Arda’nın yetenekleri ve sağlam karakteri hakkında hiçbir şüphem yok. Bu ikisi onda fazlasıyla var. Bu yüzden Real Madrid’e, Dünya’nın en iyi futbolcuları arasına katılmaya hak kazandı. Ancak bundan sonra önünde aşması gereken yeni bir zorluk var: Dünya’nın en iyi kulübünde kalıcı olmak, onlarca yıl en üst seviyede oynamak… Lizbon Üniversitesi’nde spor yönetimi bölümünde yüksek lisans eğitimimi futbolcuların kariyer yönetimi üzerine yazdığım tezimle bitirmiştim. Mezuniyetimden birkaç gün sonra Lizbon’a bir transfer görüşmesi için gelen çok değerli ve tecrübeli bir futbol yöneticisi ile toplantım vardı. Görüşmemiz esnasında bana ‘‘Bu alanda eğitim alman iyi ama yanlış tez konusu seçmişsin…’’ demişti. O gün idealist bir genç olarak bu lafını ciddiye almamıştım. Aradan 10 sene geçti. Şimdi bana ne anlatmak istediğini çok iyi anlıyorum. Haklıymış. Ülkemizde kulüp yönetimleri bile profesyonellikten nasibini almamışken, futbolcuların profesyonel kariyer yönetimi gibi bir konuda eğitim almak yersizmiş…

Arda Güler tartışmasız Türk futbolunun en yetenekli futbolcusu. Bu yeteneğiyle Dünya’nın en büyük spor kulübünün dikkatini çekti ve transfer olmayı sonuna kadar hak etti. Arda’nın gelişimine katkı sunan tüm akademileri, kulüpleri, antrenörleri tebrik etmek, hepsine ayrı ayrı teşekkür etmek gerekir. Özellikle Türkiye’de bu tür büyük başarılara pek alışık değiliz. Türk insanının üstün yeteneğine rağmen en iyi yerlere gelmesi her zaman mümkün olmuyor. Bu bakımdan Arda’nın transferi Türk futbolu için çok özel bir andı…

Peki biz bu özel anı özel bir anıya çevirebildik mi?

Bütün dünya ‘‘Kim bu çocuk?’’ diye merak ederken bizler bu fırsatı Türk futbolunun marka değerini bir nebze arttırmak için bir şova dönüştürebildik mi?

Aslında çok zor şeyler değildi…

Kendi kulübüne bir veda organizasyonu düzenleyemez miydik?

Oyuncunun gelişimine katkı sunan herkese teşekkür etmesini, sarılarak veda edişini kayıt altına alıp medya ile paylaşmak çok mu zordu? Hatta havalimanına yolcu etmek için Gençlerbirliği dönemindeki antrenörlerini bile davet etsek fena mı olurdu?

Havalimanına varana kadar araç içinde geçirdiği dakikaları, uçakta geçirdiği o heyecanlı saatleri, ailesinin görüşlerini, kendi fikirlerini içeren kısa bir video serisi hazırlamak zor muydu?

Her şeyi geçtim; Türkiye’den ayrılmadan önce havalimanında 10dk’lık bir basın toplantısı yapmak kimsenin aklına  gelmedi mi? Basın toplantısı için arka planda logosu bulunacak sponsorların gelirlerini Arda’yı yetiştiren akademilere versek belki de o akademilerin 1 senelik masrafı bile çıkardı…

Aksine futbolcumuzu Dünya’nın en büyük kulübüne polis kordonu eşliğinde cezaevine sokar gibi koluna girmiş iki polisle yolcu ettik… Deyim yerindeyse medyadan kaçırdık. Neyse ki ertesi gün Real Madrid kendisine yakışır şekilde bir tören düzenledi ki hepimiz imza töreniyle gurur duyduk.

Futbolda marka yaratmak için gelişler kadar gidişlere de önem vermemiz gerekir. Arda yaşından dolayı henüz bir ‘‘futbol efsanesi’’ değil. Daha önünde gitmesi ve kendisini kanıtlaması gereken çok uzun bir yol var. Ancak 18 yaşında bir Türk gencini Real Madrid’e 100 senede bir kez gönderebildiğimiz için Türk futbolunu ve futbolcusun tanıtmak, marka değerimizi yükseltmek adına bu gidişi daha etkili planlayabilirdik. Belli ki TFF, kulüp ve menajerlik boyutunda daha gidecek çok yolumuz var.
Arda şu an Dünya’nın en iyi takımında, zirvede… Dolayısıyla artık Arda’nın kendisine ‘‘iyi takımlar’’ veya ‘‘iyi kontratlar’’ bulacak iş bitirici menajerlere ihtiyacı yok. Ona katma değer katacak, eğitimiyle, kültürüyle, bilgisiyle ve dürüstlüğüyle öne çıkmış, daha önce Dünya’nın en iyi yıldızlarının kariyerlerini yönetmiş uluslararası itibara sahip, kariyer yönetiminde uzmanlaşmış muteber menajerlere ihtiyacı var.

Arda’nın yetenekleri ve sağlam karakteri hakkında hiçbir şüphem yok. Bu ikisi onda fazlasıyla var. Bu yüzden Real Madrid’e, Dünya’nın en iyi futbolcuları arasına katılmaya hak kazandı. Ancak bundan sonra önünde aşması gereken yeni bir zorluk var: Dünya’nın en iyi kulübünde kalıcı olmak, onlarca yıl en üst seviyede oynamak… Bu sanıldığı kadar kolay bir iş değildir ve en üst seviyede yıllarca kalıcı olmak için sadece yetenek yetmez. Bu bağlamda Arda’nın mutlaka alanında uzman danışmanlarla çalışması elzemdir. Buraya kadar eş-dost-tanıdık-aile-akraba desteği ile gelmiş olması bundan sonrasını da o şekilde yapabileceği anlamına gelmez. Vefa güzel bir insanî duygudur ancak profesyonel iş yaşantısı vefa duyguları ile yönetilemez. Umarım Arda ve ailesi bu yanılgıya düşmez.

Arda şu an Dünya’nın en iyi takımında, zirvede… Dolayısıyla artık Arda’nın kendisine ‘‘iyi takımlar’’ veya ‘‘iyi kontratlar’’ bulacak iş bitirici menajerlere ihtiyacı yok. Ona katma değer katacak, eğitimiyle, kültürüyle, bilgisiyle ve dürüstlüğüyle öne çıkmış, daha önce Dünya’nın en iyi yıldızlarının kariyerlerini yönetmiş uluslararası itibara sahip, kariyer yönetiminde uzmanlaşmış muteber menajerlere ihtiyacı var. Sosyal medyasından, kişisel imajına, diksiyonundan dil bilgisine, eğitiminden genel kültürüne, diyetisyeninden uyku düzenine, kişisel fitness antrenöründen finansal ve legal danışmanlara kadar her alanda en iyilerle çalışmak durumunda… Eğer bu dediklerimi yaparsa tarihimizde ilk defa bir Türk futbolcunun Ballon d'Or alacağına şahit olacağız… Buna gönülden inanıyorum.

Başarılar bizim çocuk, dualarımız seninle.

ü