Hukukun işlemediği, zayıfladığı durumlarda kişiler arasındaki güven ve maddi çıkar ilişkileri kanunun yerini almaya başlıyor. Bazıları bu durumu bir tür yeni feodalizm şeklinde tanımlıyorlar. Aslında ortaya çıkan “mafya devlet”.
Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana organize suç, birkaç şehir ve bölgede marjinal bir sorun olmaktan çıkıp ulusal istikrar ve uluslararası barış ve güvenliğe yönelik ana tehdit haline geldi. Tehdit uluslararası hale gelirken, çok taraflı yanıt yavaş, kopuk ve tepkisel oldu. Yasa dışı kaçakçılık ve organize suç örgütlerinin tüm faaliyetleriyle daha etkin mücadele etmek için ise geniş yapısal değişikliklere ihtiyaç olduğu aşikâr.
Bugün “yasadışı küreselleşme” ve getirdiği sorunları yaşıyoruz. 1990’larda küreselleşmenin gizli boyutları, yasadışı sınır ötesi insan, mal, para ve bilgi akışını içerdiğine dair endişeler çok sınırlıydı. Yasadışı küreselleşme konusu itibariyle özellikle devlet polisliği çabalarının uygulamalarına ve politikalarına odaklanarak, zaman içinde devletler ile yasa dışı suç örgütleri arasındaki etkileşimi eleştirel bir şekilde inceler. Güvenlik, ekonomi politikaları ve sınır ötesi suç çalışmaları arasında köprü oluşturmayı amaçlar.
Sırp gümrük kapılarının açılarak yaptırımların delinmesi ve her türlü silah da dahil kaçakçılığa izin veren Slobodan Miloseviç bugün 1990’ların geniş çaplı organize suçlarının en büyük sponsorları arasında sayılır. Venezüelalı yazar Moisés Naim devletlerin üst düzey askeri yöneticileriyle uyuşturucu çetelerini ve kartellerinin ilişkilerini ele aldığı çalışmalarında Venezuela’nın Madura ve Chavez yönetimlerinin aynı derecede mafya ve suça bulaşmış olduğundan bahseder.
Yolsuzluk uygulamaları, devletin neredeyse tamamen kriminalize edilmesine nasıl evrilir ve bir mafya devletinin ortaya çıkması için gerekli koşullar nelerdir? Başkan Chavez ve Maduro'nun yönetimlerinin kritik dönemeçleri incelenecek olursa, Venezuela'nın Başkan Hugo Chávez yönetimindeki siyasi gidişatın Başkan Nicolás Maduro yönetimindeki mafya devletinin sağlamlaştırılmasına yol açtığı açıktır. Bu kritik dönemeçler, istemeden de olsa önce mafya devletinin temellerini atmış, ardından devletin kriminalize edilmesine izin vermiş ve teşvik etmiştir. Petrol üretimindeki dramatik düşüş bağlamında, Chavez tarafından başlatılan ve Maduro tarafından sürdürülen yönetişim kurumlarının kademeli olarak kaldırılması, suç faaliyetlerinin gelişebileceği ideal bir ortam yarattı. Bu sürecin sonunda Venezuela, hukukun hiçbir üstünlüğünün olmadığı, hiçbir kurumun yürütmeye ve onun sadık askerleri ve düzensiz müttefik güçlerine karşı koyamadığı veya buna istekli olmadığı karmaşık bir kleptokrasiye dönüştü ve böylece bir mafya devleti doğmuş oldu.
Aslında bu belki de son 20 yıldır sessiz sedasız yürürlükte olan, ancak kamuoyunun bu olaylara Sedat Peker’in 2021 yaz başında yayınladığı video mesajlarıyla vakıf olduğu devlet ve mafyatik yapıların karışık ilişkiler ağı daha net gün yüzüne çıktı. Pek çok gazeteci ve yazar bu konular çerçevesinde araştırmalar yayınladılar.
Benzer şekilde, Balkanların kaçak sigara merkezi olarak bilinen ılıman iklimli Soğuk Savaş’tan sonra kurulmuş Montenegro’da da kriminel çetelerin varlığı ülkeyi zamanla bir mafya devletine doğru sürükledi.
Bir süredir Türkiye’de kurumların işlevsizleştirildiğine, devre dışı bırakıldıklarına ya da liyakata dayalı olmayan kadrolar tarafından yönetildiklerine çaresizce şahit olmaktayız. Ben Kampana News’da Güldem Atabay’ın konuğu olduğum bir programda kurumların yapısının bozulmasının suç işlenmesine imkan tanıyacak bir ortam yarattığına ve bunun tehlikelerine dikkat çeken bir yorum yapmıştım. Nicolas Kayser-Bril’in 11 Aralık 2018 makalesinin girişi de benzer bir argümanla başlıyor. Hukuktan uzaklaşılması, kurumsal yapının bozulması yepyeni bir yönetim gücünü ortaya çıkarıyor.
