Yerel seçimlerde CHP’nin önündeki önemli bir handikap da genelde millet ittifakının özelde İYİ Parti’nin alacağı tutumla ilgilidir. İYİ Parti yerel seçimlerde iş birliğine yanaşmasa, CHP de bunu kendince Zafer Partisi ile ikame etmeye çalışırsa bu hem büyük bir yanlış olur hem de yaşanacak handikabı daha da büyütür.
Öyle görülüyor ki Kılıçdaroğlu nasıl ki genel seçimlerde Deva, Gelecek ve Saadete özgül ağırlıklarının çok üstünde paye biçtiyse bu seçimde aynı şeyi Zafer Partisi için yapmaya hazırlanıyor. (Zafer Partisi İYİ Parti’nin alternatifi olmadığı gibi onunla iş birliği yapmak büyük bir yanlışın ötesinde seçime ve demokratik işleyişe bir yarar da sağlamayacaktır. Toplumda karşılığı olmayan, aldığı yüzde iki oyu da göçmen karşıtlığı ile ilgili yürüttüğü saldırgan ve ırkçı politikalara borçlu. Zafer Partisi’ni büyütüp toplumun gündemine sokmak sosyal demokrat bir parti olduğunu iddia eden CHP’nin üstleneceği bir misyon olmamalı.) Böyle bir atılım sadece CHP’ye değil demokrasiye de yapılacak en büyük kötülüktür. Şimdilik bu bahsi bir kenara bırakıp İYİ Parti’ye bakalım.
2018 seçimlerinde Kılıçdaroğlu İYİ Partiye 15 vekil vererek grup kurmalarına önayak olmuş, bu yolla seçime girmelerini sağlamıştı. Bu iş birliği 2019 seçimlerine de yansımış İYİ Parti Mersin hariç yukarıda adı geçen büyükşehirlerde resmi protokol yaparak CHP’yi desteklemiş ve kazanmasına katkı sağlamıştı. Her ne kadar sonrasında CHP tarafından hep el üstünde tutulmuşsa da gerek İYİ Parti’nin son seçimde Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı takındığı tutum gerekse de son kurultaylarında, 2018 iş birliğini Akşener’in “en büyük pişmanlığım” diye lanse etmesi CHP açısından yaralayıcı olmuştur. Bu tutum ve tavır bundan sonraki ittifakı -en azından Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı sürerse- zora sokmuştur.
Bu durumda İYİ Parti ya CHP ile ittifak yapmayacak ya da Deva, Gelecek ve Saadet’in yaptığı gibi özgül ağırlığının çok üstünde tavizler kopararak seçime birlikte girmeyi ancak o şartla kabul edecektir. Sözgelimi İYİ Parti, CHP’nin kazandığı bazı büyükşehirleri isteyebilir. Öyle olsa bile HDP desteklemediği taktirde bu büyükşehirlerin kazanılması çok zor. Bunu bilmek için müneccim olmaya gerek yok. Burada yapılması gereken ittifakı sürdürmek ve HDP’nin desteğini sağlamaktır. Siyaset ihtimal dahilinde olanı mümkün kılma sanatıdır. Bu ihtimal hala vardır.
Hem ülke hem CHP kritik bir süreçten geçiyor. Ülke zam yağmurlarının pençesinde inlerken bir kesim lüks ve safahat içinde yaşıyor. CHP ise enerjisini dışa yöneltmek yerine iç tartışmalarla tüketiyor.4- Aday belirleme biçimi
Bu noktada önemli bir husus da aday belirleme biçimi ile ilgilidir. Bu seçimde doğru yere doğru aday şiarı ile çıkılmalı. Doğru yere doğru aday belirlememek yerel seçimlerin en büyük handikabı olur. Bilindiği üzere Türkiye’deki anti demokratik seçim yasası partilerde lider oligarşisine yol açmıştır. Milletvekili adayı seçilmek hiçbir liyakat ve ehliyete bakılmaksızın liderlerin iki dudağı arasından çıkacağı iki kelimeye bağlı olduğu son seçimde bir kez daha görüldü. Aynı durum aşağı yukarı yıllardır yerel seçimler için de geçerli.
