Esat Daşdemir En acımasız vergi olarak değerlendirilen enflasyon karşısında pek çok kesim alım gücünü hızla yitiriyor. Tabii enflasyon herkesi aynı şekilde etkilemiyor. Yağmur misali, şemsiyesi olan enflasyondan kurtuluyor. Hatta her kötü meselede olduğu gibi enflasyondan kazanç sağlayan çıkar grupları da yok değil. Ancak bu yazıda enflasyonun en çok zarar verdiği kesimlerden biri ele alınacak. Enflasyondan kazanç sağlayan çıkar grupları başka bir yazının konusu olabilir. Hemen her seçimde muhalefet partilerinin vaadi olan öğrenim kredisi borçlarının silinmesi konusu önümüzdeki dönemlerde tekrar gündeme gelecek ve bu kez seçmen kitlesinde etki gücü geçmiş yıllara göre daha yüksek olacak. Bu savımın dayanağını Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri oluşturuyor. Bildiğiniz üzere TÜİK, enflasyon oranlarını Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ve Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) üzerinden belirlemekte. * Öğrenim süresi boyunca eğitim masrafını karşılamak için öğrencilerin Kredi ve Yurtlar Kurumundan (KYK) aldığı öğrenim kredilerinin geri ödeme aşamasında borçlu konumdaki öğrenciden alınacak faiz tutarı işte bu verilerle ilgili. Öğrenim Kredilerine uygulanan faiz tutarı TÜİK’in hesapladığı ve yayınladığı yurtiçi ÜFE oranı kadar olmaktadır. Bu aşamada yıllık %40’ları geçen ÜFE artış oranının, öğrenim kredisi alan öğrencileri nasıl etkileyeceği tahmin edilebilir. Geçmiş yıllarda ÜFE artışlarının TÜFE’den bile düşük düşük kalması, bu zamların önemsiz düzeyde olmasını sağlıyordu. Ancak genç işsizliğin %20’leri aştığı, yeni mezun gençlerin ortalamanın altında ücretlere çalıştığı bir ortamda gençlerden %40’ları aşan faiz oranlarıyla borçlarını talep etmek büyük tepki çekecektir. Bu süreçte borçlu durumundaki gençlerin zorluk çekeceği açıktır. İşsizlik nedeniyle öğrenim kredileri ertelenebilmektedir. Ancak bu durumda yine yurtiçi ÜFE oranı kadar faiz hesaplanmaktadır. Böylesi bir durumda iş bulsa dahi yeni mezun gençlerin alım güçleri önemli ölçüde gerileyecektir. Refahı azalan gençlerin tepkisiz kalması düşünülemez bile. Dolayısıyla bu tepkiyi erken görerek söylem oluşturan politikacıların gençlerin gönüllerini kazanacağı açıktır. Türkiye Cumhuriyeti Gençlik ve Spor Bakanlığı (T.C. GSB) 2020 yılı faaliyet raporuna göre hesaplanan toplam kredi ve burs ödemesi tutarları Tablo 1’deki gibidir. Tablo 1: Öğrenim Kredisi ve Burs Ödemeleri** Tablo 1’e göre 2020 yılında bir milyon yüz binden fazla öğrenci öğrenim kredisi almıştır. Gelişi güzel bir hesap yapmak gerekirse, yaklaşık %25’i 4. Sınıf olan bu öğrencilerin her yıl 300 bine yakını mezun olmakta ve bu mezun olan kişiler 2 yıl içinde öğrenim kredilerini ödemeye başlamaktadır. Borçlu sayısının büyüklüğünü tespit etmek zor. CHP Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in açıklamasına göre 5 milyon öğrencinin öğrenim kredisi borcunun silinmesini dile getirmiştir. Yükseköğrenim kurumlarına kayıtlı 8 milyona yakın olduğu düşünülürse sayı fazla gelebilir. Ancak KYK’ya borçlu öğrenci sayısının azımsanamayacak düzeyde olduğu açık. Üstelik borçlu gençler oldukça kızgın. Mülteci ve yabancı öğrencilere verilen karşılıksız burslar ve diğer yardımlar, devlet yurdunda ücretsiz kalma imkanları, üniversiteye sınavsız geçiş olanağı gibi kendilerine sunulmayan fırsatların başka ülke vatandaşlarına sunulması Türk gencinin kolay kolay sindirebileceği bir durum değildir. Bunları yalnızca dışarıdan bir gözlemci olarak değil, devlet yurdunda okuyan ve öğrenim kredisi alan bir genç olarak dile getiriyorum. Zorluk içinde eğitimini tamamlamaya çalışan Türk gençleri, bazı belediyelerden aldıkları on binlerce dolarlık -karşılıksız- burslarla yurtdışında “okutulan” kişileri görmektedir. Geçmiş yıllarda mazlumu oynayan bu kişilerin ortaya çıkan lüks yaşamları, Zincirlikuyu durağından metrobüse binmek için kavga eden asgari ücretli yeni mezun gencin gözünden kaçmamaktadır. Son olarak sevindirici bir haberi ekleyeyim. Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Öğrenim Kredisi Yönetmeliği 33. Maddesi uyarınca öğrenim kredisi borcu öğrenim süresi boyunca öğrenciye verilen öğrenim kredisi tutarının 3 katını geçemez. Dolayısıyla 2021 yılı ödeme tutarı sabit kabul edilirse ayda 650 TL’den yılda 7,800 TL ve 4 yılda 31,200 TL alan öğrenci en çok 93,600 TL ödeyecektir. Hadi yine iyisiniz. Öneriler:
  1. Öğrenim kredileri belirli bir ortalama üzerinde mezun olan başarılı öğrenciler için bursa dönüştürülebilir. Ya da mezun öğrencilerin genel not ortalamalarına göre bir indirim cetveli oluşturulabilir. Böylece kredi indiriminden her kesimin eşit biçimde yararlanması sağlanmış olur. Ayrıca gençlerimiz sosyal ve politik bağlantıları sayesinde değil de bilgileri sayesinde kazanç sağlayacakları istisnai bir fırsatı yakalamış olur. Belki de ilk kez çalışmanın meyvesini yerler.
