Bir oy Kemal Kılıçdaroğlu’na… bu tartışmanın artık kapandığını ve uzatmanın kimseye bir faydası olmadığını düşünüyorum… Doğru stratejiyle de seçimin hâlâ birinci turda kazanılacağına inanıyorum.
Bir oy da benden Türkiye İşçi Partisine bu seçim.Bu yazımda herkesten gelen “Neden ve nasıl TİP’e oy verirsin?” sorusuna cevap mahiyetinde, kendi gerekçelerimle, yeni bir parti olarak TİP’in radarıma takılan artılarını ve eksilerini paylaşıp, baraj sorunu ve yurt dışı oylarıyla ilgili kafa karışıklıklarını da gidermeye çalışacağım.
TİP’İN BARAJ SORUNU YOKÖncelikle en çok tartışılan nokta ile başlayalım. Türkiye İşçi Partisi, seçimlere Emek ve Özgürlük İttifakının bir bileşeni olarak girdiği için baraj sorunu bulunmuyor. Anket ortalamalarında ittifakın oyu %13 civarında seyrediyor, belirlenmiş seçim barajı %7’nin oldukça üzerinde. Ek olarak bu TİP’in ilk seçimi olduğu için (44 yıl önceki TİP ile bu TİP’i ben farklı değerlendiriyorum) ve önceden karşılaştırılacak bir veri bulunmadığı için, bu verileri minimum yüzdeler olarak almanın daha sağlıklı olacağını düşünüyorum.
Her fırsatta, 49 il ve 52 seçim çevresinde partinin kendi adı, kendi amblemi ve kendi listeleriyle seçime gireceğini paylaşıyorlar zaten. HDP cephesinden aldıkları tüm saldırıların temelinde de bu yatıyor. Emek ve Özgürlük İttifakının diğer bileşenleri seçime Yeşil Sol Parti listesinden giriyor olacaklar. D’Hondt sistemiyle büyük olan partinin listesinden seçime girmek aslında bu seçim daha doğru olan. Millet ittifakı da bu noktada doğru olanı yapıyor. Sera Kadıgil’in açıklamalarından özellikle benim anladığım, kendi listeleri ile seçime girmelerinin ana sebebi: seçmen profillerinin HDP’den farklı olması. (Ki burada kendisine katılıyorum. Şahsen ben HDP seçmeni değilim, ortak listeyle girselerdi, oyumu her şeye rağmen yine CHP’den yana kullanıyor olurdum.)
Halbuki tüm stratejileri, mecliste Emek ve Özgürlük İttifakının en çok vekil çıkarması üzerine kurulu. Matematiğini iyi çalışmışlar, riskli gördükleri yerlerde aday çıkarmamışlar. Ankara 1. bölgeden çekilme sebepleri de yine bu yüzden. Özellikle Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu illerinde TİP parti olarak oy pusulasında yer almayacak. İddialı oldukları 10 il var ve daha çok büyükşehirlere odaklanmışlar. İstanbul’da üç, Ankara’da iki, İzmir ve Bursa’da da bir seçim bölgesinde kendi listeleriyle seçime gidiyorlar.
Uzun lafın kısası, seçim pusulasında TİP’in logosunu görüyorsanız ve büyükşehirde yaşıyorsanız, gönül rahatlığıyla oyunuzu TİP’e verebilirsiniz.
YURT DIŞI OYLARI: ARTIK OYLARYurt dışında oy kullanacak arkadaşların “verdiğim oy boşa gider mi” endişesi taşıdığını gözlemliyorum. O yüzden bu soruyu da birçok yerden araştırdım, TİP yetkililerine de danıştım.
Durum şu şekilde:
Yurt dışı oylarının Türkiye’ye yansıması, partilerin aldıkları oy yüzdesine göre yapılıyor. Geçtiğimiz seçim, yurt dışı oylarının dağılımından sonra, Kahramanmaraş’ta CHP’ye vekil kazandırmıştık, Ali Öztunç meclise girmişti. Aynı şekilde Hatay’da AKP 11. milletvekilini çıkarmıştı.
Yurt dışı oylarının önemi göz ardı edilemeyecek kadar önemli.
14 Mayıs’ta Türkiye’de toplam 60 milyon 697 bin 843 seçmen oy kullanacak. Yurt dışı oyları (sandık kurulmuş yerlerde) toplam 3 milyon 401 bin 865. Tüm bu oyların yaklaşık %5 ine denk geliyor.
Bu ek oylar, TİP’in %5 oy aldığı senaryo ile hesaplandığında, İstanbul 1. bölgede 5187 oya denk geliyor.
Peki TİP’in aday çıkarmadığı illerde oylar boşa mı gidecek?Aday çıkarmadığı illerde kalan oylara artık oy diyoruz.