Aslında bu belki de son 20 yıldır sessiz sedasız yürürlükte olan, ancak kamuoyunun bu olaylara Sedat Peker’in 2021 yaz başında yayınladığı video mesajlarıyla vakıf olduğu devlet ve mafyatik yapıların karışık ilişkiler ağı daha net gün yüzüne çıktı. Pek çok gazeteci ve yazar bu konular çerçevesinde araştırmalar yayınladılar.
Bu yeni güç aslında kişisel ilişki ağlarıyla ilerlemekte. İşte o yüzden özellikle İçişleri Bakanının suç örgütleriyle olan fotoğraf albümü dikkat çekiyor. Hukukun işlemediği, zayıfladığı durumlarda kişiler arasındaki güven ve maddi çıkar ilişkileri kanunun yerini almaya başlıyor. Bazıları bu durumu bir tür yeni feodalizm şeklinde tanımlıyorlar. Ancak Kayser-Bril’e göre bu analoji hatalı. Çünkü aslında ortaya çıkan “mafya” devlet”. Bazı Doğu Avrupa ülkeleri bu tanıma rahatça uyuyor, bazıları da bu yola doğru ilerliyor.
Mafya devlette karşılıklılık esası önemli. Devletten koruma talebi için bir ödeme yapmak gerekiyor. Böyle bir ülkede önce vatandaşlık kavramı anlamını yitiriyor. Türkiye’ye son 12 yılda kabul edilen izinli ve kaçak göçmenler, bir daire fiyatı karşılığı verilen vatandaşlık hızlıca TC ibareli nüfus cüzdanlarına sahip olanlar ile ülke vatandaşları arasında ister istemez bir husumet de ekiyor. Siyaset bile çaptan düşebiliyor, ivme kaybedebiliyor, çünkü tek amaç mafyadan koruma kalkanı karşılığı bedel toplamak ve yeraltını ürkütmeden çarkları döndürebilmek.
Eskiden mecazi anlamda kullanılan kurumsal çöküşün vücut bulmuş haline en iyi örnek olarak İtalya Cenova'daki Morandi köprüsünün 14 Ağustos 2018'de fiilen yıkılması ve 43 kişinin hayatını kaybetmesi olayı verilebilir. Felaketin sorumluluğunun büyük bir kısmı, köprüyü işleten özel şirketlerin güvenlik kaygısı taşımamasında ve bu şirketlerin, kendilerini denetlemekle görevli politikacıları finanse etmesi gerçeğine dayanıyordu. Nereden bakılırsa bakılsın, savaş sonrası Avrupa'nın siyasi düzenini desteklemekle görevli kurumlar bugüne gelindiğinde sıkıntıda. Peki ama neden? Nerede hata yapıldı?
Hukuksal konuların hızlı çözülememesi de yeni arabuluculuk ve farklı ara hukuki yollara ihtiyacı ortaya çıkardı. Bu alanın daha da genişlemesi bekleniyor. O halde geldiğimiz nokta hızlıca tasfiye edilen bir kamu ve bozulan sosyal ve kültürel sermaye birikimine ve toplumsal huzursuzluklara işaret ediyor.
Önce Meclis ve Parlementolar nispeten işlevsizleştirildi. Avrupa Parlementosu’nun Yunan üyesinin Katar ile rüşvet skandalı geçtiğimiz yılın sonunda patlak vermişti. Farklı ülkelerde farklı uygulamalar, örnekler var. Kontrol ve denge mekanizmalarının olmadığı yönetimlerde Parlementonun etkisiz hale getirildiği, siyasetin konu mankenine dönüştürüldüğü gözleniyor.
Ardından medyanın dijitalleşmesiyle birlikte kaçınılmaz olarak yazılı ve görsel basının geleneksel kamuoyu oluşturma kapasitesi zayıfladı. Üniversiteler insan sermayesi yetiştiren kurumlardan özel sektörün çıkarlarına yönelik hizmet sağlayıcılara dönüştü. Hastanelerin, eğitim kurumlarının, bankaların ve tüm özel sektör kuruluşlarının hissedarlarını daha zengin etme yarışına girdiği bir döneme şahit oluyoruz.
