Yaşam alanı savunucuları, Maçka Parkında buluşarak başkanlık referandumunda 'Hayır’ diyeceklerini ilan etti. Maçka Demokrasi Parkında bir araya gelen yaşam alanı savunucuları, doğa katliamlarına dikkat çekerek, referandumda "Hayır" oyu kullanacaklarını açıkladı. Doğa ve yaşam savunucularının çağrısıyla Maçka Demokrasi Parkı'nda düzenlenen #Hayır etkinliğinde bir araya gelen yurttaşlar, yaşam alanlarına dair kararların tek bir kişinin insafına bırakılmasını kabul etmediklerini söyleyerek, referandumda #hayır dediklerini duyurdu. Etkinliğe, aralarında Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Ekoloji Meclisi, Karadeniz İsyandadır Platformu, Kuzey Ormanları Savunması, Beyoğlu Kent Savunması gibi örgütlerin de bulunduğu çok sayıda doğa ve yaşam savunucusu katıldı. Açıklamada "Beton değil park", "Yaşamı savunanlar 'Hayır' diyoruz" pankartları ile "Doğan'ın talanına hayır", "Taş Ocaklarına hayır", "Parkların yok olmasına hayır", "İş cinayetlerine hayır", "Madde 80'e hayır", "GDO'ya hayır",   "Betona hayır", "Madene hayır", "Siyanüre hayır", "Termik santrallere hayır" ve üzerinde "Hayır" yazan dövizler taşındı. Doğaseverler, beraberinde getirdikleri bezlerin üzerine referandumda neden "Hayır" dediklerinin gerekçesini yazarak, etrafta bulunan ağaçlara astı. ‘DOĞA VE KENTLER YOK OLMASIN DİYE HAYIR’ Ortak açıklamayı yaşam savunucuları adına Funda Alp okudu.  Alp,  “Biz yaşamı savunuyoruz ve diyoruz ki, yaşama dair kararlar, o kişi kim olursa olsun tek bir kişinin hükmüne ve yetkisine emanet edilemez. Güç düşkünlerinin zifiri karanlıklar yaratmasına imkan tanıyacak yetkilere, OHAL dayatmacılığının kalıcılaştırılmasına, memleketin tapusunun tek bir kişiye verilmesine hayır diyoruz” dedi. Hayır demelerinin nedenlerini de sıralayan Alp, “Referandumla başkanlık gelirse, tek bir kişi tüm Türkiye’nin temsil edildiği koca meclisten üstün olacak, doğaya ve kente darbe getiren Madde 80 gibi yasalar çıkarabilecek, birçok denetim mekanizmasından muaf olacak. Bu tek kişi ‘Ormanı kes’ dediğinde ciğerlerimiz sökülecek, ‘Kıyılar benim’ dediğinde deniz kaybolacak, tarihi ve kültürel yapılar daha hızla yok edilecek, rantın otelleri yükselecek, parklar kapanacak ve bu kişi istediği her yere nükleer santral yaptırabilecek” diye konuştu. Alp, yaşamı savunanlar olarak, doğa ve kentler yok olmasın diye herkesi Hayır demeye çağırdıklarını söyledi. KÜLTÜREL MİRASLARIMIZ ANAYASAL KORUMADAN YOKSUN’ İstanbul Barosu Çevre Komisyonu Sekreteri Tuğba Demir Öztürk de, “Eylül ayında yürürlüğe giren 6745 sayılı torba yasa ülkenin ihtiyaçlarına yönelik bir yasa olmamakla beraber doğamızı, kentlerimizi, yaşam alanlarımızı çeşitli projelere teslim etmektedir. Anayasa değişikliği gerçekleşirse yaşam alanlarımıza en büyük zararı verecek olan en büyük kanun 6745 sayılı kanun olacaktır. Bu kanun ile geleceğe miras bırakabileceğimiz korumaya muhtaç tüm doğal kaynaklarımız ve kültürel miraslarımız anayasal korumadan yoksun kalacaktır” dedi. Öztürk, İstanbul Barosunun çoğulcu ve  katılımcı bir anlayışla hazırlanmayan parlementer demokrasiyi yasama, yargı ve yürütme erkleri arasındaki kuvvetler ayrılığı ilkesini ortadan kaldıran toplumun çevreyle uyum içerisinde yaşama iradesini yansıtmayan anayasa değişikliği teklifine  'hayır' dediklerini söyledi. ‘BİZİM CEVABIMIZ HAYIR’ Ağaçlı köyü sakini Nezih Beceral, inanılmaz bir talan ve yağmanın içerisinde kaldıklarını söyleyerek şöyle devam etti: “Ağır yaralıyız. Kıyılarını, kumsalımız, dağlarımız, tepelerimiz yok edildi. Bizleri inanılmaz bir mutsuzluğa doğru sürüklediler. Evet ağır yaralıyız. Ama ölmeye de niyetimiz yok. Son kalan alanlarımızı da savunmaya devam edeceğiz. Çevre talanına, ormanlarımızın talanına hayır. Bizim cevabımız hayır.” Daha sonra konuşan Nazım Dikbaş, kuvvetli bir dayanışma içerisinde olmaları gerektiğini vurguladı.