TİP bu çalışmayı yine %5 oy aldığı senaryo üzerinden yapmış, Van için TİP’in 792 artık oy çıkarma riski var.
Dinin ve dini değerlerin siyasete hiçbir şekilde alet edilmesine izin vermeyecekler. Bu aynı zamanda eğitimin de yeniden sekülerleşmesi, toplum yaşamında hurafelerin değil bilimin yeniden ön plana çıkarılması anlamına geliyor.
Yani %5 oy aldığında, İstanbul 1. bölgede alacağı 5187 ek oya karşı Van’da boşa gidecek olan 792 artık oy olması mümkün.
Lâkin, her seçim tüm partilerin artık oy riski var. Bu sadece TİP’e özel bir risk değil.
TİP bunun çalışmasını da yapmış, 2018 seçimlerinde örneğin Van’da CHP’nin 13.914 artık oyu olmuş, HDP’nin 33.571 artık oyu, MHP’nin 16.246 artık oyu varmış.
Evet bu bir risk. Vereceğiniz oy, milletvekili seçimine etki etmeyebilir, hangi partiye oy verirseniz verin.Ama vereceğiniz bir oy, yıllarca hak ve adalet mücadelesi vermiş, Çorlu’daki tren kazasında oğlu Oğuz Arda Sel'i kaybeden Mısra Öz’ü, gözaltında dövülerek öldürülen gazeteci Metin Göktepe’nin kardeşi Meryem Göktepe’yi ve trans kadın aktivist ve oyuncu Esmeray Özadıktı’yı meclise taşıyabilir.
Daha da önemlisi vereceğiniz oy, her şekilde oy verdiğiniz partinin ülke genelindeki yüzdesine etki edecek. Boşa gitmeyecek. PEKİ NEDEN TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ?Benim için önem sırasıyla saymak gerekirse:
Laiklikten asla taviz vermeyecekler.Başka hiçbir partinin programında laiklik için böyle bir vurgu yapıldığını görmedim.
Kısaca, dinin ve dini değerlerin siyasete hiçbir şekilde alet edilmesine izin vermeyecekler.
Bu aynı zamanda eğitimin de yeniden sekülerleşmesi, toplum yaşamında hurafelerin değil bilimin yeniden ön plana çıkarılması anlamına geliyor. Eğitim sisteminden çocuklarımızın mecbur bırakıldığı İmam Hatip sisteminin kaldırılmasını savunuyorlar. Devletin tüm kurumlarının tarikat ve cemaatlerden arındırılması gerektiğini düşünüyorlar. Diyanet İşleri’nin tüm dinlere eşit mesafede konumlanarak, daha sade bir devlet kurumu olarak kalmasını gerektiği görüşündeler. Hatta TİP Parti sözcüsü ve Milletvekili Sera Kadıgil, geçtiğimiz günlerde Armağan Çağlayan’a konuk olduğu programda “Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kapatılması, yerine de ‘İnanç başkanlığı’ kurulması gerekiyor” diye bir beyanda bulunmuştu.
Gönlüm hâlâ CHP’de. Bir gün kendine gelmesini diliyorum. Ama mecliste, bugünkü trajektörde özellikle ülkemizin geleceğini ilgilendiren kilit kararlarda, liberal politikaları dengeleyecek, yukarıda saydığım daha sosyalist evrensel bir duruşa, sol kanada meclisin ihtiyacı olacak.EŞİT YURTTAŞLIK TALEPLERİNİN SESİ OLACAKLAR
Eşit yurttaşlık deyince aklımıza ilk olarak kadınlar, LGBT+ bireyler, farklı dil, din, mezhep ve etnik kökenden insanlar, azınlıklar geliyor. Ve tabii ki neoliberal ekonomi politikalarıyla ezilen işçilerimiz geliyor.
TİP Her şeyden önce Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini savunuyor. Kadın haklarının korunması partinin ana damarlarından birini oluşturuyor. Kadına yönelik her tür ikinci sınıf muamelenin, şiddetin karşısındalar. Emeğin sömürülmesine, insanların toplumsal hayattan dışlanmalarına izin vermeyecekler. İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkacaklar. Kamu istihdamında %50 cinsiyet kotasını savunuyorlar.
Kesintisiz eğitime geri dönerek, kız çocukların okuldan uzaklaştırılmasına da karşı çıkacaklar. Bunların boş vaatler olmadığını da şimdiden görüyoruz. Milletvekili listelerindeki kadın oranlarında ittifaklar arasında Emek ve Özgürlük İttifakı en yüksek yüzdeye sahip. TİP 1. ve 2. sırada çıkardıkları kadın milletvekili adaylarıyla %56 oranla tüm partilerin önünde. TİP aday çıkardığı 53 seçim bölgesinin 27’sinde de kadın adaylara birinci sırada yer veriyor.
