Akbelen ormanlarında gerçekleşen kömür karşıtı eylemler ve bu alana yönelik alınan politik kararlar, Türkiye’nin net sıfır emisyon hedefine karşı duruşuna yönelik en belirgin örneği teşkil ediyor. 2015 yılında kabul edilen Paris Anlaşması, küresel iklim değişikliğiyle mücadele etmek amacıyla uluslararası arenada alınan önemli bir karardır. Anlaşmanın amacı sera gazı emisyonlarını azaltmak ve küresel sıcaklık artışını kontrol altında tutmaktır. Anlaşma ile hedeflenen, sıcaklık artışını, 1,5 °C ile sınırlamaktır. Belirlenen bu hedef, küresel sera gazı salımını 2030’a kadar 2010 yılı seviyesinin yarısının altına çekerek ve gezegeni 2050 yılına kadar net sıfır emisyon hedefine getirerek ulaşılabilir (IPCC, 2018). Başka bir ifadeyle küresel sıcaklık artışını kontrol altında tutmak için 2050 yılına kadar birincil enerji üretiminin karbon içermeyen bir dönüşüme geçmesi ve 2030 yılına kadar tüm sektörlerde fosil yakıtlara olan bağımlılığın azaltılmasına yönelik çabalara odaklanılması gerekmektedir. Bu çerçevede, başlangıçta öncelik verilmesi gereken önemli adımlardan birisi, karbon yutaklarından olan ormanların korunması ve ormansızlaşmanın durdurulmasıdır. Zorunlu bir adım olarak ise küresel emisyonlara en büyük katkıyı yapan kömürü acilen ortadan kaldırmamız gerekmektedir. Bu acil önlem, iklim değişikliğiyle mücadelede ve çevresel sürdürülebilirliği sağlamada kritik bir öneme sahiptir. Kömürün kullanımının hızla azaltılması, küresel sıcaklık artışını kontrol altında tutmak ve daha yaşanabilir bir dünya yaratmak için elzemdir. 1,5°C ile sınırlı tutulması hedeflenen sıcaklık artışları için, küresel enerji üretiminde kömürün payının 2030 yılına kadar 2010 seviyesinin %80’inin altına indirilmesi gereklidir. Başka bir ifadeyle bu durum, 2040 yılına kadar kömür kullanımından tamamen vazgeçilmesi anlamına gelmektedir (Climate Analytics, 2019). 2021 yılında bu vurgu, BM İklim Değişikliği Konferansı’nda (COP 26) kapsamlı bir şekilde ele alınmıştır. Konferansta İngiltere, Polonya, Vietnam ve Şili gibi kömürü yoğun olarak kullanan 40’tan fazla ülke, kömür kullanımını sonlandırmaya yönelik taahhütte bulundular. Konferansın ardından birçok ülke küresel çapta kömür kullanımını azaltma ya da sonlandırma planları oluşturdu veya bu planları uygulamaya koyma aşamasında. Avrupa, bu alanda birçok başarılı örneğe sahip. Kömürün Ötesinde Avrupa (EBC) oluşumunun yapmış olduğu araştırmaya göre Belçika 2016, İsveç 2020 ve Portekiz 2021 yılı itibariyle tüm kömürle çalışan termik santrallerini kapattılar (Şekil-1). İçinde bulunduğumuz bu yılda ise Fransa ve Avusturya kendilerine ait kömürle çalışan termik santrallerini kapatma planlarını hızlandırıyorlar ve bu adımı tamamlamak için somut adımlar atmayı planlıyorlar. Ulusal çıkarlarını kömür kullanımıyla birleştiren bazı ülkeler ise, gazın çeşitli kaynaklardan temini ve çeşitli riskleri barındıran nükleer enerjinin genişletilmesi gibi daha az çevreci seçeneklere yöneldiler (Beyond Fossil Fuels, 2023). Şekil 1: Ülkelerin kömürü terk etme planlarının zaman çizelgesi Kaynak: Beyond Fossil Fuels, 2023.

İklim değişikliğiyle mücadele bağlamında yapılan taahhütler ve belirlenen planlar, iklim kriziyle başa çıkmak adına umut vaat eden adımlar olarak görülüyor. Ancak, gerçekleşen siyasi ve ekonomik olaylara bağlı olarak, plan ve taahhütlerin gözden geçirilmesi ya da esnetilmesi ihtimali her zaman mevcut. Özellikle, Rusya-Ukrayna krizi nedeniyle Rusya’nın gaz sevkiyatını durdurması veya kısıtlaması gibi durumlar nedeniyle, Avrupa’nın kömüre olan bağımlılığını azaltma planlarının etkilenebileceği yönünde endişeler her geçen gün artıyor. Kömür enerjisinin olumsuz etkileri, yenilenebilir enerji ve enerji depolama teknolojilerindeki düşük maliyetleri, artan enerji piyasası esnekliği gereksinimi gibi sebeplerle kömür tüketimi dünya genelinde geriliyor. Bu azalma trendinin gelecekte daha da ivme kazanması öngörülüyor.

