Bir parça nefes almaya ihtiyacımız var. Altılı Masa’nın bu kadar “umut” hâline gelmesinin tek nedeni de bu. Çok büyük hatalar yapmadıkları takdirde bunu başarabilirler.
Loading...
Depremin tüm yıkımı içimizi olanca şiddetiyle sarsmaya devam ediyor. Aramama ve kurtaramama sefaleti sonrası insan olmanın en asgari şartlarının dahi, bir ay geçmesine rağmen hâlâ sağlanamadığı, molozlar altında hâlâ insanların olduğu, kayıp çocuk ve insanların bulunamadığı, salgın hastalık risklerin artığı bir süreç yaşanıyor.
İktidar tüm beceriksizliklerini sergilemeye devam ederek yıkımın boyutlarının katmerli şekilde yaşanmasına neden olmaya devam ediyor. Tüm bu acıların arasında seçim gündemine ilişkin yazı yazmak zor olsa da bir zorunluluk olarak kendisini dayatıyor.
İktidar depremi bahane ederek seçimleri erteleme noktasında nabız yoklasa da halkın öfkesinin sandığa kilitlendiğinin görülmesi üzerine bundan vazgeçtiğini düşünüyorum. Özellikle son yedi yıldır uygulanan faşizmin açık icrası nedeniyle oluşan baskı ve altılı masada şekillenen muhalefetin sokaktan uzak durması halkın kendisini ifade edebileceği tek alan olarak seçimler ve sandığın kalmasına neden olmuştur.
14 Mart tarihi itibariyle AKP Genel Başkanı seçim kararı alarak seçim takvimini başlatmış bulunuyor. 14 Mayıs tarihinde Parlamento ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri gerçekleştirilecek.
Altılı masa sancılı da olsa Kemal Kılıçdaroğlu’nu aday olarak ilan etti. Meral Akşener’in masayı neden terk ettiğinin hâlâ tüm gizemini koruduğunu düşünüyorum. Açıklanan nedenlerin gerçekçi olmadığı gibi dönüşünde ortaya konulan nedenlerin bir gerçekliği olmadığı gibi.
Kamuoyuna yansıyan beşli çete pazarlıklarının önemli etkisi olduğu muhtemel görünüyor. Kılıçdaroğlu’nun son grup toplantısında “artık büyük lokma yiyip büyük konuşmayacağız” lafı dikkatlerden kaçtı. Seçimler sonrası izlenecek politikalarla pazarlığın gerçek yüzünün ortaya çıkacağını düşünüyorum.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun “sadece iktidarı değil sistemi değiştireceğiz” söylemine rağmen ilk tartışılan konunun HDP ile görüşülüp görüşülmeme noktasına gelmesi Altılı Masa’nın samimiyet testidir. Seçim aritmetiği içerisinde ve sonrasında Anayasa değişikliklerinde HDP’siz mesafe alamayacak olanların Akşener’in icazetiyle görüşüyor görüntüsü HDP seçmeni için rahatsız edici ve sonrasının ipuçlarını da içerisinde barındırmaktadır.
Sistemi değiştirme söyleminin gerçekliği bugünden kurulacak pratikle mümkündür. Rejimin kırmızı çizgilerini ve söylemini muhafaza ederek ya da yeniden üreterek bir yeniyi inşa edemezsiniz. Ülkenin sağıyla gönül rahatlığıyla yürütülen görüşmeler aynı rahatlıkla soluyla da yürütülmelidir. Bu kapsayıcılık sağlanamadığı takdirde hem seçimler hem de seçimler sonrası başarı şansınız zordur.
Erdoğan’nın seçim kararını açıklaması sonrasında Davutoğlu, Erdoğan’nın adaylığının Anayasaya aykırı olduğunu ancak Millet İttifakı olarak itiraz etmeyeceklerini açıkladı. Seçim yarışına girdiğiniz, depremle birlikte meşruluğunu iyice kaybetmiş bir partiye ve onun başkanına karşı mücadele ediyorsunuz, yasalara aykırı olarak seçimlere girmesini kabul ederek meşruluk sağlıyorsunuz. Üstelik Anayasaya rağmen. Akıl alacak gibi değil.
Ben terörist ilan edilerek işimden atıldım. Anayasayı silah zoruyla yıkmaya çalışan bir örgüte üye olmaktan Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanıyorum. Ancak elimde Anayasa ve AYM Kararlarıyla bunları uygulayın ve uyun diyerek iktidara karşı defalarca eylemler gerçekleştirdim, defalarca gözaltına alındım.