  2. ÜFE artış oranlarının yüksek olması nedeniyle öğrenim kredileri için belirlenen faiz tutarının TCMB tarafından bankaların zorunlu karşılıklarına ödenen faiz tutarı ya da politika faizi kadar bir faiz oranı olarak belirlenebilir. Hangi tutar daha düşük geliyorsa öğrenciye yansıtılır.
  3. Yönetmeliğin 33. Maddesinde geçen “geri ödeme tutarı 3 katını geçemez” kuralı en azından 2 katı olarak değiştirilmelidir.
  4. Öğrenim kredisi borcu olan bireylerin aylık ödeme tutarları gelir düzeylerine göre belirlenmelidir. Düşük ücretle çalışan bireylerden daha az tutarlarda taksit alınması ve ödeme vadesinin uzatılması sağlanmalıdır.
--- *ÜFE, yurtiçi ve yurtdışı ÜFE olarak iki ayrı şekilde hesaplanıyor. Bu yazı kapsamında gerekli olmadığı için bu veriler arasındaki detaya girmek istemedim. Dolayısıyla yazı boyunca kullanılan ÜFE ifadesi aslında yurtiçi ÜFE (Yi-ÜFE)’yi ifade etmektedir. **T.C. GSB raporunda toplam ödenen tutarlar yalnızca 2020 yılı için verildiğinden elle hesaplama uygun görülmüştür. Toplam ödenen tutarlar ilgili yıl için lisans öğrencilerine aylık ödenen tutar ile öğrenci sayısının çarpımının 12 ile çarpılmasıyla elde edilmiştir. T.C. GSB faaliyet raporundaki 2020 yılı toplam ödenen öğrenim kredisi tutarı 6.762.264.854 TL ve toplam ödenen burs tutarı 2.723.908.210 TL şeklinde açıklanmıştır. T.C. GSB’nin açıkladığı burs tutarı ile hesap edilen tutar arasında pek bir farklılık yoktur. Ancak öğrenim kredisi tutarları arasında önemli bir fark gözlemlenmektedir. Bu farkın nedeni büyük olasılıkla ilgili yıl içerisinde öğrenim kredisi almaktan vazgeçen öğrenciler nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Öğrencinin öğrenim süresini dondurması ya da ÜFE’nin yüksek olması öğrencileri bu eğilime yönlendirmiş olabilir. Burs ve öğrenim kredisi tutarları yüksek lisansta lisans ödemesinin 2 katına, doktorada 3 katına çıkmaktadır. Bu nedenle T.C. GSB’nin 2020 yılı için açıkladığı tutarın, benim lisans ödemesi tutarı üzerinden hesapladığım tutardan daha çok olmasını beklerken, açıklanan tutarın önemli ölçüde az çıkması oldukça şaşırtıcıydı.
Akademisyen Esat Daşdemir, 1994 yılında İstanbul’da doğdu. Lisans eğitimini Bülent Ecevit Üniversitesi İktisat Bölümünde yaptıktan sonra Marmara Üniversitesinde aynı alanda yüksek lisans eğitimine başladı. Yüksek lisans tez dönemini, yedek subay olarak yerine getirdiği askerlik göreviyle birlikte tamamladı. Aynı yıl İstanbul Üniversitesinde doktora eğitimine başladı. İstanbul Gelişim Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak kariyerine devam eden Esat Daşdemir tezini Prof. Dr. Halil Tunalı’nın danışmanlığında şirketlerin kâr payı dağıtımı ve vergi suçları üzerine yazmaktadır. Çalışma alanı gelir dağılımı, iktisadi büyüme ve kalkınma konuları üzerinedir.