Âşık Bir Adam olarak kendi bildiğini okumaya devam eden Teoman, her ne kadar Leonard Cohen gibi pozlar verse de ‘Amerikan şarkı geleneği içerisinde yeni şiirsel ifadeler yaratan’ Bob Dylan’a daha çok benziyor. 23 Mart 1999 tarihinde ekşisözlük’te Teoman’la alakalı girilen ilk entry şuydu: “Kayıt teknolojisinin ne kadar ilerlediğini iyice anlamama sebep olan kötü sesli, gitar çaldığını sanan şahıs.” Yıllar, 32 yaşında genç rockçıya hitaben yazılmış, Türkçesi bozuk bu ‘giriş’in ve böyle düşünenlerin fena hâlde yanıldığını gösterdi. Teoman Fazlı Yakupoğlu, bugün 56 yaşında ve hâlâ şarkılarıyla, sözleriyle anlatısını sürdürüyor, nesillerin üstüne kendi rengini salıp, cilasını sürüyor. Ama günümüzde uzunçalarlar çok moda olmadığından o da toplu şiir adlarına öykünen single ve EP’lerle ses veriyor. Bu arada okuduğunuz yazı, baştan ayağa bir sanatçı biyografisi değil, çünkü artık böylesi yazılar da yaygın tarz değil. DAĞINIK VE MELANKOLİK BİR KRONİK

Hayranlarının deyişiyle Teo, edebiyatla oldukça ilgili bir söz yazarı ve şarkıcı. Zaten hemen her rockçı, ortalama bir entelektüel, az biraz şair ve hikâye anlatıcısıdır. Çağdaşlarından misal vermek icap ederse; Feridun Düzağaç, Kutlu Özmakinacı, Genç Osman Yavaş, Yaşar Kurt, Harun Tekin, Ozan Kotra gibi. Ben de aslında peşi sıra kurduğum cümlelerde Teoman’ın şiir konuşan hâllerini kaydetmek istiyorum, başlığın da söylediği üzere.

Kafasında tasarladığı fakat bir türlü nihayete erdiremediği romanı bekleyedursun onun kişisel tarihini anlattığı Fasa Fiso, Teoman adına derli toplu bir kronik. Dağınık, melankolik, termine riayet etmeyen temrinlerin serpiştirildiği bu özel çalışma, Allen Ginsberg’ün ‘uluma’sı gibi. Onun aslında tembelmiş gibi görünen keyfiyetinin arkasında sıkı bir çalışkanlık söz konusu. Lisansını Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji bölümünde tamamlar, akabinde İstanbul Üniversitesi Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi için hazırladığı ‘çizgi romanda kadının rolü’ adlı tezi hüsnükabul görmez. Belki de böylesi bir reddediliş, onun salt akademik değil, iki kapak arasına girecek başka metinleri üretmek konusunda da umursamaz ve kaygısız bir adam yapmıştır, kim bilir… BİR ŞEY SEVMEYE DEĞERSE/ÖLMEYE DE DEĞER Mİ? Teoman’ın albüm adlarının toplu şiirlere benzeyen bir yanı olduğunu söyledim az önce. Diskografisinin ilk üretimi dönüşlülük zamirinin aynası Teoman, 1997’de piyasaya çıkar. Bir sene sonra ‘O’nu işaret eder, ‘kişisel bir şey’dir şarkıcının ‘gemiler’i. Bazı Yalanlar’da 1980 Kuşağı şairleri gibi sorar: “Yalanlarımız güzel/İnanması zevkli/Bir şey sevmeye değerse/Ölmeye de değer mi?” Üçüncü stüdyo kaydı Onyedi, sadece Türkiye için değil, sanatçı adına da kırılma zamanları olan 2000 yılında dinleyiciyle buluşur. Dar Alanda Kısa Paslaşmalar bitmiş, içinde Paramparça, 17, Rüzgâr Gülü, İki Yabancı, Zamparanın Ölümü ve Uykusuz Her Gece cover’ının olduğu parçalar hemen herkesin diline pelesenk olmuştur. Teoman, bu şarkılarla alakalı ‘işin ticarî ve akustik kodlarını çözdüğünü’ söyler. Gerçekten de öyle olur; tüm eleştirilere rağmen yer yer snop görünse de cool’luğundan taviz vermeden kendi inşasını sürdürür.
Teoman’ın şarkı sözleri, kuşkusuz Türk şiirinin ses bayrağını göndere çekmiş II. Yeni’ye daha yakın. İmge, şairin yeteneğini yansıtıyorsa şayet şüphesiz Teoman, bu konuda oldukça mahir.
BEN RUHİ BEY NASILIM? Amerikalı yazar J. D. Salinger’ın aynı adlı eseri Gönülçelen, şarkıcının kırıklarını aldırdığı kalbinin sesi olur. Bu albümde yer alan İstasyon İnsanları, Edip Cansever’in Ben Ruhi Bey Nasılım?’ından doğmuştur desek yeri. Edip Bey’in “Ben Ruhi Bey, nasıl olan Ruhi Bey/Nasılım/Bir yaz ikindisinden çıktım geldim/Diyelim bir pazartesiydi, biraz da şöyle geldim/Kapıyı iyice kapadım.” mısralarına karşı “Ruhidir benim adım hiç çıkamam evimden/Dostlar uydururum hayali mutluyumdur bu yüzden.” cevabını verir sanki. Şiirde ve şarkıda tren kesiklerini hissedersiniz, ayrı yerlere gidilse de yaralar ve rüyalar aynıdır. Yeri gelişken bilenler bilir ilk kasetteki Sen Benim Olmasan da şarkısı, II. Yeni’nin bu çok yazan şairine ithaf edilmiştir. “… ŞİİR YAZ OĞUL İÇİN”

