Ne yazık ki her zaman bebeklere, çocuklara, yaşlılara ağlıyoruz ama tüylü evlatları hep unutuyoruz. Üstelik onların hiçbir suçu yok. Klişe bir söz olarak insan yavrusunun dünyadaki en savunmasız canlı olduğu söylenir. Oysa biz böyle gaddarca ve bencilce yaşamayı sürdürdükçe şu şartlar altında hayvanları bizden daha üstün kılan nedir ki? Son on senedir yanı başımda hep patiler var ve Rusya’nın Ukrayna işgalini tüm dünya izlerken yine yan yanayız. Onların Ukraynalı kardeşlerini düşünüyorum.  Bence savaşın en savunmasız tarafı yine o hayvancıklar... İtiraz etmeden evvel şöyle düşünün, bebeklere bir şekilde anneleri bakıyor. Belli bir yaştaki çocuklara olan bitenleri öyle veya böyle anlayacakları kadar veya anlamaları gerektiği kadar anlatmak mümkün. Ama böyle bir bilinci olmayan bir canlıya neyi nasıl anlatacaksın? Ne yazık ki birbirlerini boğazlamaya meraklı, hırslarıyla yanıp tutuşan insan türüyle yaşamak zorundalar. Halbuki ne kadar naif, ne kadar savunmasızlar…Tek istedikleri arada bir kafalarını okşamanız, mutlaka karınlarının doyması, bir de uzun uzun uyumak. Mesela bazı sabahlar çok erken uyandığımda kahvaltı için tost hazırlıyorum. Birkaç saniye içinde pati seslerini aldığım Luna miyavlayarak mutfağa giriyor. Gel de ona da kaşar peyniri kesme! Kesmezsen zaten patileriyle tezgâha uzanıyor. Üstelik marka ayrımı yapıyor ve her kaşardan da yemiyor hanımefendi. Veteriner kaç kere uyardı ama bazen kaçamak yapıyoruz işte. Aramızda kalsın. 15 Temmuz’u hatırlıyorum. Darbe kalkışmasının başladığı yere çok yakın oturuyoruz ve sabaha kadar köprüden gelen haykırışlar, uzaktan duyulan -bizim o zaman uçak sesi sandığımız ve hâlâ ne olduğunu bilmediğim bazı sesler bitmek bilmedi. Korktuğumu söyleyemeyeceğim çünkü bizim ailenin kadınları biraz dirayetlidir, aileden şerbetliyiz ama Luna’nın bütün gece bana sarılmasını ve sesler geldiğinde korku dolu gözlerle bana bakışını hiçbir zaman unutmam mümkün değil. O yüzden tahmin edebiliyorum şu an sığınaklardaki kedi ve köpeklerin ruh halini. Onların insanlarının da. Üstelik bir gece değil, günlerdir sürüyor çektikleri sıkıntı. Rusya’nın Ukrayna’yı işgale başladığı gün evde her zamanki gibi Türk kahvesi yapmış salondaki kalorifere yapışık şekilde oturuyordum. Küçük olan kedim Müko televizyon izlemeyi çok seven bir kedi. Sürekli muhalif kanalları izliyor. O yüzden “muhalif pati” kendisi. Üstelik siyasi tartışmaları ciddi ciddi izliyor yani şaşırıyorum. Bir aralık Ukrayna işgaliyle ilgili bazı görüntüler yayınlandı. O füze görüntüleri, çatışma sesleri, bombalar… Ekrana kilitlendi adeta. Korkulu ve anlaşılmaz gözlerle bir kedi için uzunca sürecek bir zaman dilimi boyunca baktı durdu. O ifadeyi anlatmaya benim kelimelerim yetmez. Yaşadığı şaşkınlık, korku beni o kadar üzdü ki gerçekten içimin sızladığını hissettim. O günden beri düşünmeden edemiyorum orada yaşayan patileri. Şu an orada dünyanın başka bir coğrafyasında belki bir hafta önce el bebek gül bebek yaşayan veya en azından sokakta yaşamını kendince sürdürebilen bu tüylü evlatlar şimdi belki yapayalnızlar veya en iyi ihtimalle bir sığınakta insanlarının kaderini paylaşıyorlar. Bu çaresizlik onların olup biteni anlayamayışlarıyla birleşince durumu daha da acı verici hâle getiriyor. Bunun aynısını Suriyeli kediler ve köpekler de yaşadılar. Kedisiyle aylar sonra birleşen o kadını unutmak mümkün mü? Gözyaşlarıyla izlemiştim. Suriye’den evvel Iraklı kediler ve köpekler de çektiler savaşın acısını, insanın hırsının faturasını. Ondan önce tarihin gördüğü birçok işgali yaşayan dostları da. Ne yazık ki her zaman bebeklere, çocuklara, yaşlılara ağlıyoruz ama tüylü evlatları hep unutuyoruz. Üstelik onların hiçbir suçu yok.
