Oy vermek yurttaşlara demokratik bir toplumda yaşadıklarını hissettiren en önemli etkinliklerden biridir. Siyasal partilere veya sivil toplum örgütlerine üyelik düzeyinin düşük olduğu, sivil itaatsizlik eylemlerine veya benzeri gösteri ve protesto eylemlerine katılımın nispeten düşük olduğu bizim gibi toplumlarda bireylerin yegâne siyasal aktivitesi seçimlerde sandığa gidip oy vermektir.
14 Mayıs ve 28 Mayıs’ta gerçekleşen seçimlere katılım oranı oldukça yüksek bir düzeydeydi. 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimlerinin ardından Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Ahmet Yener’in “Türkiye nihayetinde elektronik oylama sistemine geçecektir. Bu önümüzdeki seçimde mi olur yoksa iki ya da üç seçim sonrası mı olur; ancak bu nihayetinde bir gün gerçekleşecektir. Biz kurul olarak yerel seçimlerden sonra bir çalışma yapıp bunu parlamentoya, siyasi partilerimize sunmayı düşünüyoruz, takdir parlamentonun. Eğer bu şekilde bir irade ortaya çıkarsa, Yüksek Seçim Kurulu da buna göre hazırlığını yapıp, elektronik ortam için gerekli tedbirleri alıp, bu uygulamayı da başarılı bir şekilde gerçekleştirecektir” sözleri konuyu tartışmaya açmıştır.
Herhangi bir ülkede elektronik seçim süreçlerine dayalı elektronik demokrasi uygulamalarının etkin bir şekilde uygulanabilmesi için bazı koşulların gözden geçirilmesi gerekmektedir. Yapılacak tartışmada, rejimin niteliğine dair soru işaretleri bir yana bırakılacak olursa ilk akla gelen konular ülkenin genel okuryazarlık oranı ve dijital okuryazarlık durumudur.
Türkiye’de genel olarak okuryazarlık oranının bir yükselme trendinde olduğu söylenebilirse de oran okul çağı ve üzerindeki nüfus dikkate alındığında %100 değildir. TÜİK 2022 verilerine göre 6 yaş ve üzeri nüfusta okuma yazma bilenlerin oranı %97,6’dır. Genel okuryazarlık kapsamındaki bu grup içinde yaş, cinsiyet, kırsal veya kentsel alanda yaşama durumuna göre de bir farklılaşma söz konusudur. Kadınların, yaşlıların ve kırsal alanda yaşayanların okuryazarlık oranları erkeklere, gençlere ve kentsel alanda yaşayanlara nazaran daha düşüktür.
Elektronik seçimlerin uygulanabilmesi için genel okuryazarlık oranına ek olarak dijital okuryazarlık bilgisi de gerekecektir. TÜİK verilerine göre düzenli internet kullanımı, internet erişimi konusunda da cinsiyet, eğitim düzeyi, yaş ve yaşanılan bölgeye göre farklılıklar söz konusudur. Düzenli internet kullanımı erkekler arasında %86,9 iken kadınlarda %78,6’dır. İstanbul’da internet kullanan bireylerin oranı %91,8 iken, Kuzeydoğu Anadolu bölgesinde %64,6’dır. 2018 verilerine göre bilgisayar kullanan bireylerin oranı %59,6’dır. Kadın bireylerin bilgisayar kullanım oranı İstanbul bölgesinde %63 iken Kuzeydoğu Anadolu bölgesinde %25,4’tür. Bu gösterge açısından da coğrafi bölgeler arasında ve cinsiyetler arasında önemli bir uçurum bulunmaktadır. 2021 yılı Dijital Beceri Açığı Endeksi (DSGI) verilerine göre Türkiye 134 ülke arasında 79.sıradadır[1].Seçmenlerin okuryazarlık ve dijital okuryazarlık oranlarının istenilen seviyede olmadığını düşünürsek veri gizliliği dediğimiz seçmenlerin oylama tercihlerinin yetkisiz kişiler tarafından kullanımı hangi mekanizmalarla nasıl engellenecektir?
