Ben Kılıçdaroğlu’nda mucizevi bir kahramanı görmedim. Onlar sadece masallarda olur. Ama kendini masal kahramanı sanan bir hoyrat var oluşun, bu ülkenin üzerindeki gölgesinden kurtulmamız için en çok ihtiyacımız, Kılıçdaroğlu’nun sakin gücüdür. 1 Ocak’ı saymazsak Kemal Kılıçdaroğlu yılın ilk Cumartesi sabahına Politikyol yazarları ile girdi. Kadim dostum Murat Aksoy’un PY’a dair özet tanımlamalarından sonra özellikle siyaset yazıları yazan yazar kadrosu sırayla söz alıp Kılıçdaroğlu’na tam 11 sayfa not aldırtan değerlendirmelerini yaptılar. Sorularını sordular. Eleştirilerini ve övgülerini ifade ettiler. “Erdoğan’dan neden artık kurtulmamız gerekir?” konulu yazının önsözü gibiydi bu sabah buluşması… Erdoğan’a bile iyi gelecek Erdoğan’sız bir Türkiye’de Kılıçdaroğlu mu Cumhurbaşkanı olur bilemem. Bildiğim şu… Allah Türkiye’ye bundan sonra cevaplara soru soran bir gazeteci takımına muhtaç kalan bir yönetici nasip etmesin. Kılıçdaroğlu’nun promptersiz, korumasız, kolluksuz soruları dinleyip cevaplandırdığı 2 saatlik buluşma akıl sahibi olanlar için derin hikmetler ifade ediyor. Kendi yandaş gazetecisinin bile soru sorma hürriyetine sahip olmadığı, olamadığı bir lider dünyayı değiştirecekmiş. Neyse konu Kemal bey. Tayyip Erdoğan’dan hem kendini hem milleti kurtarma çabamız bizi bu orta boylu adamın çabalarını görmezden gelir duruma sokmasın. Bu hem ona hem de bizlere haksızlık olur… Daha önce de yazdığım üzere Erdoğan aslında 2015’ten beri, gerçek manada seçim kazanmadı. Son kazandığı seçim 2011’dir. Ondan sonraki seçimler ya ittifaken Erdoğan’ın kaybettiği ya da sandık oyunları ve manipülasyonla gölgelenmiş başarıları işaret eder. Tabii ülkenin artık sır olmayan bir stratejisi ile parası ödenerek alınan küçük yerlerdeki çaresiz seçmenin Stokholm Sendromu halini bir kenara koymak kaydıyla. Hal bu ise Kılıçdaroğlu aslında Erdoğan’a karşı seçim kaybetmeyen lider olarak tanımlansa daha doğru olur. Tabii ki otoriterliğin zirvesine çıkmış bir siyasi hareketin kurum ve kuruluşları felce uğratarak kurduğu “de facto düzeni” ayrı tutmak lazım. Ancak bu düzenin bütün çivilerinin oynadığını artık kabule mecburuz. Türkiye ekonomisinin ödediği bedel Erdoğan’ın her türlü riski alarak yarattığı kuralsız, kurumsuz sistemin karşılığı olmuştur. Kemal Kılıçdaroğlu bir şekilde oluşturulan bu kuralsız ve kurumsuz yapının sükunetle ve kadife bir dokunuşla dönüşümü için kafa yormaktadır. “Kadife Devrim” Çekoslavakya’nın demokrasiye dönüşünde Vaclav Havel’in sağladığı düzen değişimine verilen addır. Ne diyordu Havel “Biz Onlar Gibi Değiliz” Ben de Kılıçdaroğlu’na tam bunu söyledim. Onlar gibi olmamanın gerçeğini yaşattığı için kutladım. Hilal Kaplan’dan nefret edebiliriz ve siyaset düzleminde haklıyız. Hasan Karakaya düşünceleri ile kesişim kümemiz olamaz. Ama tam da Voltaire’in dediği üzere, “düşüncelerinizden hoşlanmıyor ve katılmıyorum ama onları ifade etmeniz için canımı veririm” diyemiyorsak, bırakın Erdoğan devam etsin. Değişim Erdoğan’la ilgili bir şey değildir. Değişim Erdoğan’ın yönetme tarzına dairdir. Erdoğan gibi yönetilecekse; ondan iyisini bulamayız, bırakın dağınık kalsın. Kılıçdaroğlu’nun başında bulunduğu partinin muhalefetin birinci partisi olması, Erdoğan’ın tek alternatifi olduğunu göstermiyor. Erdoğan yok ettiği merkez sağın yeni sağ olarak tekrar doğuşu ile kendi marjinalliğine sığınmak zorunda. Ortaklık yaptığı parti de marjinal olmak zorunda. Türkiye marjinal koşullarda iki marjinal merkezmiş gibi yaparken uçurumdan yuvarlandı. Demirel’in Adalet Partisine koalisyon ortağı olmaktan öte, iktidarı rüyalarında görecek siyasi oluşumlar merkezi kaşar gibi eriterek bu günlere ulaştı. “Şimdi biz kimin devamıyız?” sorusunu soran Akşener’den, Babacan’a, Uysal’dan Davutoğlu’na Türk sağı marjinallikle bağlarını kopararak, çağın ve zamanın ruhuna uymaya çalışıyorlar. Kemal Kılıçdaroğlu Politikyol’un gökkuşağı yazar kadrosunun kimi zaman zorlayıcı sorularına sükunetle cevap verirken, Türkiye’nin sakin gücü imgesini iyiden iyiye netleştirdi. Yüzüne söyleyemediğim bu tanımı bugün açık biçimde ifade etmeliyim. Kılıçdaroğlu ülkenin potansiyelini ve potansiyel enerjisini temsil eden bir sakin güç olarak, otoriterlikle baş etmeye çabalamaktadır. Çekoslavakya’nın komünist diktatörlükten kurtulurken başında Havel vardı. O”Biz sizin gibi olmayacağız” diyordu. Çipras ekonomik batağın içindeki ülkesini bir şekilde düze çıkarmak için yola çıktığında “Kahramanlara kurtarıcılara ihtiyacımız da inancımız da yok diyordu” Türkiye ne Çekya ne Yunanistan olsa da, biraz Çekya biraz Yunanistan’dır elbette. O zaman çare ve çözümün mucize arayanlarda olmadığı açık. Kılıçdaroğlu tam da bunu söylüyor. Tam da bunu yapıyor. Sakince soruyorsunuz, sakince yanıt veriyor. Sloganlarla değil gerçeklerle ilgileniyor. Ben Kılıçdaroğlu’nda mucizevi bir kahramanı görmedim. Onlar sadece masallarda olur. Ama kendini masal kahramanı sanan bir hoyrat var oluşun, bu ülkenin üzerindeki gölgesinden kurtulmamız için en çok ihtiyacımız, Kılıçdaroğlu’nun sakin gücüdür.