Manşet

Fikret Başkaya ile kapitalizm ve "Çöküş" üzerine

Abone Ol
Akademisyen, yazar Fikret Başkaya; Yordam Kitap'tan çıkan yeni kitabı "Çöküş"ün ekseninde kapitalizmin krizini PolitikYol'a değerlendirdi. 
  • Kapitalizmin içinde bulunduğu krizi daha önce yaşamış olduğu krizlerden ayıran karakteristikler nelerdir?
Kapitalizm dahilinde krizler istisna değil kuraldır... Sistemin işleyişine içkindir... Arizî bir şey, bir yol kazası değildir. Yağmur bulutta ne kadar içerilmişse, kriz de kapitalizmde öylesine içerilmiştir... Ve iki türlü kriz var: 1. Devrevi (konjonktürel) krizler; ve 2. "Yapısal krizler"... Birinciler 7-11 veya 8-12 yıllık periyodlarla tekrarlanır, ikincilerse uzun dalganın ikinci (durgunluk) safhasında tezahür eder... Yaklaşık 25-30 yıllık bir genişleme dönemini, duruma göre 25-30 yıllık 'durgunluk' (yapısal kriz) dönemi izler... Kapitalizm son yapısal krize 1974-75'de girdi ve geride kalan yaklaşık yarım yüzyılda 'yapısal krizden' çıkabilmiş değil, ve artık çıkması da mümkün görünmüyor... İki nedenle: Birincisi, kitapta da yazdığım gibi, kapitalizm 'yeni değer', 'fazla değer' üretmekte/yaratmakta zorlanıyor... Artık hiç bir sorun çözme yeteneği yok. Tam tersine her ileri aşamada sorunları daha da azdırıyor... Dolayısıyla "iç sınırına" dayandı... Kapitalizm her seferinde daha çok üretmeye/ tüketmeye/ kirletmeye/ yok etmeye endeksli bir işleyişe sahiptir... Sınırsız büyümeye endekslidir... Oysa bu dünyanın kaynakları sınırlı... Şimdilerde kapitalizm 'ekolojik sorunla' ilgili olarak, dış sınırına da dayandı... Önceki krizlerde daha gidilecek yolu vardı ve artık yolun sonuna gelindi... Malûm tüm uygarlıklar gibi kapitalizm de sonludur... Ve şimdilerde çöküş başlamış bulunuyor... Artık verili zemin üzerinde sistemin sorun çözme yeteneği yok... Onun için şeylere dair yeni yaklaşımlar, anlayışlar, kavrayışlar gerekiyor... Artık hiç bir şey eskisi gibi değil... İnsanlık ve uygarlık tehlikeli bir türbülansa girmiş bulunuyor...
  • Bu çöküş sürecinde solun yükselişinin değil de ırkçılığın, sağ popülizmin yükselişini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sol bu süreçte nasıl bir siyaset inşa etmelidir?
Ekonomik-sosyal krizle işçi sınıfının mücadelesi arasında bir özdeşlik bir eşanlılık yoktur. Dünya ölçeğinde sol hareketler iki nedenle gücünü kaybetti, birincisi, 1980'li yıllardan itibaren neoliberalizmin dayatılmasıydı... Neoliberalizm, işçi sınıfının mücadele yeteneğini aşındırdı; ikincisi de 1980'lerin sonu, 1990'ların başında Sovyet sisteminin çöküşüydü... Çöküşle bir umut ve ütopya zaafı ortaya çıktı... Irkçılığın ve sağ popülizmin yükselişi, doğrudan sistemin tıkanmışlığıyla ilgili... Artık dünyanın her yerindeki egemenlerin/yönetici sınıfların meşruiyetleri aşındı... Şimdilik terörü ve parayı manipüle ederek işi içinden çıkmaya çalışıyorlar ama bu ikisiyle olmaz... Bir kere para bir değer yaratmaz... Kapitalizm artık kapsadığından daha çok insanı dışlayarak yol alıyor... Daha doğrusu yol alamıyor... Hiç bir sorun çözme yeteneği yok... Sosyal kötülükler büyüyor ve ekolojik yıkım derinleşiyor... Sistemin krizi artık sadece ekonomik değil... Sosyal, politik, jeopolitik, ekolojik, vb. bir dizi kriz aynı anda ortaya çıkmakta ve üstelik her biri de diğerini azdırıyor... Şimdilik sistem karşıtı muhalefet bölük/pörçük ve inandırıcı, bütünsel bir perspektiften de yoksun... Fakat sınıf temelli, doğrudan kapitalizmi aşmayı hedefleyen yeni bir sol dalganın yükselmesinin koşulları da oluşmakta... Önümüzdeki dönemde başta işçi sınıfı olmak üzere, ezilen ve sömürülen geniş kitlelerin ayağa kalkması şaşırtıcı olmayacak... Artık düşünce ve yaşam tarzımızı radikal olarak değiştirmek gerektiği bir zamandayız... Radikal eleştiriye hak ettiğini vermek durumundayız... Aksi halde çöküşün altında kalmak kaçınılmazdır... Verili siyaset tarzıyla, verili örgütlerle bu iş olmaz... Velhasıl sadece perspektifin/paradigmanın değil, mücadele yöntem ve araçlarının da yenilenmeye ihtiyacı var... Artık zemin çökmüş bulunuyor... Ve insanların düşünce ve yaşam tarzlarını hızla değiştirebildiklerinin tarihte sayısız örnekleri var...