Pazar Politik

Uysallar tam tekmil: Amele gibi çalışıyoruz

Abone Ol
2022 Türkiye’sinin MR’ını çeken Uysallar’ın inşaat ekonomisinin sağladığı refahla evleri genişlerken, sokakları daralan Türkiye insanına dair söylediği hemen her cümlenin altını kalın kalemlerle çizmek, ince kalemle imzalamak gerekiyor. Geçtiğimiz Pazar “Uysallar” dizisine dair  yazımı, Uysallar’ın tamamını izlemeden yazmıştım. Ve 1.devre diyerek başlık atmıştım. https://www.politikyol.com/uysallar-birinnci-devre/ Yazının hemen ardından tüm bölümleri de izleyip bitirdim. Artık hikayenin bütününe dair söz söyleyebilirim. Öncelikle ben hikayenin ikinci yarısını daha da çok sevdim. İlk bölümlerde eleştirdiğim “ben bu evi neden aldım” sorgulamasının sonraki bölümlerde hemen hemen gündemden çıktığını söylemem lazım. Ev fiyatlarının alıp başını gittiği 2022 başlarına denk gelmiş olmalı bu bölümlerin çekimi. Bilinçli ya da bilinçsiz olarak ilk bölümlerdeki muhasebe sonraki bölümlerde yapılmadı. Diğer taraftan hikayenin bütün olarak da giderek toplumsaldan bireysele evrildiğine de şahit oluyoruz. Bu; aslında Uysallar’ın senaryosunu kaleme alan Hakan Günday’ın ne denli iyi bir iş çıkardığını gözler önüne seriyor. Türkiye Üzerine Tez başlığını Yalçın Küçük’ten ödünç alıp kullanmak istediğimde vardığım sonuçlardan biri, “Türkiye’de asıl sorunun iktisadi değil siyasal ve toplumsal olduğu gerçeğidir.” Evet ortada iktisat alanında karşılığını bulan bir çöküş söz konusu. Bunda en ufak bir kuşku yok. Ama bu iktisadi çöküşün arka planında moral ve motivasyona dair sosyo politik bir fatura bulunuyor. İdeolojik deli gömleği dünyanın benzer ülkelerinin başına getirdiği tüm belaları Türkiye’ye de getirdi. Bu konuyu pek çok kez dile getirdim. Ülke ekonomisinin taammüden cinayete kurban gittiğini kaleme aldım.(*) Uysallar da aslında tüm sorunların kökeninde insan olduğunu, algılar olduğunu ve bu sorunlar aşılmadan  hiçbir sorunun aşılamayacağını anlatarak hikayesini  tamamlıyor. “Birbiriyle konuşamayan baba-oğullar Birbirine fersahlarca uzaklaşmış eşler İşine yabancılaşmış bürokratlar Örselenmiş ruhunu başkalarını üzerek gideren ergenler Nefsine ölüm döşeğindeki eşini aldatacak denli yenik düşen erkekler Arkadaşlığı para kazanmayla ikame eden dostlar Hobilerine, zevklerine, beğenilerine ihanet ederek geçirilen hayatlar” Bu sorunlu ilişkiler somut sorunlar olarak dışa vuruyor. Ve her birinin arka planında insana dair eksik kalan bir şeylerin yer aldığını görüyoruz. Marx’ın 1848 El Yazmalarında tanımladığı yabancılaşmanın bütün çıplaklığıyla karşımıza çıkması aslında hikayede anlatılan. Marx; “Kapitalist toplumun en büyük şeytanı insanın yabancılaşmasıdır “ diye yazar. Hemen herkesin sadece en yakınındakine, ya da yaptığı işe değil, bizatihi kendine de yabancı olduğu bir kurgunun vardığı en üst nokta bütün bir ailenin bir araya gelebilmek için gerçeküstü bir hapishane hücresine ihtiyaç duyması olur. Bu zoraki birlikteliği sağlayan Berhüdar Bey ise hiç de berhüdar değildir bu durumdan. Çareyi kendini yok etmekte bulur. Doğada serbestçe dolaşan bir inek bile Berhüdar’dan daha “berhüdardır” onun karışmış zihin dünyasında. Kendine yabancı olmanın kendini yok etmeye varan sonucuyla yüzleşmekten kurtulamaz. Avrupa’nın en büyük hapishanesini yaparak referans oluşturan “Çivili Holding” ise yurtdışına (Rusya’ya) hapishane ihraç etmenin gururunu yaşamaktadır. 2022 Türkiye’sinin MR’ını çeken Uysallar’ın inşaat ekonomisinin sağladığı refahla evleri genişlerken, sokakları daralan Türkiye insanına dair söylediği hemen her cümlenin altını kalın kalemlerle çizmek, ince kalemle imzalamak gerekiyor. Oyunculukların kusursuzlaştığı, hikayenin para kazanmanın mutluluk getirmediği, tam tersine mutsuzluğa mutsuzluk kattığı 2022 Türkiyesini “En İyi Anlatma Oskarına” tereddütsüz aday olacağını düşünüyorum. Ülkenin koca bir şantiyeye dönüştüğü bir süreçte herkesin “amele” gibi çalışmasına neden şaşıyoruz..? Türkçede amele gibi çalışmak sadece fiziksel bir eforu değil, nafile faaliyetleri ifade eder. Türk insanı öncelikle İstanbul’un ardından Marmara’nın ve sonrasında buralara yakın bölgelerinin rantını sonuna kadar sömüren inşaat ekonomisiyle ameleleşti, amele gibi çalıştı. Türkiye’deki çarpık modelin uluslararası siyasete de sirayet eden sonuçları ülkeyi çevresindeki ülkelerin fakirleri için sığınak, zenginleri için rant kapısı haline soktu. Türkiye’de yabancılaşmanın bundan sonraki adımlarında muhtemel ki bu zoraki çok kültürlülüğün de sınanmasına şahit olacağız. Uysallar betonda boğulan, betonla boğulan Türk insanının tüm dertlerine dert katılarak geldiğimiz 2022’nin, Marx’ın tam 174 sene önce kaleme aldığı El Yazmalarında ne anlatıldıysa aynıyle vaki olduğunu resmediyor. --- (*) https://www.paraanaliz.com/2021/yazarlar/veysi-dundar/akp-iktidarini-korumak-icin-ulke-ekonomisini-feda-etti-g-6665/