Seneler evvel televizyonda Putin’in köpeğine olan tavrını görmüş, rahatsız olmuştum. Sevgi veremeyenler keşke sevgi verememeleriyle kalsalar da dünyaya karışmasalar.
Belki kimileri bunu fazla ve gereksiz bir duyarlılık olarak görebilir. Ama eğer bir patiyle hayat yaşadıysanız, bunun abartılı bir yorum olmadığını bilirsiniz. Sizden sevgiden ve biraz kuru mamadan başka bir şey beklemeyen, içlerinde azıcık bile bir kötülük barındırmayan barındıramayan minicik kalpli bu canlılarla bir süre yaşadıysanız, böyle bir sevginin hiçbir şeye benzemediğini bilirsiniz. Sabahları ıslak burunlarıyla sizleri öptüklerini, uyurken yorganın altından sizi ufak ufak tekmelediklerini, en sıcak köşeyi kapmak için birbirleriyle pati savaşları yaptıklarını, sevdikleri kuru mamayı dört gözle beklediklerini, tüm gün pencerede kuş gözlemlemekten yorgun düşüp uyuyakaldıklarını bilirsiniz ve bu sizi güldürür. Hayatlarında hiçbir şeye sahip olmadan, hiç kimseyi incitmeden, hiç kimseyi yormadan öylece tertemiz bir ruh olarak gelip, vakti gelince de bu dünyadan sessizce gittiklerini bilirsiniz. Gittiklerinde de bazı geceler uykudan uyanır artık evinizde duyulmayan miyavlarını duyarsınız. Bir gün o masum bakışlarını yeniden görmeyi umarsınız. Benim evlatlarım bugün yiyecek mama bulabiliyorlar fakat Ukrayna’daki patili arkadaşları için mama alınır, belki bir bebeğe süt alınır diye Müko ve Luna’yla destek olduk. Sadece sığınaklardaki patiler değil, barınaklardaki hayvancıklar da tehdit altında. Üstelik barınaklarda sadece kediler ve köpekler değil, tilkiler de var. Ukrayna bir insani dram yaşıyor ve bundan hiçbir şeyi anlamlandıramayan hayvancıklar da etkileniyorlar. Sosyal medyadaki resmi kanallardan barınaklara destek vermek için hesap numaraları paylaşılıyor. Belki bugün Ukraynalı bir patili direnişçiye destek olabilirsiniz. Onlar da bu onurlu mücadelenin tarafıdır. Seneler evvel televizyonda Putin’in köpeğine olan tavrını görmüş, rahatsız olmuştum. Sevgi veremeyenler keşke sevgi verememeleriyle kalsalar da dünyaya karışmasalar. Tıpkı diğer diktatörler ve demokrasi şampiyonu gözüken sahte özgürlükçü liderler gibi. Aslında birbirlerinden hiçbir farkları yok. Bir gün bütün halklar gibi, bu halkların patileri de mutlu ve huzurlu bir hayat yaşarlar umarım.