Teoman hem babasının hem çok sevdiği Ahmet Erhan’ın vefat ettiği yaşı geçti. Ünlü rockçı, ‘Resimli Ahmet’ler Tarihi’ ile Haydar Ergülen’in bir yazısında karşılaşır, 1996’nın kışını neredeyse ‘Oğul’la geçirir. Bu şiiri besteler ve izin için sahibini arar. Erhan, “Senindir şiirim.” der ve bir ricada bulunur: “Albümünde şarkı sözü değil, şiir yaz Oğul için, eğer adımı yazacaksan.”

Dizeler, anne dizlerine konacak bir başın sancısıdır; fakat şunu hatırlatalım: Teoman, kendi deyimiyle herkes onu ‘anneci’ sansa da ‘babacı’dır. Mehmet Ali Aybar’ın İşçi Partisi üyesi, aynı zamanda şair olan babasının hasta yatağında duyduğu öksürük sesleri kulağından hiç gitmeyecektir çünkü.

Son zamanlarda mesaisini stüdyo-ev arasında harcayan sanatçı, galiba artık Çavdar Tarlasında Bir Çocuk oldu. Çünkü ‘Sayın Bay Rock Yıldızı’ aslında bize her şarkıda şunları söylemek istiyor: “Pek çok insanın hakkında konuştuğum için üzgünüm. Bildiğim tek şey size anlattığım herkesi biraz özlüyorum. Sakın kimseye bir şey anlatmayın. Herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra.”
DEUS EX MACHİNA YA DA RE-WORK ŞİİR VİDEOLARI Eski Bir Rüya Uğruna adını verdiği albümünde yer alan Hem Hayattan Hem Ölümden’de ‘Sardunyaları seyrettim bir çölden gelip/Geceler boyu ağladım şairleri sevip” diyen bir adamın her ne kadar “Ben, Zargana, Deus Ex Machina” için ‘son albümüm olacak gibi’ dese de daha anlatacağı çok hikâyesi olduğunu düşünüyorum. Onun gitarıyla Yakın Temas’ı (Deniz Durukan’ın ‘Rugan’ından yapılan Ölüm Işığa Uzanmış’ı hatırlatalım) sürecek gibi. Bu arada Youtube’da yer alan Deus Ex Machina adlı kanalda, başta İsmet Özel olmak üzere Melih Cevdet Anday’dan Cemal Süreya’ya, Ahmet Muhip Dranas’tan Orhan Veli’ye değin birçok şairin re-work videoları mevcut, müzikler ise nefis. ÇAVDAR TARLASINDA BİR ÇOCUK... Teoman’ın şarkı sözleri, kuşkusuz Türk şiirinin ses bayrağını göndere çekmiş II. Yeni’ye daha yakın. İmge, şairin yeteneğini yansıtıyorsa şayet şüphesiz Teoman, bu konuda oldukça mahir. Bireyin yalnızlığını (uzaktan bakıp insanlara/konuşmalar yazdım dudaklara/Sonra kendime baktım/Tıklım tıklım yalnızdım), sıkıntılarını (Nasıl oluyor vakit bir türlü geçmezken/Yıllar, hayatlar geçiyor), çevreye uyumsuzluğunu (İnsanlar dünya düşmüş üstlerine, kıpırdayamıyorlar/İnsanlar denemiyorlar bile) boşvermişliğini (Bekleme salonunda günü geçmiş dergiler/Saçım başım dağılmış sanki bana benzerler) anlatan bu yolun yolcusu.  Âşık Bir Adam olarak kendi bildiğini okumaya devam eden Teoman, her ne kadar Leonard Cohen gibi pozlar verse de ‘Amerikan şarkı geleneği içerisinde yeni şiirsel ifadeler yaratan’ Bob Dylan’a daha çok benziyor. Son zamanlarda mesaisini stüdyo-ev arasında harcayan sanatçı, galiba artık Çavdar Tarlasında Bir Çocuk oldu. Çünkü ‘Sayın Bay Rock Yıldızı’ aslında bize her şarkıda şunları söylemek istiyor: “Pek çok insanın hakkında konuştuğum için üzgünüm. Bildiğim tek şey size anlattığım herkesi biraz özlüyorum. Sakın kimseye bir şey anlatmayın. Herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra.”