Manşet

Türkiye'de verginin adaleti

Abone Ol
Okan Feroğlu Toplam vergi gelirlerinin içerisindeki dolaylı vergilerin payının düşürülmesi toplumsal refahın artmasını sağlayacaktır. Hükümet için günümüzün ekonomik şartlarında bu yönde politikaların uygulanması hiç olmadığı kadar elzemdir. Genel kabul görmüş tabiriyle vergilemede adalet kavramı, vergi yükünün mükellefler arasında adil bir biçimde dağıtılmasına karşılık gelir. (Akdoğan,1980) Adil bir vergi dağılımının sağlanması için ise artan oranlılık, en az geçim indirimi, sosyal amaçlı istisna ve muafiyetler ve ayırma ilkesi gibi kavramların bir arada bulunması gerekmektedir. Hükümetlerce uygulanan vergi politikalarının vergi dağılımında adaleti sağlayıp sağlamadığının tespitini yapmak için vergi gelirlerindeki dolaylı/dolaysız vergi oranlarının dağılımına bakmak (dolaylı vergilerin % 30’larda olması arzu edilir.) tek başına yeterli olmasa da bizlere bir fikir verecektir. İlgili oranların dağılımına gelmeden önce kavramları açıklamak gerekirse; dolaylı vergi, harcama/tüketim üzerinden alınan, alınan ürüne ödenen tutarın içerisinde yer alan ve bu halinden ötürü anestezik yapısı kuvvetli olan KDV, ÖTV, Harçlar Vergisi, Damga Vergisi gibi vergileri ifade etmektedir. Dolaysız vergi ise gelir/kazanç ve servet üzerinden alınan Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi, Emlak Vergisi gibi vergileri kapsamaktadır. Sayısal verilerle Türkiye örneklemine girmeden önce ülkemizin vergilemede adalet kavramına bakışını kavrayabilmek için anayasanın vergilendirmeyle ilgili hükmüne göz atmak faydalı olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Vergi Ödevi başlıklı 73 üncü maddesinde, vergilemede adaletle ilgili “..Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.” hükmüne yer veren ülkemiz anayasası, vergilemede adalet ilkesi ile mali güç ölçütünü anayasasında açıkça belirleyen az sayıda OECD ülkelerinden biri konumundadır. Peki bu durum uygulamada da böyle midir? Maalesef ki, istatistiki veriler bu durumun aksini ifade etmektedir. 2020 Merkezi Yönetim Bütçe Gelirlerine bakıldığında, gelir idaresi tarafından 833.062 milyar lira vergi gelirleri tahsilatı yapıldığını, bu tutarın 263,86 milyar lirasının yani % 31,6’sının dolaysız vergilerden meydana geldiğini göstermektedir. Dolaylı vergiler tarafına bakıldığında ise sadece KDV ve ÖTV’den elde edilen vergi gelirleri 437,8 milyar lira olup nisbi olarak merkezi yönetim bütçe gelirlerinin % 52,5’ine denk gelmektedir. Diğer dolaylı vergilerden elde edilen gelirler de hesaplama kümesinin içerisine dahil edildiğinde ise bu oran % 66,1 gibi yüksek bir değere ulaşmaktadır. OECD ülkelerinin ortalama dolaylı/dolaysız vergi gelirleri dağılımına bakıldığında dolaylı vergilerin toplam vergi gelirlerine oranı %33 seviyesindedir. Bu durum, birçok OECD ülkesine göre anayasasında vergilemede adaleti sosyal bir amaç olarak hüküm altına alan ülkemizin uygulamada vergilemede adaleti sağlamaktan uzak olduğunu göstermektedir. Keza, KDV ve ÖTV gibi vergiler, kişilerin mali gücüne bakılmaksızın tüketime/harcamaya bağlı olarak ürünün fiyatının içerisinde yer alan ve bu özeliğiyle de anastezik bir yönü bulunan vergi türleri olup hükümetler için kolay vergi (para) olarak tabir edilen; fakat, optimum seviyesi/oranı aşıldığında vergilemede adaleti ciddi manada bozan vergi türüdür. Toplumun özellikle düşük gelirli kesimi üzerinde günden güne artan vergi yükünü azaltmak ve daha adil bir vergi/gelir dağılımını sağlamak hükümetin temel görevlerindendir. Bu minvalde, kayıt dışı ekonominin neden olduğu vergi kayıp ve kaçağını önleyecek politikaları hayata geçirip kayıt dışı kalan alanları vergi sisteminin içerisine dahil ederek kamu gelirlerini artırmak ve buradan sağlanan gelir artışının yaratacağı hareket alanı ile toplam vergi gelirlerinin içerisindeki dolaylı vergilerin payının düşürülmesi toplumsal refahın artmasını sağlayacaktır. Hükümet için günümüzün ekonomik şartlarında bu yönde politikaların uygulanması hiç olmadığı kadar elzemdir.
Ege Üniversitesi iktisat(ing) bölümünden 2011 yılında mezun oldum. Aynı yıl Hazine ve Maliye Bakanlığında Vergi Müfettişi olarak görev yapmaya başladım. Müfettişlik mesleğinde bulunduğum süre zarfında çeşitli illerde ve çeşitli görevlerde bulunduktan sonra 2021 yılı itibariyle kamudaki görevimden istifa ederek özel sektörde serbest muhasebeci mali müşavir, bağımsız denetçi ve özellikle inceleme danışmanı olarak meslek hayatıma devam etmekteyim.