Düşmanlık, her zaman, doğrudan ifade bulmaz; sözünü ettiğim koşullar altında yaşamak zorunda kalmak da bir düşmanlık türüdür. Üsküdar Amerikan Lisesi öğrencilerinin sergilediği tavır tam da böyle bir ortamda mümkün olur. Dikkatinizi çekti mi bilemiyorum, geçen hafta, Üsküdar Amerikan Liseli ve Ulus Musevi Lisesi arasında yapılan bir spor karşılaşmasında, Amerikan Liseliler gol ‘sevinçlerini’ Nazi selamı vererek ifade etmişler. Bir yandan üst üste gelen afetler, diğer yandan seçim süreci, böyle bir olay, doğal olarak dikkatlerden kaçmıştır dememek lazım. Böyle bir gündem olmasaydı da fazla mevzu edilmeyeceğinden neredeyse eminim. Olay tepki çekmiş, okul yönetimi açıklama yapmış soruşturma başlatılmış, daha ne olsun da diyebilirsiniz. Tam da bu nedenle, bu konuda yazmak gerekiyor diye düşündüm. Yıllardır, Yahudi düşmanlığı/antisemitizm konularına elimden geldiği kadar dikkat çekmeye çalışırım. Zira, bu konunun iki önemli boyutu var; birincisi bu ülkede yaşayan Musevi vatandaşlar açısından feci bir tabloyu sergilemesi, ikincisi Yahudi düşmanlığının, sadece Yahudileri ilgilendiren bir mesele değil bir insanlık suçu olduğunun farkında olmamak. Bilindiği gibi, Ortaçağ Hristiyan dünyasında gelişen antisemitizm, modern dönemde farklı bir çerçevede ifade buldu ve tarihin en utanç verici sahnelerinden biri olan Yahudi soykırımına yol açtı. Bu olayın ardındaki hastalıklı düşünce, modern tarihe, her melanetin ardında Yahudilerin olduğu iddiasına dayalı, ‘Yahudi komplosu’ olarak bakmak idi. Filistin’de İsrail devletinin inşası sürecinde, yaşanan olaylar, antisemitizmin Arap ve tüm Müslüman dünyada yaygınlaşmasına neden oldu. Daha sonra, Filistin meselesi çerçevesinde, İsrail devletine ve onun kurucu ideolojisi olan Siyonizme karşı tepkiler sıklıkla ‘Yahudi düşmanlığı’ şeklinde ifade buldu ve hâlen buluyor. Bu noktada, sürekli antisiyonizm ile antisemitizmin farklı şeyler olduğu iddia edilir, ancak pek çok durumda bu ikisinin örtüştüğünü biliyor, gözlüyoruz. Gelelim, olayın ülkemizde yaşanan biçimi ve Yahudi vatandaşlara yansıması konusuna. Sağcı, solcu kime sorsanız, ‘bizde’ Yahudi düşmanlığının olmadığını iddia eder. Bir adım ötesinde, varsa da bu düşmanlığın muhafazakâr/İslamcı çevre ile sınırlı olduğu ileri sürülür. Oysa, hiç de öyle değil. Bir yandan kendine solcu diyenler arasında, diğer yandan eğitimli, seküler, Batılı hayat tarzını benimsemiş ‘Beyaz Türk dünyası’nda, ‘Yahudi komplosuna’ inanan pek çok insana rastlamış biriyim. Bence, bu zihniyetin bir adım ötesi, her Yahudi’ye ‘kuşku’ ile bakmaktır ve bu da bir tür Yahudi düşmanlığıdır. Yüzlerce yıldır yaşadığınız bir ülkede, size hep kuşku ile bakıldığını düşünün. İlgili, ilgisiz her konuda, hatta bazı durumlarda sempati ifade etmek için bile, ‘Yahudiliğinizin altının çizildiğini düşünün. Dikkat çekmemek için isminizi ‘Türkleştirmek’ zorunda kaldığınızı düşünün. Her