Söyleşi: Emre Köse
ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz haftalarda Amerikan birliklerinin Suriye’den çekileceğini açıkladı. Karara yönelik tepkiler çığ gibi büyürken, IŞİD karşıtı koalisyonun mensuplarından olan Fransa, Suriye’de kalacağını açıkladı.
Birkaç gün önce Trump, tepkilere yanıt vererek IŞİD’e karşı savaşmaya devam ederken bir yandan da çekilmeye devam edeceklerini söyledi. ABD Başkanı Trump, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, gündeme ilişkin New York Times gazetesinde çıkan makaleyi hedef aldı. Trump, şunları söyledi:
“Başarısız New York Times, Suriye ile ilgili niyetlerim hakkında bilerek yanlış bir makale yazdı. [Çekilme süreci] daha önce açıkladığımdan farklı değil. IŞİD ile savaşmaya devam ederken uygun bir hızla çekilmeye, ihtiyatlı şekilde gerekeni yapmaya devam edeceğiz.”
NYT’de yayımlanan makalede, ABD’nin Suriye’den çekilmesinin Türkiye’nin “Kürt savaşçıların” güvenliğini garanti etmesi ve IŞİD’in yenilmesi koşuluna bağlı olduğunu söylemesine dönük Suriye’den çekilmenin “aylar hatta yıllar” alabileceği belirtilmişti.
Diğer yandan makalede, Suriye’den çekilme kararının, Trump ve kurmayları arasında ciddi bir kargaşaya yol açtığı, ABD Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon) da karardan son derece rahatsız olduğu öne sürülmüştü.
Gazeteci Hediye Levent, ABD’nin Suriye’den çekilmesi ve sahadaki son duruma ilişkin Politikyol’un sorularını yanıtladı.
- ABD Başkanı Trump’ın Suriye’den Suriye’den çekilme kararına rağmen geçen günlerde NBC’ye konuşan bir yetkili, ABD güçlerinin Suriye-Ürdün sınırındaki Tanf üssünde kalacağı sinyalini verdi. Sizce bunun sebebi nedir?
Trump’tan önce de basın açıklaması vs. yapılmadan ve düşük tonda dile getirilse de Obama döneminde de ABD’nin Suriye’deki varlığı zaman zaman ABD içinde tartışılıyordu.
Genel olarak tartışmalar, “Suriye’de ne kadar kalacağız?”, “Oradaki askeri varlığımızın hacmi ne olmalı?”, “Gerek sahadaki yerel güçlerle ve gerekse Rusya ve İran gibi ülkelerle ilişkilerde denge hangi ilkeler-hedefler üzerine kurulmalı?” gibi sorular etrafında dönüyordu.
Trump döneminde gerek Suriye’de sahadaki şartların değişmesi ve gerekse global düzeyde ülkeler arası ilişkilerin gereklilikleri bu tartışmaları biraz daha yoğunlaştırdı. Yine Suriye içinde kalmanın bir askeri, siyasi ve ekonomik maliyeti de var. Saha şartları sıcak çatışmaların bittiği diplomatik düzeyde kapışmanın başladığı bir döneme evrildi.
Sonuçta Trump, ABD’nin Suriye’den çekileceğini açıkladı ancak açıklamaya dair değerlendirme yaparken birkaç noktayı gözden kaçırmamak gerekiyor:
— Trump çekilme kararını açıkladıktan sonra Pentagon dahil bazı çevrelerden itirazlar yükseldi. Aynı zamanda Suriye sahasında Kürtler dahil ABD’nin müttefiklik ilişkisi yürüttüğü güçler ve Rusya gibi tarafların tepkilerinden anladığımız kadarıyla açıklamaya şaşırmışlar. Dolayısıyla çekileceğiz açıklaması yapılsa da derli toplu, çok boyutlu bir plan hazırlanmadığını söyleyebiliriz. Bu durumda Trump en kısa sürede Suriye’den çıkmak istese dahi ki buna pek ihtimal vermiyorum, ABD içinde Suriye’deki süreç netleşene kadar geri dönüşü zor hamleler yapılmasına engel olma eğilimi öne çıkacaktır.
