Loading...
- 660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve ilgili düzenlemeler uyarınca bağımsız denetime tâbi bir şirket olması,
- Şirketin YP nakdi varlıklarının (altın dahil, efektif döviz ile bankalardaki YP mevduatın) TL karşılığının 15 milyon TL’nin üzerinde olması,
- Şirketin YP nakdi varlıkların TL karşılığının; aktif toplamından veya son 1 yıllık net satış hasılatından büyük olanının yüzde 10’unu aşması olarak belirlenmiştir.
- Mevcut YP nakdi varlıkları ile en güncel finansal tablolarına göre aktif toplamını ve son 1 yıllık net satış hasılatını bağımsız denetim kuruluşuna tespit ettirmeleri,
- Kullanacakları kredinin vadesi boyunca YP nakdi varlıklarının TL karşılığının 15 milyon TL’yi aşmayacağını ya da aşsa bile aktif toplamından ya da son 1 yıllık net satış hasılatından büyük olanının yüzde onunu geçmeyeceğini beyan ve taahhüt etmeleri,
- Söz konusu beyan ve taahhüdün banka tarafından kontrolünün sağlanmasını temin etmek için şirketlerin her ayın ilk 10 iş günü içinde bir önceki ay sonu bilançosuna göre YP nakdi varlıklarının, aktif toplamının ve bir önceki ay sonu itibarıyla son 12 aylık net satış hasılatının güncel değerini bankaya iletmeleri gerekmektedir. Bu kapsamdaki izlemeler ve sorumluluk ise bankalara yüklenmiştir.
Karar BDDK tarafından yayımlanarak kredi kullanımı ile ilgiliymiş gibi gösterilmeye çalışılmakla birlikte, gerçekte tamamen döviz bulundurma ile ilgili bir Karardır.Ayrıca, şirketlerin kullanacakları krediler için 3’er aylık takvim dönemlerini izleyen ay sonuna kadar SMMM, YMM veya bağımsız denetçi onaylı olarak bankalara ve diğer kuruluşlara tevdi etmesi gereken belgeleri tevdi etmemesi veya tevdi etse bile bu belgelere göre yanlış beyanda bulunduğunun tespit edilmesi halinde söz konusu şirketlere TL cinsinden yeni bir nakdi ticari kredi kullandırılamayacağı ve 30 Haziran 2022 tarihinden itibaren bu şirketlere kullandıran TL cinsinden ticari nitelikli tüm nakdi kredilere %500 risk ağırlığı uygulayacağı kararlaştırılmıştır. Kararı kısaca değerlendirecek olursak; öncelikle yaklaşık yedi aydır, sık sık ülkede ne işe yaradığı çok da belli olmayan pek çok önlem alınmaktadır. Büyük buluşlarmış gibi önümüze getirilen gerçekte ise ciddi ve tutarlı ekonomi politikaları ile bağdaşmayan bu uygulamaların tamamı da çok uzun zaman geçmeden birer fiyaskoya dönüşmektedir. Nitekim, enflasyon, kur dengesi, cari açık vb. temel ekonomik konularda istikrar sağlayıcı hiçbir gelişme görülmemektedir. Bu nedenle de sürekli yeni bir şeyler yapılma ihtiyacı doğmaktadır. Bu Karar da bu çerçevede alınmış belki işe yarar diye ortaya konulmuş bir Karardır. Karar BDDK tarafından yayımlanarak kredi kullanımı ile ilgiliymiş gibi gösterilmeye çalışılmakla birlikte, gerçekte tamamen döviz bulundurma ile ilgili bir Karardır. Çünkü Karara göre kredi konusu elde döviz bulundurma düzeyine göre kullandırılıp kullandırılamayacağına karar verilen bir sonuçtur. Kredi kullandırımı normalde firma riskliliği ve banka risk yönetimi çerçevesinde belirlenen miktar, vade, teminat gibi kredi riskini önlemeye yönelik unsurlardan oluşur. Oysa bu Kararda kredi kullandırma genel kredi kullandırım sınırlamalarının ötesinde sadece taşınan döviz pozisyonuna bağlanmıştır. Dolayısıyla gerçek amaç zorlayıcı para politikası uygulaması ve elde bulundurulan döviz miktarının sınırlandırılmasıdır. Muhtemelen, sermaye kontrolü uygulandığı düşüncesi oluşturulmaması için, hazırlanan Karar BDDK’ya iletilmiş ve bu Kurumca yayımlanması sağlanmıştır. Ancak kapsam dahilindeki firmalara ne gibi zorluklar yaratacak acaba hiç düşünülmüş müdür? Bu tür uygulamalarla yabancı sermayenin gelmesini beklemek hayalciliktir. Nitekim uzun zamandır Net Hata Noksan kapsamında ne olduğu belli olmayan yabancı para girişleri dışında Ülkemize yabancı sermaye girişi olmamaktadır.
Gerçekte sorunu temelinde çözmeyen dağınık, günü kurtarma amaçlı ve cılız uygulamalar, yukarıda anlattığımız karar alındıktan sonraki gelişmelere baktığımızda artık günü bile kurtarmamaktadır.İkinci olarak belirttiğimiz üzere bu tür sorunun özüne yönelik olmayan uygulamalar ülkedeki sorunların çözümüne hiçbir katkı sağlamamakta, tam tersine yeni sorunların doğmasına yol açmaktadır. Gerçekte sorunu temelinde çözmeyen dağınık, günü kurtarma amaçlı ve cılız uygulamalar, yukarıda anlattığımız karar alındıktan sonraki gelişmelere baktığımızda artık günü bile kurtarmamaktadır. Piyasa oyuncuları her gün, bugün acaba ne açıklanacak şeklinde düşüncelerle güne başlamaktadır. Oysa gerçek istikrarlı bir ekonomide sürprizlere yer yoktur. Sürprizin olduğu yerde piyasa oyuncuları fiyatlamalarına bu sürpriz olasılıklarını da bir risk primi olarak yansıtmaktadır. Göstermelik bu tür küçük uygulamaların ekonomimize zarar verdiğinin artık görülmesi gerekir. Dünyada küresel ekonomilerde de sorunlar giderek büyümektedir. 2022 ikinci yarısı ve 2023 çok zorlu dönemler olacaktır. Daha sonraki yıllar için de belirsizlikler bulunmaktadır. Ülkeler buna yönelik ekonomi biliminin kurallarına uygun temel defansif önlemler almaktadır. Biz ise ekonomi biliminden giderek uzaklaşarak, aslında başarısızlığı çoktan ortaya çıkmış kendi ekonomik fikirlerimizi denemeye ısrarla devam etmekteyiz. Bunun sonucunda geleceğe bakarak galiba en iyi günümüz bugündür diyebiliriz.