DOĞA DOSTUKentsel dönüşüm, yer altı yer üstü madencilik faaliyetleri, enerji kaynakları vb. bahanesiyle doğanın katledilmesine karşılar. Doğa dostu yenilenebilir enerjiyi destekliyorlar, nükleer santrallerin kaldırılmasını savunuyorlar. Tarım ve orman alanlarına, doğal su kaynaklarına sahip çıkacaklar, herkesin temiz suya erişimini güvence altına alacaklar. Hayvan haklarının savunucusu olacaklar.
ÇOK ŞÜKÜR ARTIK GENÇLERİN SESİNİ DUYMAYA BAŞLAYACAĞIZTürkiye siyasetine ne yazık ki yıllardır yön veren atıl ve yaş haddini doldurmuş siyasetçilerimiz yerine, TİP’te çok genç ve dinamik bir yapıyla karşılaşıyoruz. Bir TİP etkinliğine gitmeniz yeterli ne demek istediğimi anlamanız için. Partinin yapısına işlemiş bir enerji, irade ve “inat” var. Gençlere hem milletvekili adaylıklarında hem de parti içinde stratejik pozisyonlarda genişçe yer verilmiş. Gençlik kotası koyup gençleri de sürece dahil edelim gibi bir şeyden bahsetmiyorum. Hareketin kendisi genç zaten. Belki yaşlı kotası koymayı düşünebilirler. Dünya siyasetinin ikonik liderlerinin bile koltuğunu genç varislerine bırakmaya başladığı bir çağda, olması gereken de bu artık. Başkan Erkan Baş da 1979 doğumlu, 44 yaşında.
KAFAMDAKİ SORU İŞARETLERİFikirleri, enerjisi, geleceğe dair verdiği umut çok güzel olsa da… kafamda tabii ki soru işaretleri yok değil. Ne de olsa ince eleyip sık dokuyan, zor beğenen, zor güvenen biriyimdir.
Bu yüzden fırsat buldukça her yerden takip ediyorum, gözlemliyorum, etkinliklerine katılıyorum. Geçtiğimiz gün de Barış Atay ile Paris’te düzenlenen TİP etkinliğine katıldım. Çok yoğun ilgi vardı, çok keyifli ve akıcı geçti. Etkinlik sonrası Barış Atay dışarıda soruları alarak katılımcılarla sohbetine devam etti. Soruları yanıtlarken kullandığı şu cümle dikkatimi çekti :
“Şu anki AKP, 1923’ten beri, Cumhuriyetin kuruluşundan beri var olan faşist rejimin bir sonucudur.” dedi.
Öfkesi anlaşılır. İtirazım yok. Ama Cumhuriyet kazanımlarının önüne geçmemesi, o emekleri boşa çıkarmaması gerekir bu öfkenin. Bir yandan benim kırmızı çizgilerimden birine temas ediyor. Diğer yandan Tarihi ve siyasi olarak pek çok hata içeriyor bu önerme. Duymaya alıştığımız bir ezber diğer yandan. Ezberleri bozmak isteyen, araştıran diyalog kuran bir yaklaşımı ben şahsen tercih ediyorum. Üniversite yıllarında Bilkent’te okurken, her nedense ODTÜ ortamı bana daha çekici gelirdi, bir şekilde oranın derslerine kaynardım. Felsefe dersinde bir hocamızın söylediği sözü hiç unutmuyorum: Devrim, öfkeyle varolanı yıkmak değildir. Varolanı yıkmadan, iyi yönlerini muhafaza ederek daha iyisini inşa etmektir. Varolanı yıkarsan, savaştığın o insanlardan daha büyük zarar verirsin ülkene.”
Bu noktada, bir sosyal demokrat olarak ben daha ılımlı, barışçı ve merkeze yakın bir yerdeyim. Uzlaşmaya, orta yolu bulmaya daha yakınım. TİP Marksist-Leninist duruşu ile radikal sola daha yakın bir duruş sergiliyor üyelerinden dinlediğim kadarıyla. Şahsen CHP’nin bir önceki yazımda paylaştığım Neoliberalizmden çıkış planını ben daha realist buluyorum. Millet ittifakındaki partilerin ekonomi politikaları da aşağı yukarı aynı zaten.
Bir sosyal demokrat olarak ben daha ılımlı, barışçı ve merkeze yakın bir yerdeyim. Uzlaşmaya, orta yolu bulmaya daha yakınım. TİP Marksist-Leninist duruşu ile radikal sola daha yakın bir duruş sergiliyor üyelerinden dinlediğim kadarıyla.