Sekil 2: 1990-2021 Arası Dünya Kömür Tüketimleri Kaynak: T.C Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 2023

Dünya genelinde kömür tüketimi trendi bölgesel olarak büyük farklılıklar gösteriyor. Avrupa’da, özellikle Batı Avrupa ülkelerinde, kömür tüketimi son yıllarda azalıyor. Bunun nedeni hem çevresel kaygılar hem de yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımların artışıdır. Bazı Ortadoğu ülkeleri enerji ihtiyaçları için hala kömüre bağlıdır, ancak bölge genelinde kömürden ziyade petrol ve doğal gaz daha baskın enerji kaynaklarıdır. Asya’da, özellikle Çin, Hindistan ve bazı Güneydoğu Asya ülkelerinde, hızla büyüyen ekonomilere enerji sağlama ihtiyacı nedeniyle kömür tüketimi yüksektir. Bu ülkeler aynı zamanda dünya genelinde en büyük kömür tüketicileri arasındadır. Türkiye ise bu bağlamda Ortadoğu ülkeleri arasında değerlendiriliyor ve kömür kullanımının en fazla olduğu ülkeler sıralamasında yer alıyor. Ülkedeki enerji talebinin büyük bir kısmının kömürle karşılanması, Türkiye’yi dünya genelinde kömür tüketen ülkeler arasında üst sıralara taşıyor.

Şekil 3: Türkiye’nin enerji kullanımı (2006-2021)

Kaynak: TEİAŞ, TEPAV hesaplamaları

Türkiye’de kömür kullanımının yıllara göre artışı, enerji ihtiyacının karşılanmasında kömürün önemli bir rol oynamasından kaynaklanıyor. Özellikle yerli kömür rezervlerinin kullanılmasına yönelik politikalar ve enerji bağımsızlığına olan talep, kömür kullanımının artmasında etkili oldu. Bu tabloyu değiştirebilmek, iklim değişikliyle mücadele sürecine katkı sunmak ve kömüre olan bağımlılığı azaltmak adına 2021’de TBMM’nin Paris İklim Anlaşması’nı kabul etmesi Türkiye için önemli bir adım olarak kaydedildi. Bu kapsamda 2053 yılı için belirlenen net sıfır emisyon hedefi, Türkiye’nin emisyon azaltma politikalarında yeni ve cesur bir döneme başlayacağına yönelik bir umut yarattı. Bu hedefe uygun olarak, Türkiye’nin 2030 yılına kadar elektrik üretiminde kömür kullanımını tamamen sonlandırması beklenirken; kömür enerjisi lehine son yıllarda artan teşvikler, yakın dönemde açıklanan iklim taahhütleriyle çatışan bir görüntü ortaya koydu. Bu teşvikler; yerli kömür alım garantisi, kapasite mekanizması uygulaması ve kömür teşvikinde bölgesel teşvik sistemi olarak literatürde yer almaktadır:

  • Yerli kömür alım garantisi: 2016 yılında alınan kararla uygulanmaya başlayan bu politika, TETAŞ (Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt A.Ş.) ve sonrasında EÜAŞ (Elektrik Üretim A.Ş.) aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. Bu uygulama sayesinde, yerli kömürle çalışan elektrik santrallerine belirli bir miktarda elektrik üretimi için alım garantisi verilmekte ve bu da yerli kömür madencilik sektörünü teşvik etmektedir[1].
  • Kapasite mekanizması uygulaması: Kapasite mekanizması, enerji piyasalarında son yıllarda birçok ülkede uygulanan bir politika aracıdır. Bu mekanizma, enerji talebinin yüksek olduğu anlarda enerji sisteminin güvenli ve sürekli bir şekilde çalışmasını garanti altına almayı amaçlar. Bu, enerji talebinin yüksek olduğu dönemlerde enerji arzının kesintiye uğramaması için bir nevi sigorta görevi görür. 2018 yılında Türkiye’de başlatılan kapasite mekanizması da bu mantıkla hareket eder. Bazı enerji üretim santralleri, enerji arzıyla ilgili bir sıkıntı olması durumunda hızla devreye girebilmesi için kapasite mekanizmasından yararlanır. Bu santraller, belirli bir kapasiteye kadar olan enerji üretimlerini garanti altına alarak finansal bir destek alır.
  • Kömür teşvikinde bölgesel teşvik sistemi: Yerli kömür üretiminin artırılmasını, enerjide dışa bağımlılığın azaltılmasını ve kömür madencilik sektöründe istihdamın artırılmasını hedeflemektedir. Bölgesel Teşvik Sistemi kapsamında uygulanan kömür teşviki, belirli bölgelerdeki kömür madencilik yatırımlarını desteklemeyi amaçlar.
Son dönemlerde ülke ve dünya gündeminde yer tutan Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerinde yaşanan durum, iklim değişikliği ile mücadele sürecinde tüm bu teşviklerin bir yansımasını ortaya koymaktadır. Son 3 yıldır Muğla’nın Milas bölgesindeki Türkiye’nin tamamının elektrik enerjisi alanındaki kurulu güç kapasitesinin yalnızca yüzde 1’ini oluşturan (Toker, 2023) Akbelen ormanlarında gerçekleşen kömür karşıtı eylemler ve bu alana yönelik alınan politik kararlar, Türkiye’nin net sıfır emisyon hedefine karşı duruşuna yönelik en belirgin örneği teşkil ediyor.
Türkiye Ortadoğu ülkeleri arasında değerlendiriliyor ve kömür kullanımının en fazla olduğu ülkeler sıralamasında yer alıyor. Ülkedeki enerji talebinin büyük bir kısmının kömürle karşılanması, Türkiye’yi dünya genelinde kömür tüketen ülkeler arasında üst sıralara taşıyor.
Peki Akbelen’deki bu dönüşümün öyküsü nasıl başladı?

