Pazar Politik

Yolsuzluk dosyalarına dair medyada yapılan polis-adliye haberciliğinin düşündürdükleri

Abone Ol
Günümüzde ağır ileti bombardımanı altında kalan kitleler bilginin en yalın, sade ve kısa halini karşılarında görmek isterler çünkü pek çok fazladan verinin ortada olması haberin algılama sürecini zorlaştırır.

Son dönemlerde çökertilen çetelerden kayıt dışı paralar kazanan “fenomen”  takımına ve Ponzi siteminden milyonlarca dolarını kaptıran futbolculara kadar kamuoyunun gündemini pek çok yolsuzluk dosyası meşgul ediyor. Ülkenin politik olarak içine sürüklendiği suç iklimi düşünüldüğünde; bugünlerde ekranlarda ve çeşitli medya mecralarında en çok kendini ‘Polis-Adliye Muhabiri’ olarak tanımlayan gazeteciler karşımızdalar.

Farklı siyasi yelpazelere yakın olan medya mecralarının ve gazetecilerin elbette yolsuzluk dosyalarına yaklaşımları birbirinden çok farklı olabiliyor. Bazen aynı enformasyon farklı basın kuruluşlarında birbirlerinden çok farklı bir perspektifle aktarılır. Bazen ise bir grup medyanın manşetten verdiği haber başka bir medya grubu tarafından hiç görülmez. Hangi enformasyonun ne ölçüde yer bulacağı o medya yapılanmasının yayın kimliği ve yayın politikasına bağlıdır.

Tüm yelpazedeki medya yapılanmalarının siyasallaştığı ve özellikle konvansiyonel anaakım medyanın demokratik işlevlerini yerine getiremediği günümüz medya ekolojisinde pek çok etken haber değeri kavramına olumsuz bir şekilde yansıyor. Haber olgusuna dair güven duygusunun kitleler tarafından yitirildiği Post-Truth (Hakikat Ötesi) çağda bir haberin hangi kaynaklara dayandırıldığı ve teyit mekanizmasının ne denli uygulamaya sokulduğu hayati bir öneme sahip.

Günümüzde internet olgusu ve özellikle sosyal/yeni medya mecralarının yükselişiyle birlikte, haber kavramı etik bağlamından koparılmış durumda. Geleneksel medyanın içine düştüğü demokratik kriz ve sansür sarmalı da haber kalitesi ve niteliği bağlamında olumsuz etkilere sahip. Aslında haberin demokratik işlevleri olan, toplumu bilgilendiren, eğiten veya eğlendiren nesnel bir ileti olması beklenirken, günümüzde haber farklı hedefler doğrultusunda üretilen, kurgulanan, kodlanan ve tasarımdan geçen fabrikasyon bir meta haline geldi.

Demokratik hedeflerden öte belirli bir amaç doğrultusunda üretilen haberlerin günümüzde mesleki ektik ve ahlak kurallarına aykırı olmasının Post-Truth (Hakikat Ötesi) çağın yükselmesinde ve yalan haber olgusunun yaygınlaşmasında temel bir etkisi var. Günümüz medya ekolojisine dair rasyonel bir perspektif gözetildiğinde; medya profesyonellerinin, çeşitli medya örgüt ve yapılanmalarının, basın-yayın kuruluşlarının, gazetecilerin çeşitli menfaat angajmanlarının içinde oldukları ve haberi gerçekliğinden koparan manipülasyonlar yaptıkları yadsınamaz bir gerçek. Çok kaliteli, etik ve ahlak kuralları çerçevesinde işini yapan gazetecilerin hala var olması bu gerçeği değiştirmiyor maalesef.

Hangi mecrada yayınlanırsa yayınlansın; bir enformasyonun haber haline gelebilmesi için kurgulanması ve dolayımdan geçirilmesi gerekiyor çünkü aksi bir durumda karşımızda haber metni yerine düz bir metin olacaktır. Haberin ise belli başlı unsurları içermesi gerekir ve bu unsurları barındırmayan hiçbir metne haber denilemez. Bir haberin gerçeklikten koparılıp yalan veriler içeren bir ileti haline gelme süreci de o haberin unsurlarının tahrif edilmesiyle ortaya çıkıyor.