Nitekim geçtiğimiz genel seçimde CHP çok kötü bir milletvekili listesi yaptı. Bu iki bakımdan böyleydi: Birincisi yüzde bir bile oyu olmayan dört partiye bedavadan 38 vekil veridi. Bu durum tabanda büyük bir tepkiye yol açmasına rağmen herkes seçimin amaçlarının büyüklüğü nedeniyle bunu sineye çekti. İkincisi geri kalan CHP adayları da daha çok ahbap çavuş ilişkileriyle belirlendi. Örgüt, üyeler, emek ve liyakat pek dikkate alınmadı. Kendi geleceklerini genel başkana bağlayan ve en önemli özellikleri genel başkana yakın olmak olan birçok isim 5-6 hatta yedi kez vekil seçildi.
Düşünsenize CHP’de 2 kişi 7, 3 kişi 6, 25 kişi 5, 50 kişi 4 kez mv seçilebiliyor ve kimse de buna ses çıkarmıyor ya da çıkaramıyor. AKP’de bile üç dönem kuralı işlerken yıllardır AKP karşısında yenilen bu kadronun hiçbir öz eleştiri yapmadan ha bire kendini meclise bu yolla taşımış olması manidardır. Halka ve seçmene dayatılan bu absürt durum düzeltilmesi gereken bir haksızlıktır.
Şimdi benzer bir yanlışın yerel seçimlerde de işlemesi kaygısı var. Çünkü geçmişte de parti içi iktidara sahip olan kimi kişi ve klikler garantili yerlere kendi dost ve yakınlarını atadılar. Bazı yerlerde uygun olmayan seçimler nedeniyle kaybedildi. Oysa yerel seçimlerde seçimi kazanmada adayın şahsi ve özgül ağırlığı çok önemlidir.
Yerelde 1) doğru aday 2) doğru kampanya ve 3) genelde yakalanacak rüzgâr sonuçları belirlemede etkili olur. Bu mantaliteyle hareket edilmezse sonuç hüsran olabilir. Genel seçim yenilgisinden sonra yerelde yaşanacak bir hezimet AKP’yi iyice yerleştirecek ve Cumhur İttifakının yapacağı her şeyin meşruiyetini kazandığı seçim zaferlerine bağlayacaktır.
CHP ve muhalefet, ittifakı dağıtmadan ve HDP’nin desteğini kaybetmeden yerel seçime gidebilirse kazanabilir ve Türkiye’ye kazandırabilir. Bunun için de kendisini gözden geçirerek özeleştiri yapması ve ardından topyekûn bir değişime gitmesi gerekir.SONUÇ
Sonuç olarak belirtmek gerekir ki hem ülke hem CHP kritik bir süreçten geçiyor. Ülke zam yağmurlarının pençesinde inlerken bir kesim lüks ve safahat içinde yaşıyor. CHP ise enerjisini dışa yöneltmek yerine iç tartışmalarla tüketiyor. Seçim kaybedildiği halde elde edilen sonuç genel merkez tarafından başarı gibi lanse ediliyor.
Oysa CHP ve muhalefet bütün koşullar oluşmuşken genel seçimi kaybetti ve ülke 5 yıl daha Erdoğan ve Cumhur İttifakı tarafından yönetilmeye mahkûm edildi. Şimdi önümüzde yerel seçimler var. Eğer CHP ve muhalefet yukarıda bahsi geçen handikapları aşamazsa yerel seçimleri de kaybedecektir. O taktirde AKP ve Erdoğan’ın daha da fütursuzca davranacakları bir yola gireriz.
Buna karşın CHP ve muhalefet, ittifakı dağıtmadan ve HDP’nin desteğini kaybetmeden yerel seçime gidebilirse kazanabilir ve Türkiye’ye kazandırabilir. Bunun için de kendisini gözden geçirerek özeleştiri yapması ve ardından topyekûn bir değişime gitmesi gerekir. Yerel seçim öncesi yeni bir moral ve motivasyona ihtiyaç var. Ya bu yapılarak kritik eşik aşılır ya da genel seçimden sonra yerel seçimde de AKP’ye ikinci bir zafer “altın tepside” sunulmuş olur.
ü