zaman içinde yaşadığınız ülkeye ‘sadakatinizi sergilemek zorunda kaldığınızı düşünün. Yahudi olmayan vatandaşların, devlete, hükümetlere karşı itirazlar ‘muhalefet’ iken, sizin aynı şeyi yapmanızın altında ‘gizli nedenler’ olabileceği imaları altında kaldığınızı düşünün. Nihayet, İsrail devletinin, Filistinlilere karşı uyguladığı vahşi siyasetlerin her yeni adımında, ‘zan’ altında kaldığınızı düşünün. Düşmanlık, her zaman, doğrudan ifade bulmaz; sözünü ettiğim koşullar altında yaşamak zorunda kalmak da bir düşmanlık türüdür. Üsküdar Amerikan Lisesi öğrencilerinin sergilediği tavır tam da böyle bir ortamda mümkün olur. Siz hiç Ulus Musevi Lisesi’ni bir vesile ile ziyaret ettiniz mi? Kendini gizlemek zorunda hisseden bir yapı ve inanılmaz güvenlik tedbirleri ile korunuyor. Kendi ülkenizde, okula giderken buna şahit olsanız nasıl hissederdiniz? En aklı başında geçinenler bile, en azından dünyanın dört bir yanındaki Yahudilerin neden İsrail devletinin varlığını önemsediğini anlamazdan geliyor. Bırakın geçmişte yaşananlar ve bunun hafızasını, yaşadığınız ülkelerde, ‘hep yabancı’ muamelesi görseniz, İsrail devletinin varlığını, hini hacette sığınılacak tek yer, bir ‘güvence’ olarak görmez misiniz? Buna karşın hem dünyanın her yanında hem İsrail devletinin içinde, bu devletin uyguladığı siyasetleri eleştiren pek çok Yahudi var. Buna rağmen, dışardan bakanların, tüm Yahudileri, bu devletin suçlarından sorumlu tutmak nasıl hissettirir, bir düşünün.
Bırakın geçmişte yaşananlar ve bunun hafızasını, yaşadığınız ülkelerde, ‘hep yabancı’ muamelesi görseniz, İsrail devletinin varlığını, hini hacette sığınılacak tek yer, bir ‘güvence’ olarak görmez misiniz?
Diğer taraftan, Üsküdar Amerikan Lisesi öğrencilerinin yaptığını, İmam Hatip Lisesi öğrencileri yapsa (haklı olarak) kıyameti koparacak olanların çoğunun, söz konusu olan Amerikan lisesi olunca aynı tepkiyi vermedikleri de ortada. Aksi takdirde, bu ülkede antisemitizm, Yahudi düşmanlığı, ciddi bir tartışma konusu olmak gerekirdi. Bu konuyu yakından izleyen biri olarak, durumun böyle olmadığını biliyorum. En Batılı, seküler, liberal çevrelerde, ne zaman bu konuyu gündeme getirsem, ‘abartıyorsun’ tepkisi alırım. Dahası, kendisi de gayrimüslim azınlığa mensup bir aydının ağzından benzer şeyleri duymuş biriyim. ‘Bari gayrimüslimler aralarında dayanışsın’ demiyorum, ‘bari kendisi de ayrımcılığa maruz kalanlar bu koroya katılmasalar’ diyorum. Ancak, bu şartlar altında, Yahudi cemaatinin içine kapanmasını doğal karşılamak yerine, gizli anlamlar yüklemek neyin nesi? Dahası, birbirini güvence olarak gören insanları, sanki çok anlaşılmaz bir şeymiş gibi, ‘Yahudiler birbirini tutar’ diye mimlemek nasıl bir anlayıştır? Son olarak, Üsküdar Amerikan Lisesinde Yahudi bir öğrenci olmak nasıl bir şeydir? Son olay vesilesi ile tüm bunlara bir kez daha dikkatinizi çekmek istedim, o kadar.