— Çekilme tartışmaları sürerken Trump dahil ABD cenahından bazen birbirleri ile çelişir gibi görünen farklı açıklamalar da yapılıyor. Bunları göz önüne alarak ABD’nin Suriye’den en azından yakın dönemde tamamen çekilmek gibi bir niyetinin olmadığını söyleyebiliriz. Her ne kadar IŞİD ile mücadele gerekçesi öne çıksa da ABD’nin Suriye sahasındaki varlığının temel sebeplerinden biri İran’ın gücünün kırılması, etkisinin sınırlanması. Bir başka sebep yine İran ve Hizbullah bağlantılı olarak İsrail’in güvenliğinin sağlanması. Bunların yanı sıra Suriye’de yeni dönemde ABD çıkarlarını koruyacak bir yapının tesisi. Sonuçta Rusya, Suriye üzerinden bölgede gücünü pekiştirmeye başladı. Bu amaçlar gerçekleştirilmeden ABD’nin Suriye’den tamamen çekilmesi olası görünmüyor. Suriye içinde az sayıda nitelikli eğitmen, danışman vs bırakması ve güçlerinin bir kısmını Ürdün sınırındaki Tanf ve Suriye’nin Irak sınırına yakın yerlere mesela Erbil’e taşıması mümkün.
— ABD’nin Suriye’deki ayaklanmanın başından beri yaptığı askeri, finansal, siyasi vs. maliyetin karşılığını almadan çıkmasını beklememek gerek. Bu nedenle, ABD çekildikten veya güçlerini azalttıktan sonra kendi çıkarlarına uygun yeni süreçleri başlatabilir veya yeni oluşumları kurabilir.
— Bunların dışında ABD, çekilmeye dair bir takvim de açıklamadı.
— Kürtlerle ilişkilerini tamamen koparmasını, müttefiklik ilişkisini kırması da olası değil bence. Sahada yeni alternatif müttefiklik ilişkileri veya çıkarına uygun oluşumları desteklemekle birlikte Suriye Kürtleri ile ilişkilerini de sürdürecektir.
- Debka, geçtiğimiz hafta Suriye’nin kuzeyinde ABD güçlerinin yerini Bileşik Arap Emirlikleri ve Mısır’ın alacağını iddia etti. Bunun bir gerçekliği var mı?
Trump, çekilme kararını açıkladıktan sonra önce çıkan senaryolardan biri bu. Arap basınında da genişçe işleniyor. Bu oluşumda Suudi Arabistan’ın da adı geçiyor.
Bu senaryo gerçekleşirse mevcut Suriye yönetiminin lehine mi olur aleyhine mi? Suriye ordusuna yeni bir cephe mi açılır? Bu sorular da henüz belirsiz. ABD’nin Suudi Arabistan, Mısır ve Emirlikleri ile ilişkilerini sıkılaştırıp Suriye’deki ajandasını bu ülkelere devredeceğini savunanlar da var.
Ancak bu senaryonun ve Trump’un çekilme kararının açıklandığı sürecin şartlarını da dikkate almak gerekiyor. Yine Suriye sahasındaki mevcut duruma bakarak Suriye’nin yavaş yavaş savunma pozisyonundan çıkarak pazarlık yapan, denklemlerde dengeyi değiştirecek pozisyona geçmeye başladığını söyleyebiliriz.
Bu çerçevede bahsettiğin senaryoda adı geçen ülkelerle İran arasında uzun yıllara dayanan bölgesel çekişmeler olduğunu biliyoruz. Yine Suriye’nin 2011'de üyeliği askıya alınan Arap birliği’ne geri dönmesi için birliğe üye ülkeler arasında yoğun bir trafik var. Suriye’nin bu yıl zor ancak önümüzdeki yıl ki zirveye katılması büyük olasılık. Yine bazı Arap ülkeleri Şam’daki elçiliklerini açma ve ilişkilerini düzeltme niyetinde olduklarını beyan ediyor.
