Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın 25 Mart’ta koronavirüs Covid-19’a yakalanan hasta sayısı konusunda farklı bilgiler vermesinin ardından Türk Tabipler Birliği Başkanı Sinan Adıyaman’dan çarpıcı bir açıklama geldi.
Murat Yetkin'in sorularını yanıtlayan Adıyaman, cumhurbaşkanı ve bakanın verdikleri sayılar arasındaki büyük farkın, Türkiye’deki testlerin koronavirüs salgınının gerçek boyutlarını ve gerçek hasta sayısını göstermediğini ortaya çıkardığını söyledi.
TTB Başkanı Adıyaman’ın verdiği yanıtlar şöyle:
–Koronavirüs hasta sayısı 25 Mart’ta Sağlık Bakanı tarafından 2 bin 433, Cumhurbaşkanı tarafından ise 8 bin 554 olarak açıkladı. CHP’li Gürsel Tekin ikisinin elinde farklı veriler olup olmadığını sordu. Sizce bu fark nereden kaynaklanıyor? Sizin rakamlarınız ne yönde?
Biz rakam açıklamıyoruz. Sağlık Bakanlığı her gün açıklıyor. Ancak dünkü (25 Mart) farklılığın nereden kaynaklandığını 65 Tabip Odamızdan gelen bilgileri de karşılaştırarak saptadık. Koca’nın açıkladığı sayı, test yapılıp “pozitif” çıkan ve tedaviye alınan hasta sayısını gösteriyor. Erdoğan’ın açıkladığı sayı ise, buna ek olarak, test yapılmadığı halde klinik ve radyolojik bulgularla Covid-19 tanısı koyup hastanelerde tedaviye alınanların toplam sayısı.
–Bu durumda gerçek hasta sayısını Cumhurbaşkanı açıkladı diyebilir miyiz?
Koronavirüs tanısıyla tedaviye alınan hastaların gerçek sayısını Erdoğan açıkladı diyebiliriz. Ancak aradaki farka dikkatinizi çekmek isterim. Bakana göre test pozitif çıkan hasta sayısı 2 bin 433, Cumhurbaşkanına göre test pozitif çıksın, ya da çıkmasın gerçek hasta sayısı 8 bin 455. Aradaki fark 6 bin 121 hasta; Bakanın açıkladığı sayının iki katından fazla fark var. Bu da bizim şunu söylememize imkân veriyor: Türkiye’de koronavirüs testleri gerçek hasta sayısını göstermiyor, salgının gerçek boyutlarını ölçemiyor. Hastalıkla daha etkin mücadele için bizce önemli olan sadece “test pozitif” sayısı değil, gerçek hasta sayısıdır.
Soylu’dan ‘sokağa çıkma yasağı’ açıklaması: Gerekirse tedbirleri yükseltebiliriz
-Sizce gerçek hasta sayısı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığından da mı yüksek?
Şöyle anlatmaya çalışayım. Sayın bakanın ifadesine göre, 24 Mart’ta 3 bin 952 test yapılmış ve 343 vaka saptanmış. 25 Mart’ta ise test sayısı 5 bin 35’e çıkmış, hasta sayısı da 561 olarak belirlenmiş. Yani test yaptıkça daha çok hasta buluyoruz, test yapmadan bulamazsın. Dünya Sağlık Örgütü Başkanı o yüzden “Üç talebim var; test, test, test” diyor.
-Az önce testler gerçek hasta sayısını göstermiyor dediniz. Sağlık Bakanı “80 milyona test yapılamaz, dünyada da böyle bir uygulama yok” diyor.
Biz 80 milyona test yapılsın demiyoruz ki… Hiçbir ülkenin bunu yapacak hali yok. Biz hastalıkla mücadelenin tek yöntemi test de demiyoruz. Nitekim elimize yeni gelen bilgiler de gösteriyor ki örneğin hastalığın çıktığı Çin’de iyileşen hastaların yüzde 38’ine test yapılmadığı halde klinik ve radyolojik bulgularla tanı konmuş, tedavilerine başlanmış. Bizim söylediğimiz, şüpheli görülen herkese test yapılması gereğidir. Bunu Bilim Kurulu da böyle söylüyor ancak gördüğümüz, ne yazık ki Bilim Kurulu’nun belirlediği algoritmaya, rehbere de uygun davranılmadığıdır.
