Kifayetsiz muhalefet hem cumhurbaşkanlığı koltuğunu hem de meclis çoğunluğunu Cumhur İttifakı ve şürekâsına teslim etti. Cumhuriyet tarihinin en gerici ittifakı artık siyasal iktidar gücünü de arkasına alarak tahayyül ettiği sistemi kurmak için iş başında ve harekete geçmiş durumda.
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin katıldığı bir televizyon yayınında, "Kız çocuklarını okula göndermeyen ailelerin en baştaki argümanı, ‘Ben çocuğumu erkeklerle aynı okula göndermek istemiyorum’ oluyor. Veliyi ikna etmek için gerekirse kız okulları da açabilmeliyiz. Veli isterse çocuğunu kız okullarına gönderebilmeli” ifadelerini kullandı ve ardından "Keşke şeriatı övecek kadar bilgim olsaydı" dedi. Ardından Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, “Milli Eğitim Bakanımızın kız çocuklarımız için müstakil okullar açılmasıyla ilgili önerisine tereddütsüz katılıyor ve destekliyorum. Laiklik adı altında buna karşı çıkanların asıl niyetlerinin inanç-din düşmanlığı olduğunu biliyoruz. Binaenaleyh onların zırvalarına aldırmadan çalışmalar süratle başlatılarak önümüzdeki eğitim öğretim yılında hayata geçirilmelidir. Okullarımızın hangi türde ve ne şekilde olacağına TBMM, seçilmiş Cumhurbaşkanı ve hükümet, çocuklarımızın hangi okula gideceğine de aileleri ve kendileri karar verir. Gerisi lafügüzaf. Japonya'daki gibi kadın üniversiteleri de açmalıyız. Şehir hastanelerinden başlayarak her ile en az bir kadın hastanesi de planlamalıyız. Hayatımızı, eğitim sistemimizi, üniversitelerimizi ya da hastanelerimizi emperyalist batıya ya da sola göre dizayn etmek zorunda değiliz. İlim nerede ise gidip alırız. Lâkin, yöntemi kendi inanç ve kültür değerlerimize göre kurgulayıp uygulamalıyız.” diyerek destek verdi. Sonrasında Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, “Karma okullarla birlikte kız okullarının da olması zenginliktir. Kız öğrencilerin hem karma okullarda hem kız okullarında okumalarının bir sakıncası yok. Bunun laiklikle de bir alakası yok. Laikliğin ortadan kaldırılacağı iddiası gerçek dışı bir iddiadır. Laikliğe bir şey olmaz. Kız okullarının laikliğe zarar vereceği düşüncesi cahilcedir.” diyerek MHP’nin de desteğini açıkladı.Lâiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması ve her vatandaş için vicdan hürriyetinin sağlanması demektir. Devletlerin resmî dini olmaz, olmamalıdır çünkü bir devletin çatısı altında pek çok farklı dine inanan veya herhangi bir dini inanca sahip olmayan yurttaşlar vardır. Tek bir din anlayışı üzerinden kurgulanan bir sistemde vatandaşların vicdan hürriyetinden söz edilemez. Hele ki konu eğitim sistemi olunca karşımızda çok girift bir sorunlar silsilesinin ortaya çıkacağı açık. Eğitim; sadece çoğunlukçu bir bakış açısıyla yürütülemez, toplumun tüm kesimlerini kapsayacak nitelikte çoğulcu bir sistem oluşturulmalıdır.
Din ve şeriat kuralları üzerinden geliştirilen bu sistemin asıl hedefi aslında kadınlardır; böylelikle erkek egemen bir yapıda kadınların daha ilkokul sıralarından itibaren yalnızlaştırılması, tek tipleştirilmesi, toplumsal ve sosyal hayattan izole edilmesi, kişiliksizleştirilmesi, özgürlüğünün elinden alınması, erkeklerin kayıtsız şartsız emir ve boyunduruğu altına girmesi, varlığının ve benliğinin yok edilmesi amaçlanır. Bu bağlamda; İran’da son 10 aydır kadınların zorunlu örtünmeye karşı verdikleri toplumsal özgürlük mücadelesinin seyrinden ve niteliğinden çok şey anlaşılabilir.
ü
Karma eğitimin etkileri sadece eğitim alanına has bir olgu değildir; pedagojik, sosyolojik, toplumsal, kültürel ve psikolojik pek çok etken söz konusudur. Eğitim; cinsiyet ayrımcılığı üzerinden yürütülebilen bir süreç değildir, olmamalıdır çünkü kız ve erkek öğrencilerin birbirinden ayrılarak eğitim görmesinin pek çok negatif etkiyi de beraberinde getireceği muhakkak. Öğrencilerin ilkokul seviyesinden itibaren kendilerini, karşı cinsi ve çevrelerini keşfetmeye ve toplumsal hayatın bir parçası olmayı öğrenmeye başladıkları düşünüldüğünde tek bir cinsiyete dayalı bir sistem içinde ne başarılı ne de mutlu olacakları açıktır. Karşı cinsle aynı ortamda eğitilmeyen öğrencilerin birbirlerini tanımaları, sempati ve empati duygularının gelişebilmesi mümkün değildir.