Çok genç yeni bir parti olduğu için, bu yüzden örgütlenirken bu genç ekibin daha deneyimli kadrolara da ihtiyacı olacağını düşünüyorum. Yaşlı emektar kotası çok da kötü bir fikir olmayabilir. Koptukları TKP’den de destek alabilirler mi emin değilim. Bu heyecan ve enerji geleceğimize yön vermek için çok güzel, ama direksiyonun başına geçmeye henüz hazır değiller izlenimi oluştu bende.
Örnek verecek olursam; dışarıdaki sohbette TİP ekibinden nerdeyse herkese seçim döneminde yine yaşanacak olan fırsat eşitsizliğinden, yurt dışındaki %50 sandığa gitme oranından, AKP’nin süreci nasıl domine ettiğinden bahsettim. Siz nasıl örgütlenmeyi planlıyorsunuz peki, planlarınız ne, diye sordum Barış Atay’a da. Örgütlenme işini benim dünyamda İşçi partisinden daha iyi kimse yapamaz çünkü. Deprem dönemi muhteşem bir iş çıkardılar. Allah hepsinden razı olsun. Ahbap daha Çadırkent kuramamışken, küçük de olsa içine Sahra hastanesini dahil ettikleri bir Çadırkent kurmayı tamamlamışlar, Konteyner kent kurmaya başlamışlardı. Dayanışma, yoldaşlık duyguları kesinlikle daha güçlü. Daha sağ ve merkez partilerde karşımıza daha farklı bir tablo çıkıyor. Lider dahil herkes daha bireysel, kişisel kazancı ekseninde hareket eder, herkes birbiriyle yarış halindedir, herkes her şeyi bildiği için bir süre sonra kimse ortak iş yapamaz hâle gelir.
Toparlayacak olursak, ben de gerçekten çok saf bir merakla ve umutla seçim dönemi insanları nasıl örgütleyeceklerini, sandığa nasıl yönlendireceklerini sordum.
Çünkü yurt dışı sisteminde, Türkiye’deki gibi bağlı bulunduğunuz mahalleye gidip oy kullanamıyorsunuz. Şehrinizde size yakın konsolosluk varsa şanslı sayılırsınız. Bölgenizin bağlı olduğu konsolosluğa, yakın konsolosluklara ya da havaalanında oy kullanabiliyorsunuz. Bu bazen bir otobüs bazen de fahiş fiyatta bir uçak masrafı demek olabiliyor seçmen için.
AKP’nin yurt dışı oylarındaki başarısının da buradan geldiğini düşünüyorum. Her seçim, hiçbir masraftan kaçınmadan, tüm otobüslere seçmen doldurarak, kapıya teslim, seçmenlerine servis hizmeti sağlıyorlar, 2-3 saat süren uzaklıktan seçmenlerin kapısına gidip, otobüs yolculuğuyla seçim merkezine taşıyorlar, yemek ikramı vb. yapıyorlar.
Barış Atay’ın soruma cevabı şu şekilde oldu, “Biz daha yeni küçük bir partiyiz, CHP gibi büyük partilerin yapması gerekir bunu”, dedi. CHP’den gelen bir insan olarak yurt dışında (belki Almanya dışında) hiçbir parti teşkilatının böyle bir bütçesi olmadığını biliyorum.
Bu sorun ciddiye alınmazsa ve çözüm üretilmezse AKP bu yarışa %5 önde başlayacak demektir.
Peki benim beklentim neydi burada TİP’i temsilen Barış Atay’dan: Kafası bu kadar zehir gibi çalışan genç ve dinç bir ekibin bu sorunu çoktan tespit etmiş olmasını ve çözüm önerileriyle gelmiş olmasını beklerdim. Ama fark ettim ki, bu sadece önceden örgütlenme deneyimi olan, parti teşkilatında çalışmış insanların bilebileceği bir şey.
Gönlüm hâlâ CHP’de. Bir gün kendine gelmesini diliyorum. Ama mecliste, bugünkü trajektörde özellikle ülkemizin geleceğini ilgilendiren kilit kararlarda, liberal politikaları dengeleyecek, yukarıda saydığım daha sosyalist evrensel bir duruşa, sol kanada meclisin ihtiyacı olacak. İşçilerin haklarını koruyan bir ekibe ihtiyaç olacak. Ne de olsa, yaşadığımız yüzyılda beyaz yaka, mavi yaka ayrımı da kalmadı. Artık hepimiz gri yakalıyız, emeğimizle kazandığımız bir maaşa bağlı olduğu sürece hayatımız, hepimiz işçiyiz.
İnsan hakları ve doğa denildiğinde bana en güven veren ekip ve program TİP’te olduğu için… Ötekileştirilen herkesin, ezilenlerin meclisteki iradesi olacakları için… Denge unsuru olacakları için… Laiklik’in meclisteki neferi olacakları için… Benim oyum TİP’e bu seçim.