Muğla’nın Milas bölgesinde faaliyet gösteren Yeniköy Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş.’nin Akbelen Ormanı’nda gerçekleştirdiği kömür madenciliği faaliyetleri, son zamanlarda gündemi meşgul eden önemli tartışmalara neden oldu. İşletmenin, Akbelen ormanında maden ruhsat alanındaki linyit rezervini çıkarmaya yönelik başlattığı eylemler, ulusal ve uluslararası düzeyde büyük tepkilere sebep oldu ve kamuoyunun dikkatini çekti. Peki Akbelen’deki bu dönüşümün öyküsü nasıl başladı? 1980 yılından günümüze kadar 43 yıllık bir serüvenin hikayesinin genel özeti şöyle:

Tablo 1: Akbelen’in dönüşümü Kaynak: TEPAV literatür taraması

Bu hikâye bize neyi anlatıyor? Linyiti elde etmek gerçekten bu kadar kritik mi? YK Enerji’nin resmi web sitesinde yer alan bilgilere göre bu soruya yanıt bulabiliriz. Bu bilgiye göre iki santral, toplam 1.050 MW kapasiteyle Türkiye’nin elektrik talebinin yaklaşık %2’sini sağlıyor. Başka bir ifadeyle, 233 bin 70 dönüm genişliğindeki lisanslı alan göz önüne alındığında, Akbelen Ormanı’nın sadece 780 dönümlük bir kısmını oluşturduğunu görüyoruz. Bu da yaklaşık 110 adet futbol sahasına eş değer bir büyüklüğe karşılık geliyor. Bu, Türkiye’nin toplam elektrik enerjisi kapasitesinin sadece yüzde 1’ine denk geliyor. Diğer bir ifadeyle, bu ormanlar Türkiye’nin genel enerjisinin yüzde 1’ini sağlayan iki enerji santrali için talan edildi. Sonuç olarak Dünya ile kıyaslandığında uluslararası iklim anlaşmalarının getirdiği yükümlülükler ışığında, Türkiye’nin kömür kullanımına devam ederek bu yönde adımlar atması, hem iç hem de dış politika açısından soru işaretleri oluşturuyor.

Peki dünyadaki ülkeler enerji elde etmek için, mevcut rezervlere yönelik benzer stratejiler mi uygulanıyor? Karbon yutaklarından olan ormanlara yönelik gerçekleştirilen eylemler uluslararası düzeyde nasıl bir strateji üzerinden değerlendiriliyor?

Dünya genelinde ülkelerin enerji elde etme yöntemleri ve stratejileri oldukça farklılık gösterir. Ülkelerin jeopolitik konumu, ekonomik yapısı, doğal kaynak rezervleri ve teknolojik kapasitesi gibi faktörler enerji politikalarını şekillendirir. Ancak, son yıllarda sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği endişeleri nedeniyle uluslararası düzeyde, ormanlara yönelik gerçekleştirilen eylemler genellikle iki ana strateji üzerinden değerlendirilir: Bunlardan ilki Sürdürülebilir Ormancılık yaklaşımıdır. Bu, ormanların ekonomik, sosyal ve çevresel faydalarını koruyarak ve sürdürerek orman kaynaklarını kullanma yaklaşımıdır. Yani, ağaç kesimi yapılırken aynı zamanda yeni ağaçlandırma ve orman restorasyonu çalışmaları da yapılır. Bir diğer yaklaşım ise karbon kredisidir. Bu, ülkelerin ormanlarını koruma ve restorasyon eylemleri karşılığında karbon kredisi elde edebileceği bir mekanizmadır. Bu şekilde, ormanların korunması teşvik edilir ve bu eylemler için finansal destek sağlanır.

[1] (2016/9073) Kömür İthalatına Ek Mali Yükümlülük Konulması Hakkında Karar https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/08/20160802-4.pdf.