Bireylerin sosyo-ekonomik durumu, internet erişimi, düzenli internet kullanımı, bilgisayar sahipliği gibi faktörler dijital okuryazarlık becerilerini etkilemektedir. Bu açıdan bakıldığında ülkemizde eşitsiz ve adaletsiz bir dağılım olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Özellikle kadınların, 65 yaş üzeri bireylerin ve az gelişmiş bölgelerdeki yurttaşların dezavantajlı durumda olduğunu görmekteyiz. Sadece iki faktör açısından bakıldığında dahi Türkiye’nin elektronik seçim sürecine hazır olmadığını söyleyebiliriz. Dijital uçurumdan bahsedilen ülkemizde bu teknolojileri kullanarak seçim yapmak, seçimleri daha tartışılır hale getirmekten başka bir işe yaramayacaktır.
Elektronik seçimlerle ilgili uygulama sürecinin salt genel okuryazarlık meselesine indirgenemeyeceği açıktır. Bir ülkede dar anlamda elektronik seçimlerin geniş anlamda elektronik demokrasinin uygulanabilmesi için geniş bant internet erişimi, yüksek dijital okuryazarlık oranı, veri güvenliği, veri gizliliği, şeffaflık, veri bütünlüğü koşullarının da sağlanması gerekmektedir.
Türkiye’de mevcut rejimin otoriter popülist görünümünü veri aldığımızda veri bütünlüğü dediğimiz oy verilerinin tam, doğru ve değiştirilmemiş olması koşulu nasıl sağlanacaktır? Çünkü elektronik oy verme yöntemlerinin uygulandığı 2016 ABD Başkanlık Seçimleri sırasında bazı eyaletlerde seçim alt yapısının hedef alındığı saldırılar nedeniyle seçim sonuçlarının değiştirilmiş olabileceği konusunda tartışmalar yaşanmıştı. Seçmenlerin sonuçlara dair güvenlerinin tam olarak sağlanması şattır.
Seçmenlerin okuryazarlık ve dijital okuryazarlık oranlarının istenilen seviyede olmadığını düşünürsek veri gizliliği dediğimiz seçmenlerin oylama tercihlerinin yetkisiz kişiler tarafından kullanımı hangi mekanizmalarla nasıl engellenecektir? Teknoloji karşısında dezavantajlı durumda olan kadınlar ve yaşlıların oy verme hakları ve aday/parti tercihleri konusundaki gizliliklerinin korunması tehlikeye girecektir.
Türkiye’de yaşayan yurttaşların e-devlette yer alan tüm verilerinin resmi sitelere yönelik saldırılar sonucunda internet ortamında satışa sunulduğu haberlerinin yayıldığı bir ortamda veri güvenliği, veri şifreleme ve kimlik doğrulama gibi siber güvenlik tedbirlerinin alınmış olduğuna dair yurttaş güveni nasıl sağlanacaktır? Seçmenlerin oylarının gizliliğini sağlamak mümkün olmazsa, bazı seçmenlerin yerine oy kullanması halinde seçim güvenliği tartışmalarının başka bir boyuta taşınma riski bulunmakta.
Elektronik oylama sistemlerine yönelik güvenin sağlanabilmesi için şeffaf olması gerekir. Seçmenlerin ve gözlemcilerin sistemlerin doğru bir şekilde işlediğini ve oyların adil bir şekilde sayıldığını doğrulabilmeleri gerekir. Bu doğrulamayı hangi bağımsız kurum yapacak? Mevcut uygulamamızda ıslak imzalı tutanakların bilgisayar sistemine yanlış girildiğine dair siyasi partilerin itirazları sonucunda yapılan düzeltmeler bulunmaktadır. Oyların elektronik makineler tarafından da yanlış sayılma riski bulunmaktadır. Makinelerin yanlış saydığı oyların belirlenmesi yeni sistemde neredeyse imkansızdır. Seçmenlerin kullandıkları sistemin bir saldırı olmasa bile kendiliğinden çökmesi halinde ne yapılacağı belirsizdir.
Uygulamadaki örneklere bakılacak olursa, 1996’dan bu yana genel seçimlerde elektronik oylama yöntemlerini kullanan Brezilya’da sisteme yönelik birçok eleştiri getirilmiş ve bu eleştiriler devam etmektedir.
