışçıl bir dış politika ve ülkemizdeki mültecilerin topluma entegrasyonlarını savunan bir yaklaşım Türkiye’nin yaşamsal ihtiyaçlarıdır. "Çağdaş bir mülteci politikası üretmeliyiz" Uluslararası kuruluşlar, dünyada evlerini terk etmek zorunda kalan insanların sayısının tarihin en yüksek seviyesine ulaştığını açıklamakta, dakikada 20 kişi mülteci konumuna düşmekte ve yapılan araştırmalar Suriyeli mültecilerin %76’sının yakın bir gelecekte ülkelerine dönmek istemediklerini ortaya koymaktadır. Söz konusu veriler ışığında yapılması gereken, çağdaş bir mülteci politikası üretmek ve bunu toplumsallaştırmaktır. Ancak bu şekilde, kirli savaşlar nedeniyle topraklarını terk etmek zorunda kalan insanların daha iyi bir yaşama ulaşma hakkını ve mültecilere ev sahipliği yapan ülkelerin iç barışını koruyabiliriz. Giderek yükselen yabancı düşmanlığı ve ırkçılık, AKP iktidarının kitleleri yönlendirme aracı haline gelmiştir. Suriyeliler başta olmak üzere ülkemizdeki mültecilere yönelik düşmanca söylemler sosyal medyada sıkça yer almaktadır. Nefret suçu kapsamında değerlendirilmesi gereken ve insan onuruna aykırı olan bu söylemlere karşı yetkili mercilerin sessizliği endişe vericidir. Türkiye’deki Suriyeli mültecilere kapıyı gösterenlere, sığınma hakkının temel bir insan hakkı olduğunu, Suriye’deki savaşın uzamasından, ülkedeki tahribattan ve dolayısıyla mültecilerin geri dönebilecekleri bir evleri olmamasından Suriye’de altı yıldır bir vekalet savaşı yürüten AKP iktidarının da sorumlu olduğunu hatırlatmak isteriz. Ayrıca, uluslararası insan hakları hukukundan kaynaklanan ve tüm devletler için bağlayıcı olan geri göndermeme (non refoulement) ilkesi de devletlerin yetki alanları içindeki mültecileri risk altında olacakları bir yere göndermelerini/sınır dışı etmelerini yasaklamaktadır. "Yoksulu yoksula kırdırma siyasetine karşı koyacağız!" Mültecilerin Türkiye’deki iş gücünün en güvencesiz ve en ucuz halkası olmasına ve yerli iş gücünün hedefi haline gelmesine seyirci kalmak, iktidarın yoksulu yoksula kırdırma anlayışının bir uzantısıdır. Bugüne kadar ülkemizdeki mülteci nüfusunun yaklaşık %1’ine çalışma izni verilmesi, mültecilerin kayıt dışı ekonomideki hacimleri ve mülteci emeği sömürüsünü göstermesi bakımından anlamlı bir veridir. İktidarın yoksulu yoksula kırdırma siyasetine, ülkemizdeki mültecilerle dayanışarak ve birlikte çözümler üreterek karşı koyacağız. AKP iktidarı ülkemizdeki mülteciler için 25 milyar dolar harcadığını ileri sürmektedir. Ancak, mültecilerin temel ihtiyaçlarını karşılamak için harcanan kaynağın büyüklüğü mültecilerin entegrasyonu konusunda açıklayıcı değildir. Örneğin, ülkemizde doğan Suriyeli bebeklerin sayısı 300 bine yaklaşmıştır. Okul çağındaki 900 bin mülteci çocuğun ise yaklaşık yarısı bir eğitim kurumuna kayıtlı değildir. Bu durum, ülkemizde bir kayıp kuşağın yetişmekte olduğunun başlıca işaretidir. Ülkemize refakatsiz olarak gelen mülteci çocukların bürokrasinin çarkları içinde kaybolduklarına ilişkin görüşleri, resmi rakamlara göre 1660 Suriyeli çocuğun kayıp olduğunu ve refakatsiz mülteci çocuklara ilişkin sağlıklı verilerin olmadığı gerçeği de kayıp kuşak konusundaki endişemizi derinleştirmektedir. Ülkemizdeki mültecilere yönelik bugüne kadar gerçekleşen saldırıları ‘ensar-muhacir’ yaklaşımıyla ve ‘din kardeşliği’ söylemiyle engellemeye veya örtmeye çalışan AKP iktidarı, meselenin ancak eşitlikçi sosyal politikalarla çözülebileceğinden bihaberdir. "Eşitlikçi, insan odaklı ve sosyal adaleti önceleyen bir mülteci politikasına ihtiyacımız var!" AKP iktidarını bir kez daha uyarıyoruz: Ülkemizdeki mülteciler sizin tebaanız ve kirli pazarlık aracınız değil, evrensel insan haklarıyla donatılmış öznelerdir. Savaş ve diğer zorlayıcı nedenlerle ülkelerini terk etmek zorunda kalan başta Suriyeliler olmak üzere bütün mülteciler, ülkemizdeki mülteci sorununun kaynağı değil mağdurlarıdırlar. Türkiye’nin eşitlikçi, insan odaklı ve sosyal adaleti önceleyen bir mülteci politikasına acil olarak ihtiyacı vardır. Ülkemizdeki Suriyelilere mülteci statüsü bir an önce verilmeli, halkları karşı karşıya getirebilecek ayrımcı politikalardan vazgeçilmeli, önyargıları ve şiddeti derinleştirmekten başka işe yaramayan nefret söylemleriyle mücadele edilmelidir." CHP Göç ve Göçmen Sorunlarını İnceleme Komisyonu, Milletvekilleri Veli Ağbaba, Zeynep Altıok, Mustafa Balbay, Nurettin Demir, Selina Doğan, Muharrem Erkek, Özcan Purçu, Sezgin Tanrıkulu ve Elif Doğan Türkmen'den oluşuyor.