Veli Saçılık: Nuriye Gülmen'in görüntüsü infial yaratabilir, bu yüzden tahliye edilmedi
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça hakkındaki davanın üçüncü duruşması dün (20 Ekim 2017) görüldü. Açlık grevinin 226'ncı gününde yapılan duruşmada mahkeme heyeti, Özakça'nın adli kontrol şartıyla tahliye edilmesine; Gülmen'in ise tutukluluğunun devamına karar verdi.
Gazete Duvar'dan İrfan Aktan'a konuşan Veli Saçılık, tahliye edilmeyen Nuriye Gülmen'in görüntüsünün infial yaratabileceğini söyledi.
Veli Saçılık'ın değerlendirmelerinin bir kısmı şöyle:
Sizinle söyleşi yaptıktan sonra Semih Özakça’nın tahliye haberi geldi. Bu ne anlama geliyor?
Mevcut mahkeme, sanki hukuki bir yargılama varmış gibi yurt dışına bir gösteriş yapmak istiyor bence. Elbette Semih’i almış olmayı bir kazanım olarak görüyoruz. Esaretten kurtardık onu. Açlık grevi artık daha görünür olacak. “Açlık grevi yapmıyorlar” diyenlere karşı bir argüman olacak bu. Yüksel Caddesi’nde de sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Nuriye’yi de kısa sürede ellerinden alıp işe geri döndüreceğimizi düşünüyorum. Bu konuda umutluyum. Umutlu olmaktan öte de mücadele etmeye kararlıyım.
Sizce Nuriye Gülmen neden tahliye edilmedi?
Güya bir itirafçının itirafları var. Oysa bugünkü (20 Ekim) duruşmada o itirafçının söylediği her şey boşa çıktı. Aslında bir yargılama varmış gibi yaptıkları için böyle bir karar alındı. Ayrıca Nuriye’nin genel görüntüsünün kamuoyunda infial yaratacağını düşündükleri için onu gözden saklamaya devam ediyorlar. Çünkü Nuriye’nin görüntüsü, bakmaya cesaret edilemeyecek kadar kötü. Bunu gözden kaçırmaya çalışıyorlar. Hükümet kendince prestijinin sarsılmaması peşinde. Ama biz mücadelemizle bu prestiji sarstık zaten.
9 Kasım tarihi itibariyle Ankara-Yüksel’de başlattığınız direniş bir yılını dolduracak. KHK’larla yüz binlerce insan işinden edildi ama tüm bu geniş tasfiyeye yönelik tepkiyi sizin dahil olduğunuz birkaç kişilik bir direniş üzerinden izledik. Bir yılın muhasebesini nasıl yapıyorsunuz?
Bakın, biz birçok direnişçiyiz ama bu sefer hep şahsi konuşacağım. Ben 22 Kasım 2016 tarihinde işten atılmış, 24 Kasım’da da direnişe dahil olmuştum. Nuriye Gülmen ilk Yüksel Caddesi’ne çıktığında “işimi geri istiyorum” pankartı taşımıştı. Bir gün sonra Semih Özakça, Nuriye’ye katıldı. Ertesi gün de ben Yüksel’deydim. Ardından da Acun Karadağ, Mehmet Dersulu gibi arkadaşlar bize katıldı. İlk günden bugüne kadar bize yönelik şiddetin dozu hiç değişmedi. Açıkçası ben bu direnişlerin başka yerlerde de ortaya çıkacağını, pek çok bölgede ciddi kamuoyları oluşacağını ve süreci tamamen tersine çeviremesek de bunu bir kitle hareketine çevireceğimizi düşünüyordum. Nitekim ilk zamanlarda böyle de oldu. Başta Ankara ve İstanbul olmak üzere çeşitli yerlerde işyerleri önlerinde tekil direnişler yayıldı. Ama AKP hükümeti kendi tabiriyle ipi o kadar sıkı tuttu ki, sokağa çıkan herkes gözaltına alınmaya, işkence görmeye başladı. Gazın, plastik merminin eksik olmadığı, buna ilave olarak sayısız davanın açıldığı bu süreçte kitle hareketi oluşması engellendi. Ben her gün davalara girip çıkıyorum. Eşime ve anneme de dava açıldı. Böylece tehdit aileyi de kapsamaya başladı.
Yorumlar
Popüler Haberler

Beyaz ette ölümcül bakteri: Gıda Mühendisleri Odası'ndan uyarı

Terör örgütü PKK, Devlet Bahçeli'nin önerisine uydu: Kongre için tarih ve yer belli oldu

Esenler’de kadın cinayeti: Evli olduğu erkek tarafından bıçaklanarak katledildi!

Özel harekat polisi, AK Parti Genel Merkezi'nin bahçesinde intihar etti

Esenyurt'ta bir erkek çocuk, kız arkadaşını yaralayıp, annesini katletti!

Rasim Ozan Kütahyalı hakkında resen soruşturma başlatıldı