Bahsettiğin senaryoda adı geçen ülkelerin Suriye’den İran ile ilişkilerini bazı alanlarda sınırlandırmasını istediklerini biliyoruz. Yine Türkiye’nin ve Katar’ın Arap ayaklanması ve özellikle Suriye üzerinden bölgede nüfuzu derinleştirmesi bu cenahta hoş karşılanmıyor. Sonuçta Türkiye’nin Suud, Mısır, Arap Emirlikleri ile ilişkileri de ortada.
Bunlara ek olarak, Şam’ın ABD veya Suudi Arabistan ile doğrudan ilişki kurması, ilişkilerini düzeltmesi şu aşamada çok zor. Ancak Sisi yönetimindeki Mısır gibi Suriye yönetimi ile diyalog kanallarını açık tutan ülkeler üzerinden yeni bir dönemin başlaması da mümkün.
Bu senaryoyu sadece adı geçen ülkeler açısından değerlendirmemek lazım. Sonuçta Şam da bölgesel ve uluslararası diploması platformuna dönmek istiyor ve bu nedenle bütün ülkelerle ilişki kurabileceği zemin arayışında veya ihtimalleri değerlendiriyor artık
Bahsettiğin senaryonun birçok boyutuyla tartışıldığını biliyoruz. Gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine dair bir şey söylemek zor şimdilik. Ancak belirttiğim şartlar çerçevesinde gerçekleşme ihtimali de var.
- Emirlikler, Şam büyükelçiliğini yeniden açtı ve sırada Bahreyn var. Arap ülkelerinin Suriye’yle normalleşme adımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bunlar, Türkiye-Katar eksenine karşı yeni bir eksen yaratma çabaları olarak görülebilir mi?
Sorunun cevabını büyük ölçüde önceki soruda verdim. Onlara ek olarak Şam-Mısır ve hatta Suudi Arabistan’ın birleştiği bir diğer nokta da İhvan’ı tehdit olarak görmeleri.
Tabi sahadaki şartların değişmesi en önemli faktör ancak Trump’ın çekilme kararını açıklaması da değişen saha şartları ile birlikte yeni ittifak arayışlarını, eski ittifakları gözden geçirmeyi, ihtimalleri değerlendirmeyi ve tabi ki tavizlerin de masada olduğu yeni pazarlıkları hızlandırdı.
Sadece Suriye’de değil Arap Ayaklanması’nın sarstığı büyük bir coğrafyada ittifaklar ve düşmanlıklar da 2011 öncesindeki gibi değil. Yeni şartlar yeni ilişkileri getiriyor.
Türkiye her ne kadar ABD ile köklü ilişkileri olsa da ABD bir süper güç ve bölgede sadece Türkiye alternatifine bağımlı kalmak istemez. Bu nedenle, bahsettiğin Türkiye-Katar karşıtı eksene ABD’nin destek vermese bile ses çıkarmayacağını ve göz yumacağını düşünüyorum. Kendisine zarar vermediği sürece Türkiye’nin sorunu olarak değerlendirecektir. Ayrıca Mısır ve Suudi Arabistan başta olmak üzere bölgenin güçlü ülkeleri ile ilişkileri de var ABD’nin. Bu ülkelerle yeni alternatifler ve ittifaklar kurması gayet normal.
- Kürt yetkililerin Şam ile anlaşmanın kaçınılmaz olduğuna yönelik açıklamaları ne anlama geliyor? Uzun zamandır süren ABD yardımları göz önüne alınırsa SDG’nin Suriye ordusuna entegre edileceği iddiası ne kadar gerçekçi?
ABD’nin çekilmesi, Suudi Arabistan-Mısır gibi ülkelerin dahil olduğu yeni süreçler, Kürtlerle Şam’ın görüşmelerinin evrileceği nokta gibi başlıklar zamana yayılarak, şartlara göre değişerek ve muhtemelen sancılı bir sürecin ardından belirginleşecek diye düşünüyorum.
Bu çerçevede Kürtlerle Şam’ın 2011'den beri ilişkilerinin iniş çıkışlar olsa da büyük bir çatışma riskinden kaçınarak ilerlediğini söyleyebiliriz. Yine yıllar içinde farklı sebeplerle birçok kez de görüştüler. Zaman zaman karşılıklı gövde gösterilerine şahit olabiliriz ancak anlaşma dışındaki ihtimaller iki tarafı da çok yorar.