Yaşadığımız deprem felaketinde enkaz altında kalan yurttaşlarımızı kurtarma çalışmaları sırasında yaşadığımız internet bant genişliği daraltmasına benzer bir durum yaşandığında bazı bölgelerdeki seçmenlerin oy kullanma hakları ortadan kalkarsa, elektronik oylama sistemleri kullanılamaz hale gelirse ortaya çıkacak durumdan kim sorumlu olacaktır? TÜİK verilerine göre 2021 yılı itibarıyla sabit geniş bant internet erişimi olan hanelerin toplam hane sayısına oranı %61,9’dur. Bu oran İstanbul’da %79 iken Kuzeydoğu Anadolu bölgesinde %34,3’tür. Bu adaletsiz ve dengesiz durumun seçim sonuçlarına yansımaması imkansızdır.
Ortada yanıtlanması gereken bu kadar soru varken elektronik seçimlere iktidarın tek yanlı bir kararıyla geçilmesi seçimlere dair güveni sarsacaktır. En son 2009 yerel seçimlerinde kullanılan parmak boyası seçimlerde hileye karşı kullanılan bir yöntemdi. O günden bu yana yapılan seçimlerde parmak boyasının kullanılmaması muhalefet partileri ve liderleri tarafından eleştirilmekte, iktidar kanadı ise ısrarla bu boyayı kullanmaya yanaşmamaktadır.
Seçimlerde elektronik oylamanın kullanılmasını savunanlar hız ve verimlilik sağlayacağını, kağıt tabanlı oylamadan daha hızlı sonuç alınacağını, engelli bireyler ve fiziksel engelliler için erişilebilir bir yöntem olduğunu, genç ve teknolojiye aşina seçmenlerde katılım oranını arttırabileceğini ileri sürerler. Bu gruba karşılık, elektronik oylamanın en büyük dezavantajlarından birinin sistemlere sızma, oyları manipüle etme riski olduğunu ileri sürenler açısından, özellikle otoriter rejimlerde iktidarın seçim sonuçlarını kendi lehine manipüle etme ihtimallerinin daha yüksek olduğunu savunurlar. Ayrıca seçmenin gizliliği ve anonimliğini tehdit eden bu sistem seçmenlerin baskı altına alınmasını kolaylaştırır. Çünkü hangi kimlik verisiyle kimin hangi oyu kullandığı sisteme hâkim olan iktidar tarafından saptanması muhtemeldir. Dolayısıyla baskı altındaki muhalif seçmenler açısından fişleme sorunu ortaya çıkabilir. Son olarak dijital uçurumun yüksek olduğu bizim gibi toplumlarda herkesin aynı derecede teknolojiye erişimi olmadığı için “eşit oy”, “adil ve serbest seçim” ilkeleri ihlal edilmiş olur.
Uygulamadaki örneklere bakılacak olursa, 1996’dan bu yana genel seçimlerde elektronik oylama yöntemlerini kullanan Brezilya’da sisteme yönelik birçok eleştiri getirilmiş ve bu eleştiriler devam etmektedir. 2014 yılında bazı makinelerin oyları yanlış saydığı, bazı makinelerin ise tamamen çöktüğü, 2018’de siber saldırılara karşı yetersiz bir korunma sağlandığı ve manipülasyona açık olduğu, şeffaflık özelliğini taşımadığı, seçmenlerin biyometrik verilerini yeterince koruyamadığı için seçmenlerin gizlilik haklarının tehlikeye atıldığı ileri sürülmektedir.
Sonuç olarak, ülke çapında sosyo-ekonomik eşitsizliklerin ve adaletsizliklerin yaygın olduğu, dijital uçurumun veri koşulları ve otoriter popülist eğilimlere sahip bir rejimin şeffaf olmayan uygulamaları altında seçimlerin elektronik oylama yöntemiyle yapılması önerileri seçimlerin şeffaflığı ve güvenilirliğine yönelik, sonuçların hileli olduğu ve manipüle edildiğine yönelik tartışmaların daha da artması anlamına gelecektir.
Belarus’ta 2020’deki Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında muhalifler ve uluslararası gözlemciler oylamanın elektronik ortamda hileli bir şekilde manipüle edildiğini ileri sürerken, Lukaşenko’nun otoriter rejimi %80’in üzerinde oy olarak seçimlerden galip çıktığını iddia etmişti. Sonuçta ülke çapında tartışma yaratan seçimlerin ardından halkın protestoları ve bu protestoların şiddetle bastırılması gelmişti.
