Pazar Politik

Yeni tarz hukuk: Yeşiller hem davalı hem davacı!

Abone Ol
Yeşiller Partisi olarak tarihimizi kendimiz yapıyoruz. Ne yazık ki ideal koşullarda değiliz ama ülkeyi demokratik bir hukuk devleti haline getirmeye ilk önce kendi sorunumuzu çözerek başlıyoruz. Yeşiller Partisi Eş Başkanı Koray Doğan Urbarlı yazdı

Loading...

Bir söyleşi ya da bir YouTube programı olsun; hatta iş, arkadaş ya da tanışma sohbetinde olsun Yeşiller Partisi’nin adı geçtiğinde arkasından gelen iki soru ve şaşırma hep aynı oluyor: Hala kurulmadı değil mi? Neden izin vermiyor Bakanlık? Olacak iş değil ya! Bu iki sorunun ve arkasından gelen şaşırmanın yanıtı ve tepkisi hep aynı aslında. 21 Eylül 2020’de yasal olarak tüm gerekliliklerini yerine getirmiş (Bunu nereden bildiğimizi biraz sonra anlatacağım) Yeşiller Partisi’nin tüzel kişilik olmaya hak kazanması için alması gereken kâğıt olan “Alındı Belgesi” henüz verilmiş değil. İçişleri Bakanlığı o tarihten bu yana belgeleri inceliyor ve süreci uzatıyor. Yasada belli bir süre olmaması da işlerini kolaylaştırıyor. Yeşiller Partisi olarak yaşadığımız süreci hukuka dair terimlerle açıklama aşamasını çoktan geçtik. Çünkü artık hukuk falan yok ortada. Bir komedi var. Ve ne yazık ki Karl Marx’ın “Louis Bonaparte’ın 18. Brumaire’i” adlı eserinde dediği durumu da aştık. Hani şu: Hegel, bir yerde, şöyle bir gözlemde bulunur: bütün tarihsel büyük olaylar ve kişiler, hemen hemen iki kez yinelenir. Hegel eklemeyi unutmuş: ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak. Alıntısından bahsediyorum. Çünkü biz artık trajediyi yaşadık. Komediyi yaşadık. Artık aklımızla alay edilen bir skandal boyutuna geçtik. Neyden bahsediyorum kısaca anlatayım. Bakanlık “Alındı Belgesi’ni” vermemekte ısrar edince biz de elbette hukuki süreci başlattık. Derdimiz Bakanlık mahkûm edilsin vs. de değildi. Seçme, seçilme ve siyasi olarak fikirlerimizi yayma hakkımızı (Anayasa 68 de diyebiliriz!) kullanmaktı. Hukuk sistemimiz bir süre bizim bir parti olup olmadığımıza karar veremedi. İdari mahkeme ve istinaf mahkemesi arasında gidip geldik. Fakat sonrasında dava açıldı. Bakanlık bir savunma verdi. Savunma dediğimiz de aslında yasada parti kurmakla ilgili bölümü kopyalayıp yapıştırmışlar. Orada da esas vurgu bizim e-devletten alıp, e-olmayan devlete teslim ettiğimiz belgelere yapılıyor. Dolayısıyla mahkeme de Bakanlık’a dedi ki “Gönderin bakalım bu belgeler, belge mi?” 15 gün de süreniz var bunları göndermek için. Bakanlık göndermedi! İşte bu trajediydi. Mahkeme aynı kararı ikinci kere verdi. 15 gün süre daha verdi Bakanlık’a! Bakanlık yine göndermedi! İşte bu komediydi. Sonunda ne yaptı peki mahkeme? Bakanlık size karşı bir delil sunamıyor! Siz haklısınız diyerek önümüzü mü açtı? Hayır! Bakanlık’tan alamadığı belgeleri bizden istedi! Aklımızla alay edercesine, bir erk olan yargı, yürütmeye diş geçiremediği için bize davalı rolü de oynamamızı teklif etti! 15 günlük yasal süremiz başladı. İşte bu da skandal. Elbette gerekeni yapacağız. Bizim derdimiz Türkiye’de siyaset yapmak. 21 Eylül 2020’de biz bu partiyi resmi olarak örgütlemeye başlasaydık belki Türkiye şu anda iklim krizi karşıtı mücadelenin bayrağını en önde taşımayacaktı ama müsilaj, orman yangınları, ekonomik kriz, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, kuraklık, gıda krizi vb. birçok sorunda çözüm önerilerimiz çok daha net, çok daha geniş kesimlerce duyulacaktı. Yeşiller Partisi’ne yapılan bu siyasi blokaj aslında canlı cansız bu ülkenin AKP-MHP Rejimi ve onların para babaları tarafından mağdur edilen her unsuruna karşı yapılmış bir blokaj. Seçimde yer alacağımız ittifakın sözünü daha güvenilir yapacağımız için, gençlerin yüzünü dönmesini sağlayacağımız için, Türkiye’yi Avrupa’da ve dünyada aynı dili konuştuğumuz muhataplarımızın gözünde önemli bir ülke haline getireceğimiz için yapılıyor bu blokaj. Tekrar Marx’a dönelim. Nasıl başlar kitap? “İnsanlar tarihlerini kendileri yaparlar, ama onu serbestçe kendi seçtikleri parçaları bir araya getirerek değil, dolaysızca önlerinde buldukları, geçmişten devreden verili koşullarda yaparlar.” Biz de Yeşiller Partisi olarak tarihimizi kendimiz yapıyoruz. Ne yazık ki ideal koşullarda değiliz ama ülkeyi demokratik bir hukuk devleti haline getirmeye ilk önce kendi sorunumuzu çözerek başlıyoruz.