İktidarın bariz yönetim hatalarına, ekonomiyi göz göre göre dar boğaza sokmasına, uygulamadaki adaletsizliklere ve liyakatsizliğe rağmen seçimleri kazanması, muhalefet cenahında yapısal bir sarsıntıyı tetikledi. Çünkü herkes şunu görüyor: İktidar ekonomide akla ziyan bir hayalci tutumda ısrar etmeseydi, muhtemelen iki ittifak arasındaki fark 5 puandan çok daha fazla olacaktı.
Diğer deyişle eğer ülkenin önünde ideolojik açıdan iki farklı yol olduğunu ve bunların iktidar ile muhalefet ittifakları tarafından temsil edildiğini düşünürsek, toplumun iktidarın ideolojisinin peşinden gittiğini kabul etmek durumundayız.
Dolayısıyla iktidara gelmek, pratik seçim hesaplarının ötesinde bir çaba gerektiriyor. Bir ideolojik ‘yeniden tanımlanmaya’ ihtiyaç var. Bu da değişim demek…
CHP bu açıdan özel bir konumda. Hem muhalefetin en büyük partisi olduğu için o değişmedikçe muhalefetin atılım yapması mümkün değil, hem AK Parti karşısında kimliksel açıdan en ‘uzak’ konumda olduğu için hareket alanı daha geniş, hem de Türkiye’nin en köklü partisi olarak bir sorumluluk taşıyor.
Öte yandan CHP belki de değişmesi en zor olan parti, çünkü kendisini zaman içinde tabulaştırdığı bir ideolojik konuma bağlamış durumda. Cumhuriyet’in kurucu yıllarının, Kemalizmin, altı okun ağırlığı altında eziliyor. Söz konusu kimlikleşmenin siyasi ‘hamallığını’ yapıyor.
Ne var ki bilinen tarihsel ve sosyolojik nedenlerle, bu siyasi tutumun toplum nezdinde bir geleceği yok. Üstelik ‘ulusalcılık’ adı altında yaşanan radikalleşmeyle birlikte söz konusu anlayışın siyaseten iflas ettiğine de tanık olduk.
CHP’nin sorunu liderlik, kadro, yönetim, teşkilat veya söylemleri değil. Bunları kuşatan ve anlamlandıran ideolojik konumlanmanın günümüzde anakronik kalması. CHP ideolojik kimliğine sarıldığı oranda küçülme, bu kimliği sulandırmaya çalıştığında da inandırıcı olmama riski ile karşı karşıya…
Partinin küçülmesine, siyaseti uzaktan seyreden bir militan kimliğin temsiline sıkışmaya razı olunmayacaksa, değişime de hazır olmak gerekiyor. Ancak değişim, teşhis hedef ve yöntem baştan sağlıklı şekilde saptanmazsa, bulanık bir sudur.
Her taraftan değişim havarileri ortayı kaplayabilir, kurumun içinde yeni bir oportünist dalga oluşabilir, değişim farklı kliklerin hakimiyet savaşına dönüşebilir… Eğer bu yola çıkılacaksa değişim sürecinin güncel siyasete ‘paralel’ şekilde, ama ona tabi olmadan, sağduyuyla ve sindirerek yürütülmesi gerekiyor.
Söylenebilecek şey, CHP’nin topluma adaptasyon zorluğu ve bunun sonucunda kronik yabancılaşma yaşadığıdır… Bu durumla yüzleşmek ve değişim yolunu belirlemek CHP’lilerin sorumluluğu.
Başlangıç sorusu, ‘Bugün sıfırdan bir parti kursaydık bu nasıl bir parti olurdu’ sorusu olmalı. Nasıl bir ideoloji, ne tür ilkeler, nasıl bir kurumsal kültür… Bu ideale erişmek gerçekçi değilse, minimum tavizle gerçekçi, anlamlı ve ‘bizim’ hissedeceğimiz bir siyasi partinin nitelikleri neler?
İkinci adım şu an var olan CHP’nin ‘nasıl bir parti’ olduğunun korkusuzca masaya yatırılması olmalı.
Ancak bu iki tespitten sonra değişimin niteliğini, içeriğini ve yönünü sağlıklı şekilde saptamak mümkün. Şu anki durumdan gelecekte hedeflenen konuma nasıl, kimlerle, hangi zamanlama ve önceliklerle gidileceği pratik siyasetin cevaplaması gereken bir soru.
Dolayısıyla ancak CHP’liler söz konusu değişimi siyasetin ötesinde bir idealist uğraş olarak değil, bizatihi siyasin asli unsuru olarak görürlerse başarı ihtimali var.
CHP dışından kişilerin partiye ‘elbise’ biçmelerinin bir anlamı yok. Birçok kişinin CHP’nin nasıl değişmesi gerektiği üzerine fikri olabilir… Bunlara da kapılmamak lazım. CHP’yi sürekliliği sağlayacak şekilde değiştirebilecek olanlar ona emek vermiş, onu sahiplenmiş olanlar.
Söylenebilecek şey, CHP’nin topluma adaptasyon zorluğu ve bunun sonucunda kronik yabancılaşma yaşadığıdır… Bu durumla yüzleşmek ve değişim yolunu belirlemek CHP’lilerin sorumluluğu.
Şunu unutmamakta yarar var: CHP olmasaydı toplumun genelinde belki de büyük bir temsil boşluğu oluşmayacak, insanlar bugünkü CHP’nin eksikliğini hissetmeyecekti.
O halde esas bahis şudur: Acaba CHP toplumun eksikliğini hissedeceği bir partiye dönüşebilir mi?