6N+1K olarak adlandırılan bu unsurlar Ne?, Nerede?, Ne Zaman?, Neden?, Nasıl?, Nereden? + Kim? sorularının cevaplarını verir. Böylelikle; bir haberi bağlamından koparıp, belirli bir amaç için dolayımdan geçirip hedef kitleyi aldatacak manipülatif bir ileti haline getirmek için haberin bu unsurlarından sadece bir tanesini bile gerçeklik bağlamından koparıp yalan üzerine tasarlamak yeterli olacaktır ve yalan haberin üretiminin ilk aşaması da budur.

Haberin üretim süreci muhabirin kendi kaynağından ham bilgiyi (knowledge) elde etmesiyle başlar. Bu aşamada birinci veya ikinci el kaynaklardan toplanan bilgi henüz haber niteliği taşımaz ve yayınlanacağı mecraya göre işlenmesi, kurgulanması ve dolayımdan (mediation)  geçirilerek enformasyon (information) haline dönüştürülmesi gerekir. Bir haberin gerçeklikten koparılarak içinin boşaltılması ve yalan bir iletiye dönüştürülmesi medya profesyonelleri tarafından tam da bu süreç içerisinde gerçekleştir.

Bir haberin oluşturulması sürecinde bilginin işlenip enformasyona dönüştürülmesinin temel sebebi hedef kitlenin ham bilgiyi algılamak ve tüketmekte yaşadıkları zorluktur. İşte tam da bu sebepten dolayı ekranlarda veya çeşitli medya mecralarında sürekli haberleri anlatan gazetecileri görüyoruz. Günümüzde ağır ileti bombardımanı altında kalan kitleler bilginin en yalın, sade ve kısa halini karşılarında görmek isterler çünkü pek çok fazladan verinin ortada olması haberin algılama sürecini zorlaştırır. Ayrıca sadeleştirilmemiş ve düzenlenmemiş bilgi yığınlarının hedef kitleye aktarılması da medya profesyonelleri için çok daha zordur ve dolayısıyla kurgulanmış verilerin aktarımı daha kolay ve amaca uygundur.

Medya kuruluşları ve basın-yayın organları için hangi enformasyonun haber bağlamında gündeme alınması gerektiği toplumun demokratik bilgi alma ve ifade özgürlüğü kaygısından ziyade çeşitli güç odaklarının birbirleriyle olan girift menfaat ilişkilerine bağlı artık. Salt basın meslek ilkelerinin gözetilmediği bir medya ekolojisinde şüphesiz her nevi dezenformasyon, manipülasyon, yalan haber, çarpıtma ve gerçeklik bağlamından koparma olgularının ortaya çıkması kaçınılmaz.

Artık tüm güç odaklarının ana savaş alanı sosyal medya mecralarıdır ve bu noktada yalan haber üzerine kurgulanan “Operasyonel Gazetecilik” gün geçtikçe yükseliyor. Mesleğini hakkıyla yapan gazetecileri tenzih ederek tüm basın ve medya kuruluşlarına basın meslek etik ilkelerini Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne göre hatırlatarak yazıyı noktalamak uygun olacaktır:

“Gazetecinin hakları, halkın haber alma hakkının ve ifade özgürlüğünün, meslek ilkeleri ise dürüst ve doğru iletişimin temelini oluşturur. Meslek ilkeleri gazetecinin ve basın - yayın organlarının özdenetimini öngörür ve değerlendirme mercii öncelikle vicdanlardır. Dolayısıyla basın yayın organları yöneticileri ve gazeteciler; medya ve dijital ortamda meslek ilkelerine uymalı, uyulmasını gözetmelidir. Gazeteci olmadıkları halde çeşitli biçimlerde gazetecilik faaliyetine katılanlar da bu sorumluluklar kapsamındadır.  Bu olgu dijital platformlarda yapılan yayıncılık, gazete ve dergilerin sosyal medyadaki faaliyetlerini de kapsar. Herkes, bilgi edinme ve haber alma, özgür düşünce, ifade ve serbest eleştiri hakkına sahiptir. Düşünce ve ifade özgürlüğünün kullanılmasının başlıca yolu olan basın ve yayın özgürlüğü temel insan haklarındandır. Bu hakların demokratik hukuk devletinde anayasal güvence altında olması esastır.”

ü