Sosyal güvenlik sistemi, 01 Ekim 2008 tarihine kadar sosyal devlet olmanın bir gereği olarak kimsesizlerin kimsesi olmayı hedefleyen bir sistemden (mevcut sistemdeki her türlü eksiklik ve aksaklığına rağmen), bu tarihten sonra parayı verenin düdüğü çaldığı bir sisteme dönüşmüştür.

Çoğu zaman sosyal medya hesaplarım üzerinden, özellikle sosyal güvenlik alanında gelen sorular ile, soru-cevap şeklinde bir diyalog kurmaktan duyduğum memnuniyeti ifade etmek isterim. Çünkü bu yolla, sosyal güvenlik alanında kişilerin yaşadıkları, yaşayacakları sorunlara anında müdahale etme ya da çözüm noktasında yönlendirme imkânı yaratılmaktadır. Bu bağlamda, geçen hafta bir emekli yurttaşımızın sorduğu soru, bu haftaki konumun temel belirleyicisi oldu. Sizlerle onu paylaşmak isterim.

Emekli yurttaşımız; 17 yıl önce emekli olduğunu ve 2 çocuğa sahip olduğunu iletti. Büyük çocuğunun erkek olduğu için 25 yaşında Genel Sağlık Sigortası(GSS) Primi ödemek zorunda kaldığını belirtti. Küçük olan çocuğunun kız çocuğu olduğunu ve yaklaşık 2 senedir lösemi tedavisi gördüğünü ifade etti. Kızının da abisi gibi 25 yaşını doldurduğunda Genel Sağlık Sigortası Primi ödemek zorunda olup olmadığını sordu. Zira, tedavi sürecini düşündüğünde yaşadıkları en büyük tedirginliğin bu olduğunu ifade etti. Kızı lösemi tedavisi gören bir annenin en son aklına gelmesi gereken soru buydu belki de. Senelerce çalışıp emekli olduktan sonra, olası bir hastalık durumunda çocuğunun sağlık güvencesinden faydalanıp faydalanmayacağı hususu. Bu konuyu soru özelinde irdelemek isterim.

KIRILMA NOKTASI: 01 EKİM 2008

5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu' nun yürürlüğe girmesiyle bu tarihi milat olarak kabul etmek yanlış olmaz. Zira; emeklilik şartları, emekli aylıkları hesabı ve sağlık güvencesinden faydalanma şartlarının tamamını etkileyen değişiklikler bu tarih itibarıyla söz konusudur.

Emeklilik şartları bakımından, 01 Ekim 2008 tarihinden sonra ilk defa sigortalı olanların; eski deyimle SSK'lı (5510 S.K. 4/a kapsamında) olanlar için 65 yaş, 7200 gün ve 25 yıl sigortalılık süresi şartıyla, Bağ-Kur' lu olanların (5510 S.K. 4/b kapsamında) olanlar için 65 yaş, 9000 gün ve 25 yıl sigortalılık süresi şartıyla, devlet memurlarının da (5510 S.K. 4/c kapsamında) 65 yaş, 9000 gün ve 25 yıl sigortalılık süresi şartıyla emekli olabilmeleri hükme bağlanmıştır. 01 Ekim 2008 tarihinden bir gün önce sigortalı olanlar ile bu tarihten sonra sigortalı olanların emeklilik şartlarındaki büyük farklılık gelecekte yeni bir EYT sorunu olarak karşımıza çıkacaktır.

Emekli aylıkları açısından da 01 Ekim 2008 tarihi önem arz etmektedir. "EYT sorunu çözüldü mü? " başlıklı daha önceki yazımda örneklediğim üzere "... 08 Eylül 1999 tarihi öncesinde ilk defa çalışmaya başlayan, asgari ücretli olarak çalışan ve emekli olan bir yurttaşımıza 100 TL aylık bağlanırsa, 01 Ekim 2008 sonrasında ilk defa çalışmaya başlayan, asgari ücretli olarak çalışan ve emekli olan yurttaşımıza 52 TL aylık bağlanacaktır. ( Örnek; 08 Eylül 1999 öncesi ilk defa çalışmaya başlayan ve 9000 gün çalışan bir sigortalı için Aylık Bağlanma Oranı (ABO) yüzde 76, 01 Ekim 2008 tarihinden sonra ilk defa çalışmaya başlayan ve 9000 gün çalışan bir sigortalı için ABO yüzde 50 olarak üst sınırdan hesaplanarak bulunmuştur. )

5510 Sayılı Kanun ile Sosyal Güvenlik Reformu olarak sunulan bu düzenleme, sosyal güvenlik alanındaki sorunları çözme iddiasıyla ortaya çıksa da mevcut sorunları çözmek bir yana onları daha da karmaşık bir hâle dönüştürmüştür.

Sağlıktan faydalanma bağlamında da 01 Ekim 2008 tarihi kırılma noktasıdır. Yazımızın çıkış noktası olan emekli memurumuzun sorusundan hareket edecek olursak; bu tarihten önce sigortalı olanların erkek çocukları üniversite tahsili yaparlarsa 25, lise tahsilini tamamladıktan sonra okula devam etmezlerse 18 yaşını doldurduktan sonra Genel Sağlık Sigortası Primi ödeyerek sağlık hizmetinden faydalanmakta, kız çocukları ise evlenene kadar anne-babaları üzerinden GSS primi ödemeden sağlık hizmetinden faydalanabilmektedirler. Ancak, 01 Ekim 2008 tarihinden sonra ilk defa sigortalı olanların erkek ve kız çocukları üniversite tahsili yaparlarsa 25, lise tahsilinden sonra okula devam etmezlerse 18 yaşını doldurduktan sonra GSS primi ödeyerek sağlık hizmetinden faydalanacaklardır.

01 Ekim 2008 tarihinden sonra ilk defa çalışmaya başlayanlar daha uzun yıllar çalışacağından ve emekli olmalarına yıllar olduğundan, maalesef gelecekte karşılaşacakları tehlikelerden haberdar değillerdir. 5510 Sayılı Kanun ile Sosyal Güvenlik Reformu olarak sunulan bu düzenleme, sosyal güvenlik alanındaki sorunları çözme iddiasıyla ortaya çıksa da mevcut sorunları çözmek bir yana onları daha da karmaşık bir hâle dönüştürmüştür. 01 Ekim 2008 tarihine kadar sosyal devlet olmanın bir gereği olarak kimsesizlerin kimsesi olmayı hedefleyen bir sistemden (mevcut sistemdeki her türlü eksiklik ve aksaklığına rağmen), bu tarihten sonra parayı verenin düdüğü çaldığı bir sisteme dönüşmüştür.

ü

ü