-Sizin bu çerçevede talebiniz nedir?
Şeffaflık. Çünkü birincisi, bilgiler toplumla açıklıkla paylaşılmalı ki toplum neyle karşı karşıya olduğunu daha iyi anlayıp daha ciddiye alsın. İkincisi de sadece “test pozitif” çıkan hastalara değil, tanı konup tedaviye alınan bütün hastalara izolasyon, yalıtma önlemleri alınsın, temasta oldukları saptansın, böylece yayılmanın hızı yavaşlatılsın.
Şeffaflığın bir sağlık çalışanlarını ilgilendiren çok önemli bir boyutu daha var. Biliyorsunuz, Türkiye’nin her yerinden hekimlerimiz hastalardan alınan geniz ve burun sürüntü örneklerini Ankara’ya, bakanlığa yolluyor, orada tek merkezden bakılıyordu. Böyle bir salgın durumunda bilgilerin tek merkezde toplanması doğrudur. Ancak birkaç gün öncesine dek, “negatif” çıkan hastaların isimleri hekimlere bildiriliyor, “pozitif” testler bir daha bakılıyordu. Hekimlerimiz de hastalarının korona bakımından durumunu öğrenmiş oluyordu. Şimdi hiç bildirim yapılmıyor. Oysa hekimin baktığı, yakın temas içinde örnek aldığı hastasının salgın taşıyıp taşımadığını bilme hakkı var. Hekimler, sağlık çalışanları bu mücadelenin en ön safındaki insanlar. Onları koruyamazsak, bu savaşı çok daha ağır koşullarda yürütmek zorunda kalırız.
-Bir de sağlık çalışanlarının koruyucu maske, eldiven, önlük gibi eksikliklerinden şikâyet ediyorsunuz. Sağlık Bakanı ise bu örneklerin münferit ve maksatlı olduğunu, yeterince malzeme dağıtılmakta olduğunu söylüyor. Nedir son durum?
Türk Tabipler Birliğinin vatandaşların sağlığı, toplumun sağlığı ve sağlık çalışanlarının sağlığı dışında ne maksadı olabilir? Ekipman eksikliği var. Oysa Türkiye’de bütün nüfusa yetecek sayıda eldiven de, maske de, ekipman da var. Sıkıntının üç nedeni var. Birincisi, halk salgını duyar duymaz, ihtiyacı olsun olmasın eldiven, maske almaya adeta hücum etti. Tam ihtiyaç ortaya çıktığında sağlıkçılara kalmadı. İkincisi, yerli üretim yapan firmalardan bazıları, yurtdışına daha pahalı satıp daha fazla kâr yapmak amacıyla yurt içine ürün vermeyi kesti, stok yapmaya başladılar. Sayın Bakan’la konuşmamızda bunların üstüne gidilmesini ve teşhir edilmesini hep istedik, istiyoruz da. İçişleri Bakanlığı devreye girdi. Bir depoda milyonlarca maske bulunduğunu duyduk. Müsadere edilip hastanelere ücretsiz dağıtılıyor bunlar. Üçüncüsü de şu anda bütün hastaneler pandemi hastanesi ilan edildi, destekliyoruz, geç bile kalındı ama hazırlıksız yakalanıldı. Hastanelerde gerekli malzeme önlemlerinin alınmamış olduğu ortaya çıktı. Özetle hazırlıksız yakalanıldı.
-Sizin bir de sağlık çalışanlarına karşı şiddet cezalarının artırılması talebiniz var yıllardır. Bu kriz sırasında Meclis toplanmışken bu yasanın çıkacağı umudunuz var mı?
Umudumuz her zaman var, bu konuda çalışıyoruz. Ama bu kriz ortamında dahi sağlık çalışanlarına şiddet durmuyor; işte iki gün önce Samsun’daki bıçaklı saldırı. Bu yasanın çıkması bizler için hayati ihtiyaç. Sayan Bakan’la konuştuğumuzda, o da bir hekim olarak desteklediğini söylüyor ama herhalde onun da aşamadığı bir yerler var.
Dünya Sağlık Örgütü: Harekete geçme zamanı bir aydan daha önceydi