Telekomünikasyon, elektrik dağıtım sistemlerinin, kamu üretim modellerinin her alandaki faaliyetlerinin özelleştirilmesi amaçlanmış, bu alanda da dünya genelinde epeyce yol kat edilmişti. Bir sonraki adım ise güvenlik sistemlerinin özelleştirilmesi oldu. Özel güvenlik ile korunan korunaklı siteler, rezidanslar öne çıkmaya başladı. Özel güvenlik sektörü dünyada yükselen bir trend ve yaklaşık 25 milyar dolarlık ve hızlı büyüyen bir piyasa.
Hukuksal konuların hızlı çözülememesi de yeni arabuluculuk ve farklı ara hukuki yollara ihtiyacı ortaya çıkardı. Bu alanın daha da genişlemesi bekleniyor. O halde geldiğimiz nokta hızlıca tasfiye edilen bir kamu ve bozulan sosyal ve kültürel sermaye birikimine ve toplumsal huzursuzluklara işaret ediyor. Daha yasa dışı göç, yasal göçmenler ve onların yaşadıkları ülkelere olan uyum ve entegrasyon problemlerini tartışma noktasına bile gelemedik. Çünkü problemler çok acil birikiyor ancak bu problemleri sıraya koyacak siyasi irade maalesef zayıf ve çelimsiz.
Aslında tam olarak bireysel ilişkileri destekleyen, yaşlı, hiyerarşiye dayalı kurumsal yapıları küçümseyen neoliberalizmin ve sonuçlarını düşünmeksizin girişilen küreselleşme yarışının finiş çizgisine yaklaşıyoruz. Oysa bu sol tandanslı neo-liberal yapının çok iyi çalışması için, kişiler ve firmaların kontratlarının çok net tasarlanması, uygulanabilir olması elzemdi. Hukuki hak ve sorumluluk alanlarının iyi belirlenmesi, şeffaf ve adil işleyen bir hukuk sistemi alt yapısı tesis edilmeliydi. Bunun tam kurulmadığı ortamlarda bireyler, kurumlar aralarında güç yarışına girebilir, kendi ceza sistemlerini uygulamak isteyebilirler. Kanunların işlemediği yerde ortaçağ feodal lordlarının, derebeylik yasalarının geçerli olduğu bir evren vardır. İşte orası mafya imparatorluğunun başladığı yerdir.
Sosyal ağların en temellerinden olan cemaat, tarikat ve vakıfların (çoğunlukla yazılı olmayan) kuralları da kişiler, kurumlar arası anlaşmazlıkları çözmede, tanzim etmede oldukça önem taşır.
[1] Ayrıca derebeylik, ağalık sistemi de önemli kurumsal yapılar olarak kanun yapıcı, uygulayıcı rolleri incelenip tarihsel gelişim süreçlerinde ele alınmalıdır.
Elbette bu kurumsal yapıların en bilineni, en az görüneni de mafya yapıları, mafya kanunlarıdır.
İtalyan Sosyal Bilimci Diego Gambetta 1993 yılında yazdığı
The Sicilian Mafia (Sicilya Mafyası) kitabında mafyanın devletten bağımsız özerk koruma sistemine ışık tutar. Gambetta’ya göre mafya hem suç işler hem de halkı suça karşı korur. Mafya korunma talebi yüzünden ortaya çıkar. Sicilya mafyası örneğin Palermo’daki sebze meyve pazarcılarını devletin yüksek Katma Değer Vergisini ödemekten kurtarmıştır.
Bazen devletlerin gizili servisleri dönem dönem yeraltı örgütleriyle iş birliği yapabilirler. Bazen mafyatik yapılar devletlerle belirli konularda (gizli) çalışabilirler. Ancak bu eylemler bir devleti mafya devleti yapmay yetmez. Örneğin, 1950'lerden 1970'lere kadar, Fransız hükümeti Çinhindi, Marsilya ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki eroin ticaretinin düzenlenmesine ve korunmasına yardım etti. 1960 ile 1982 arasında Service d'Action Civique, şiddet eylemleri gerçekleştiren silahlı bir gruptu. Gaullist politikacıların emirleriyle cinayetler ve soygunlar düzenleyen mafyatik bir yapıydı. Ancak Fransa tarihinin hiçbir döneminde Mafya devleti olarak tanımlanmadı.