Yeni bir çatışma sürecini göze alamazlar.
Diğer taraftan Kürtler Suriye içinde politik akılla hareket eden tek grup. En basitinden kendilerini tehdit olarak gören Türkiye varken bulundukları coğrafik ve siyasi şartları göz ardı etmiyorlar.
Kürtlerin durumunun ne olacağı, verilecek haklar, yeni Suriye’nin hangi esaslara veya modele göre şekilleneceği gibi sorular da pazarlıklara göre şekilleniyor. Temel esaslardan biri şu; sahada ne kadar güçlüysen masaya o kadar güçlü oturursun. Uluslararası desteğin ne kadar fazlaysa masada o ölçüde kozun olur.
Bu çerçevede YPG’nin durumu da zaman zaman gündeme geliyor. Yani YPG’nin Suriye ordusuna entegre edilmesi, polis gücü olan Asayiş’in de yine devlete bağlı polis olması gibi öneriler var epeydir. Taraflar arasındaki görüşmelerin gündeminde bu başlıklar yer alsa da YPG’nin durumundan daha öncelikli olan ve mutabakat sağlanması gereken başlıklar var.
Suriye’de çok taraflı bir vekalet savaşı olduğu için kesin yargılarda, tahminlerde bulunmak imkansız. Bu nedenle, “mevcut şartlara göre” vurgusu yaparak YPG’nin Suriye ordusuna entegre edilmesinin mümkün olduğunu düşünüyorum.
Doğrudan veya Mısır-Rusya gibi ülkeler üzerinden de olsa Şam ile ABD asgari müşterekte uzlaştıktan sonra YPG’nin entegresi çok büyük bir mesele değil. Ayrıca her ne kadar Suriye dışında çok derin çatlaklar varmış gibi görünse de Suriye içinde Kürtlerle yönetim yanlıları arasında kanlı bıçaklı düşmanlık yok. Sorunlar olacaktır ancak entegrasyon mümkün.
- Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik operasyon planına ilişkin değerlerlendirmeleriniz neler? Erdoğan neden Trump’a “İran’ı bölgeden çıkarma” güvencesi verdi?
Türkiye, ABD’nin yerine IŞİD ile mücadeleye devam edebileceği vaadinde de bulundu. Ancak son gelişmelere bakıldığında ABD’nin endişelerinin tamamen giderildiğini veya tamamen ikna edebildiğini söylemek zor.
Türkiye’nin Kürtlere ilişkin politikası da belli.
Fırat’ın doğusuna yönelik bir operasyona Şam ve Rusya kırmızı ışık yaktı. Mevcut duruma göre ABD de kırmızı ışık yakmış durumda hala.
Gerek saha şartlarına ve gerekse sahadaki güçlerin duruşuna bakıldığında Türkiye’nin böylesi bir operasyonu yapması çok zor. Çünkü Suriye ordusu, Rusya ve aynı zamanda ABD’yi karşısına almış olacak.
Peki buna rağmen operasyona kalkışır mı? Türkiye’nin iç şartları çerçevesinde bu mümkün. Ağır maliyetleri olan kısa dönemli zaferi tercih edip maceraya girişmesi de olası. Türkiye’nin politikasını da ne yapacağını da kestirmek çok güç epeydir.
İran ile Türkiye arasında da kadim gerginlikler ve çekişmeler var. Suriye meselesinde birçok kez bu gerginlikler de tırmandı. Ancak Türkiye’nin böylesi bir vaatte bulunması “ABD’yi İran hassasiyeti üzerinden ikna çabası” gibi duruyor.
Türkiye, İran ile ilişkilerini gözden çıkardı ve köprüleri yakmaya da hazır olduğunu farz edelim: İran’ın Irak’tan Lübnan’a bölgede geniş ve derin bir varlığı söz konusu. Türkiye, İran’ı hangi bölgeden ve nasıl çıkaracak?