2009 yılında İran’da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında muhalifler ve uluslararası gözlemcilerin seçimlerin elektronik oylama makineleri üzerinden hileli bir şekilde manipüle edildiğini ileri sürmüşlerdir. Ahmedinejad’ın otoriter rejimi seçimleri büyük bir marjla kazandığı iddia etmiş ise de sonuçlar ülke genelinde geniş çapta tartışmalara yol açmıştı. Seçimlerde yaşanan ihlalleri kınayan diğer adaylardan Musavi taraftarları Tahran’da sokağa dökülmüştü. Dini lider Ayetullah Ali Hamaney ise seçim sonuçlarının Allahın takdiri olduğunu ve halkın Ahmedinejad’ın arkasında birleşmesi gerektiğini açıklamıştı.
2011 yılında Rusya’da yapılan Duma (parlamento) seçimleri sırasında da muhalifler ve uluslararası gözlemciler seçimlerin elektronik oylama ile yapılması sırasında hileli bir şekilde sonuçların manipüle edildiğini iddia etmişlerdi. Putin’in partisi Birleşik Rusya seçimlerden büyük bir zaferle çıkmış olsa da bu sonuçlar ülkede tartışılarak, protestolara yol açmıştı.
Brezilya, Belarus, İran ve Rusya örnekleri otoriter rejimlerde elektronik oylama yöntemleri ile seçimlerin nasıl manipüle edilebileceğine ve ne gibi tartışmalara, protestolara yol açabileceğine dair tarihten somut örnekler sunmaktadır. Bu arada yukarıda sayılan seçimlerin iptal edilmediğini/yenilenmediğini belirtmekte fayda vardır. Bu rejimler genellikle tüm seçim süreçleri ve sonuçları üzerinde sıkı bir kontrol uyguladıkları için elektronik yöntemlerle gerçekleştirilen manipülasyonların ve hilelerin tespit edilmesi ve kanıtlanması çok zordur.
Sonuç olarak, ülke çapında sosyo-ekonomik eşitsizliklerin ve adaletsizliklerin yaygın olduğu, dijital uçurumun veri koşulları ve otoriter popülist eğilimlere sahip bir rejimin şeffaf olmayan uygulamaları altında seçimlerin elektronik oylama yöntemiyle yapılması önerileri seçimlerin şeffaflığı ve güvenilirliğine yönelik, sonuçların hileli olduğu ve manipüle edildiğine yönelik tartışmaların daha da artması anlamına gelecektir. Seçimlerin elektronik hale getirilmesinden önce, yurttaşların yönetim süreçlerine katılımının arttırılması, doğrudan karar alma süreçlerine katılmaları ve idarenin şeffaflaştırılması için yerel düzeyden başlayarak katılımcı ve kapsayıcı mekanizmaların oluşturulması gerekir.
Dünyadaki ülkelerin 2021 Yapay Zeka Hazırlık Endeksine göre[2] 172 ülke arasında Türkiye 53.sırada geliyor. Endeks puanı da 100 üzerinden 55,49’dur. Yönetişim ve etik puanı 61,77, dijital kapasitesi 56,59, yenilikçilik kapasitesi 45,75, beşeri sermayesi 44,28, altyapı puanı 37,27, veri erişimi puanı 56,75, veri temsiliyeti 73,96, düzeyindedir. Bu puanlara göre elektronik oylama bir yana kamu yönetiminin dijitalleşmesi konusunda altyapı için gerekli koşulların henüz oluşmadığı söylenebilir. Yurttaşların ihtiyaç duyduğu yüksek kaliteli veriyi yurttaşlara sunacak güçlü bir alt yapı olmadan, dijital uçurum ortadan kaldırılmadan elektronik oylamanın başarılması oldukça zor görünmektedir. [1] Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. “Türkiye’de Dijital Dönüşüm ve Dijital Okuryazarlık”, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Ankara, 2022. [2] Ayrıntılı bilgi ve raporun tamamı için bkz. Oxford İnsights (2021), Government AI Readiness Index 2021, Erişim adresi: https://www.oxfordinsights.com/government-ai-readiness-index2021 Erişim tarihi: 17 Haziran 2023ü