Mafya devlet bir anda oluşmaz. Önce kurumların zayıflatılması, kamu kaynaklarının satışı, özelleştirmeler, ardından şeffaf olmayan kamu ihaleleri adeta para musluklarının başının tutulması demektir
Devleti yönetenlerin ellerindeki en önemli sınırsız kaynak devlet ihaleleridir. İhaleler yerli yabancı firmaların yarıştıkları ve çoğunlukla devletlerin de belirli komisyonlar elde ettikleri faaliyetlerdi. Ancak OECD’nin 1997 yılında çıkan Anti-Bribery Convention, Rüşveti Önleme Konvansiyonu devlet ihalelerinin şeffaf olması konusunda üye ülkelere bir baskı yaratmış, ihalelerden alınan ve resmi devlet komisyonu sayılan ödeneklere kısıntı getirilmiştir. Bu tarihten sonra rüşvet alan bürokratlara şantaj ve rüşvet alanların birbirilerini koruyup kolladıkları başka bir döneme geçilmiştir.
Görevdeyken idari organlar üzerindeki güçleri nedeniyle, politikacılar etkili bir şekilde kendileri koruma sağlayabilirler. Politikacıları kontrol altında tutması gereken kurumlar, artık yeterli bütçeleri ve etkileri olmadığı için, politikacılar devlet şiddetini (veya yokluğunu) parasal tazminatla takas etme konusunda özgürdür. Bu kısır döngü, rüşvetçi politikacıların devlet kurumları üzerindeki güçlerini pekiştirirken onları zengin ederken, söz konusu devlet kurumlarını da güçsüzleşip iflasa ve tasfiyeye sürükler.
Politikacı ve koruma hizmeti sağlayıcısı olmak üzere her iki rolün tek elde birleşmesi, devlete vergi ödemek yerine, gücü yetenin en tepeye parasını ödediği bir düzenin kurulmasını sağlar. Bu anlamda Orban Macaristan için bu işlevde bir liderdir. Macaristan iş dünyası ayrı ayrı her politik partiyi fonlamak zorunda kalmak yerine Orban’a destek olduğu için Orban iktidarını sürdürmeye devam edecektir. Bugün Orban’ın yerine kimin geçeceği tüm iş adamlarının en büyük can sıkıntısıdır. Keza Putin ve başka bazı politikacılar içinde aynı merak söz konusudur.
Thieves of States, (Devlet Hırsızları) kitabının yazarı Sarah Chayes bazı ülkelerde paranın en tepede toplandığını ve bir piramid yapısıyla aşağı doğru indiğini, iş yapabilme karşılığı tepedeki milli mafya liderine bir ödeme yapıldığını anlatır. Nijerya, Özbekistan, Mısır ve Tunus’u inceleyen araştırmacı bu ülkelerin hepsinde de benzer bir yapı olduğunu tespit eder. Mafya devlet resmi devlet bürokrasisiyle birlikle aynı doğrultuda çalışır. Mafya devlet, gölgeden çalışır, aslında devlet işleriyle falan ilgilenmez ve hesap vermez. Mafya devlette kurallar, kanunlar önünde hesap verebilirlik değil sadakat, gizlilik, sözlü vaatler sistemi üzerinden işleyen bir mekanizma hüküm sürer.
Mafya devlet bir anda oluşmaz. Önce kurumların zayıflatılması, kamu kaynaklarının satışı, özelleştirmeler, ardından şeffaf olmayan kamu ihaleleri adeta para musluklarının başının tutulması demektir. Bu ihale ve özelleştirmelerden komisyon almak ve karşılığında iş dünyası ve yeraltı dünyasının aktif figürleri ile iş birliği ve onlara koruma kalkanı sunulması şeklinde sürer. Güçlü ama hesap vermeyen polis teşkilatı ve kolluk kuvvetleri, kontrol altındaki basın ve fikir yapıcıların susturulması şeklinde devam eder. Polis gücüne büyük bir özerklik, otonomi verilmesi, harcama ve operasyonlarının şeffaf biçimde Meclis’e sunulmaması, özelleştirme, imar ve kamu hizmetlerinin taşeron firmalara devri özellikle inşaat sektörünün yarattığı geniş kaynaklar bu çarkın sürekli dönmesine yeterli olur. Toplumlar kendi kaderlerini tayin edebildikleri ölçüde bu sarmaldan sıyrılabilirler.
---
Kaynakça:
Chayes, Sarah, (2015).
Thieves of States.
Gambetta, Diego (1993) .
The Sicilian Mafia
McCarthy-Jones, Anthea; Mark Turner, (2022), “What is a “Mafia State” and how is one created?”
Policy Studies Volume 43, 2022 -
Issue 6
Kayser-Bril, Nicolas, (2018) The Emergence of Mafia State
https://blog.nkb.fr/mafia-state/
Naim, Moisés (2022) https://english.elpais.com/opinion/the-global-observer/2022-11-01/when-organized-crime-is-the-government.html
[1] Bu konu başlı başına derin bir konu, sadece bir cümleyle bahsedip geçeceğim.