Duygudaşlıktan uzak bireylerin yetişmesinin ortak bir toplumsal hayata negatif etkileri kaçınılmazdır. Bu durum öğrencilerin psikolojilerini, beden ve ruh sağlıklarını da olumsuz etkileyecektir ve toplumsal cinsiyet ayrımının her alanda yükselmesine ve eşit olmayan bir sistemin oluşumuna sebep olacaktır. Tek cinsiyete dayalı eğitim sistemi insanın doğasına da aykırıdır. Karma eğitim tüm dünyada verilen pek çok mücadelenin sonucunda uzun yıllar içerinde eşit ve çağdaş bir toplum düzeninin inşa edilebilmesi için elde edilmiş bir kazanımdır. Kadın ve erkeğin birlikte yaşadığı bir toplumsal yapı içerisinde ortak bir yaşamın ve sosyal hayatın sürdürülebilmesi için karma eğitim sistemi kaçınılmaz bir ihtiyaçtır.
Dünyadaki toplumsal cinsiyet eşitsizliği endekslerine bakıldığında karma eğitimden uzaklaşan ve tek cinsiyet üzerinden eğitim sistemi kuran ülkelerde kadınların eşit olmayan şartlarda yaşadıkları görülecektir. Dünya Ekonomik Forumu tarafından ilk kez 2006 yılında yayınlanan Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu’nun 2023 verilerine göre, dünyada bu yıl cinsiyet eşitsizliğini gidermek için kaydedilen ilerleme yüzde 0,3 ile neredeyse durma noktasına gelirken, ilerlemenin bu hızda devam etmesi durumunda küresel cinsiyet eşitsizliğinin ancak 2154 yılında, yani 131 yılda giderilebileceği belirlendi. Rapora göre, Türkiye yüzde 63,8 ile cinsiyet eşitliğinde 146 ülke arasında 129’uncu sırada yer alıyor. Türkiye’de zaten derin bir cinsiyet eşitsizliği hâkim ve karma eğitimden vazgeçilmesi durumunda bu olgu çok daha vahim bir hal alacaktır.
Son tahlilde; karma eğitimi savunmak din ve inanç düşmanlığı değildir, tam aksine vicdan hürriyetini savunmaktır. Sadece eğitim alanında değil; tek cinsiyet üzerinden kurgulanan bir toplumsal mühendisliğin sonuçlarının toplumsal ve sosyal yaşamın her alanına pek çok negatif etkisi kaçınılmaz olacaktır.
ü
Ben anaokulu, ilkokul, ortaokul ve lise eğitimimin tamamını tek cinsiyet üzerinden kurgulanan İran okulunda aldım. Eğitim hayatımın daha başında kız öğrencilerle aramıza kalın bir duvar ve pek çok sınır koyuldu çünkü karma eğitim yoktu. Kız öğrencilerle konuşmamız, selamlaşmamız, onlarla iletişim kurmamız, yan yana gelmemiz ve hatta bakışmamız bile yasaktı. Hepimize daha ilkokul sıralarından itibaren karşı cins kaçılması, uzak durulması gereken bir “öcü” olarak gösterildi. Bu eğitim ve öğretim biçimi hepimizin kültürel kodlarına işledi; şahsen ben kadınlarla ancak üniversite yıllarında nitelikli bir iletişim kurmayı başarabildim çünkü önceki tüm hayatımda kız öğrencilerle bir arada olmadığım için onları yeterince tanımıyordum ve bu durum benim kadınlarla iletişim kurma biçimimi radikal bir biçimde negatif olarak hep etkilemişti.
Karma eğitimden vazgeçilip tek cinsiyet üzerinden verilen eğitimin temel amacı toplumsal bir mühendislik yapmaktır. İran’da da İslam devriminden sonraki durum tam olarak bundan ibaretti. Din ve şeriat kuralları üzerinden geliştirilen bu sistemin asıl hedefi aslında kadınlardır; böylelikle erkek egemen bir yapıda kadınların daha ilkokul sıralarından itibaren yalnızlaştırılması, tek tipleştirilmesi, toplumsal ve sosyal hayattan izole edilmesi, kişiliksizleştirilmesi, özgürlüğünün elinden alınması, erkeklerin kayıtsız şartsız emir ve boyunduruğu altına girmesi, varlığının ve benliğinin yok edilmesi amaçlanır. Bu bağlamda; İran’da son 10 aydır kadınların zorunlu örtünmeye karşı verdikleri toplumsal özgürlük mücadelesinin seyrinden ve niteliğinden çok şey anlaşılabilir.
Son tahlilde; karma eğitimi savunmak din ve inanç düşmanlığı değildir, tam aksine vicdan hürriyetini savunmaktır. Nitelikli ve eşit bir toplumsal hayatın inşası için karma eğitim olgusuna dört elle sarılmak gerekiyor çünkü cinsiyet eşitliğini sağlamanın, farklı cinsiyetlerdeki bireylerin farklılıklarını anlamanın, kadın ve erkek arasındaki nitelikli iletişim biçimini sağlamanın, eğitimde başarıyı sağlamanın ve gericilikle mücadelenin yolu karma eğitim sisteminden geçiyor. Sadece eğitim alanında değil; tek cinsiyet üzerinden kurgulanan bir toplumsal mühendisliğin sonuçlarının toplumsal ve sosyal yaşamın her alanına pek çok negatif etkisi kaçınılmaz olacaktır.
ü