Bu ülkede AKP bu denli hukuksuzca ve pervasızca hareket edebiliyorsa muhalefetin itiraz etmemesindendir. İktidar yasaları çiğniyor hiçe sayıyor, muhalefet itiraz etmiyor vatandaş faşizmin postalları arsında eziliyor. Muhalefete düşen ilk şey, hiç olmazsa bu saatten sonra, Anayasa ve yasalara, hukuka sahip çıkmaktır. Erdoğan’ın adaylığının yasalara aykırı olduğunu en yüksek perdeden dile getirip gerekli başvuruları yapmaktır. Meşruluğunu yitirmiş bir iktidara meşruiyet kazandırmak değildir. Aksi yarın seçimi kaybettiğinizde elinizde bir hiç dışında bir şey kalmaz.
Birçok çevre muhalefeti bu aşamada eleştirmenin doğru olmayacağını söylese de aksine tam da bu aşamada eleştirmek gerekiyor. Aksi testi kırıldıktan sonra söyleyeceğimiz söz bir anlam ifade etmez.
Muhalefete düşen ilk şey, hiç olmazsa bu saatten sonra, Anayasa ve yasalara, hukuka sahip çıkmaktır. Erdoğan’ın adaylığının yasalara aykırı olduğunu en yüksek perdeden dile getirip gerekli başvuruları yapmaktır.
AKP açısından bir sona doğru yol alırken elinde sadece deprem konutlarının yeniden inşası dışında söyleye bileceği bir propaganda malzemesi kalmamış tüm barutunu tüketmiş bir iktidarla karşı karşıyayız. Böyle olması seçimlerde iktidarını muhalefete tepside sunacağı anlamına gelmiyor. İktidarını bırakmamak için her şeyi göze alabileceğini ve yapabileceğini biliyoruz.
Kılıçdaroğlu’nun SADAT’ı ziyaretinin boş bir kuruntu olmadığını yaşadıklarımızla çok iyi biliyoruz. Hafızalarımızda oluşan kimi kodları harekete geçiren eylemleri Taksim saldırısıyla birlikte yeniden yaşadık. Bununla birlikte HDP binalarına yönelik “meczup”ların saldırılarının artığı yine gözlemleniyor. Aynı şekilde Cemevleri ve Alevilere yönelik saldırılar zaman zaman ortaya çıkıyor. Rejim açısından toplumun fay hatlarını harekete geçirmekte en önemli kart yine Kürt ve Aleviler olarak görünüyor.
Yargı sopası da iktidarının devamı açısından en elverişli araçlardan biri olarak varlığını sürdürüyor. Özellikle HDP kapatma davasında Anayasa Mahkemesi’nin verdiği tutarsız kararlarla seçimlerin sonuçlarını etkileme potansiyelini elinde tutuyor.
Mahkemenin kimi kararları olumlu bulunsa da kritik noktalarda kendini inkâr pahasına verdiği karalarla Erdoğan rejiminin devamının önemli bir aracı olarak varlığını koruyor. Bu nedenle HDP’nin seçimlere yönelik hazırlıklarını tüm ihtimalleri göz önünde bulundurarak yapması önemli bir zorunluluk hâline geliyor.
Yirmi yaşında ki bir gencin AKP’siz bir yaşamın nasıl olduğunu bilmediği, bizlerin ömründen yirmi koca yılın çalındığı, hakaretsiz, küfürsüz, aşağılanmadan, beceriksizlikler yüzünden insanların ölmediği, insan hayatının bu kadar ucuz olmadığı, her insanın insan gibi yaşayabileceği, doğanın talan edilmediği vb. bir yaşamı özledik.
Bir parça nefes almaya ihtiyacımız var. Altılı Masa’nın bu kadar “umut” hâline gelmesinin tek nedeni de bu. Çok büyük hatalar yapmadıkları takdirde bunu başarabilirler. Var olan hâliyle gerçek bir demokrasiyi, bir yeniyi inşa edebileceklerini düşünmüyorum. Nefes aldıktan sonra bunu ancak biz inşa edebiliriz. Bu ülkenin tüm ötekileri, ezilenleri, dili başka, inandığı başka başka olsa da mücadelemiz ve dayanışmamızla bunu ancak biz inşa edebiliriz.