ABDUL MALIK https://www.jacobinmag.com/2021/09/sports-cuba-olympics-major-league-baseball-history-socialsim 1972’de Sovyetler Birliği erkekler Olimpiyat basketbolunda ABD’yi yendi. Bu tartışmalı zafer, Küba’nın aynı oyunda bronz madalya kazanmasının ve ada ülkesinin bu başarısını mümkün kılan olağanüstü sosyalist spor altyapısının hikâyesini gölgede bıraktı. 1972’de Sovyetler Birliği Amerika Birleşik Devletleri’ni erkek basketbolunda yenerek altın madalya kazandı ve ABD’yi gümüş madalyaya razı olmak zorunda bıraktı. Finalin kapanış saniyeleri spor tarihinin en tartışmalı anlarından biri olmaya devam ediyor. Bu, basketbolun 1936’da Berlin’de Olimpiyatlarda ilk kez yer almasından itibaren Amerika Birleşik Devletleri’nin yaşadığı ilk yenilgiydi. Amerikan takımı daima altın madalya kazanmayı bekliyordu. ABD takımı galibiyetin usule aykırı olduğu iddiasında ve hâlâ gümüş madalyaya razı olmayı reddediyor. Ancak bu hikâyede bir şey unutuluyor. O yıl basketbol Olimpiyatında yarışan bir takım daha vardı: bronz madalya sahibi Küba. Bu madalya bugün hâlâ Küba’nın tek Olimpiyat basketbol madalyası. Küresel Kuzey sakinleri için ülkenin Olimpiyat rekorları kitaplarında yer alması bir aykırılık gibi görünebilir. Ancak bronz galibiyet Küba’nın bir yüzyılın büyük bir bölümünde karşı karşıya olduğu bütün eşitsizliklere meydan okuyan birinci sınıf spor programının kazandığı çok sayıda başarının sadece ilkiydi. Devrim sonrası Küba spor tarihinin, sosyalist bir modelin neye benzeyeceği konusunda bize öğreteceği çok şey var. Thomas F. Carter, Olimpismo: The Making of Latin America and the Caribbean kitabında 1972 Münih Olimpiyatlarını “Küba sporunun altın çağının ilanı” olarak tanımlar. Süregelen ambargoların uygulandığı ve başarısız Domuzlar Körfezi istilasından sadece on yıl önce kurtulmuş olan küçük ada Olimpiyattan sekiz madalya ile döndü –yine sekiz madalya alan Finlandiya ile berabere– ve madalya sıralamasında on dördüncü oldu. 1976 Yaz Olimpiyatlarında on üç, 1980’de ise yirmi madalya kazandı. Küba’nın, yaşadığı bütün uluslararası zorluklara rağmen spor alanında bu kadar yüksek bir standarda ulaşması oldukça dikkat çekici. Berlin Duvarı’nın yıkılışının ve Küba’nın “Barış Zamanında Özel Dönem”de yaptırımlar dolayısıyla yaşadığı ekonomik çöküşün ardından bile ülke küresel atletizm alanında olağanüstü bir varlık gösterdi. Tokyo Olimpiyatları’nın yapıldığı bu yakın tarihte bile altın çağı uzun süre önce geride bırakmış olan Kübalı atletler on beş madalya aldılar. "DEVRİMCİ FAALİYETLER İÇİN DEĞERLİ DOLAYLI EĞİTİM"  Fidel Castro ömrü boyunca sporcuydu. Ne var ki sportif hünerlerinin anlatımı genellikle abartılı efsaneler veya Küba karşıtı propaganda formundadır. Fidel, sık sık mitleştirildiği gibi efsanevi bir beyzbol oyuncusu olmasa da gelecek vaat eden bir basketbolcuydu. Peter C. Bjarkman’ın Fidel Castro and Baseball: The Untold Story’de bahsettiği üzere Fidel basketbolun devrimci faaliyetler için değerli bir dolaylı eğitim sağladığını düşünüyordu, … [Fidel’e göre basketbol] stratejik ve taktik planlama ve genel kurnazlığın yanı sıra gerilla savaşının gerçek unsurları olan hız ve çevikliği gerektiren bir oyundu. Bu tutum, devrim sonrası Küba sporlarının bütününü canlandırdı. Amerika’nın baskısına rağmen Fidel, Havana’nın ikinci lig Sugar Kings kulübünü hayatta tutmak için çok mücadele etti. Kulübün Rochester’a yaptığı deplasman gezisi (ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan gelen önemli baskının ardından) ABD ile olumlu bir ilişki tesis edilmesinin imkansızlığını gösteren pek çok faktörden biriydi (Domuzlar Körfezi’nden önce). Olay aynı zamanda Küba sporunun yeni bir patikaya ihtiyaç duyduğunun da somut bir kanıtıydı. 1961’de eski diktatör Fulgencio Batista’nın Spor Genel Müdürlüğü, Ulusal Spor, Beden Eğitimi ve Rekreasyon Enstitüsü’ne (INDER) dönüştürüldü. Özel spor işletmelerinin ortadan kaldırılması pratiği hızla ilerledi. Fidel’e göre INDER, sporun “devrime hizmet etmesi” için bir araç sunuyordu. INDER’in başarıları şaşırtıcıydı. Robert Huish, “Punching Above Its Weight: Cuba’s Use of Sport for South-South Co-Operation” başlıklı makalesinde Küba’nın en iyi sporcularını eğiten seçkin tesislerin sıradan vatandaşların kullanımına açık olduğunu belirtiyor. Margaret Randall’ın Exporting Revolution kitabında rakamlar şöyle özetleniyor: Ada ülkesi her 342 Kübalı için bir spor eğitmeni sağlıyor (karşılaştırma açısından, Amerika Birleşik Devletleri’nde bu rakam 980) ve ülkede halkın kullanımına açık 11.523 spor merkezi bulunuyor. Otuz sekiz spor dalında ulusal ve uluslararası yarışmalara katılan iki milyon Kübalı var. Huish’in gözlemine göre süregelen yaptırımlardan kaynaklanan kıtlığa rağmen “Küba’da spor yapan çocuklarla karşılaşmak çok kolay”. Çocuklar genellikle beyzbol topları ve sopalar yerine lastik toplar ve tahta parçaları kullanıyor, ne var ki kaynak sıkıntısı yaşayan diğer birçok ülkenin aksine spor burada oldukça yaygın. Küba, sporu yaygın bir boş zaman etkinliğine, doğal kabiliyete sahip sporcular için ulaşılabilir bir mesleğe ve nüfusunun sağlığını korumanın bir yoluna dönüştürdü. Amerika’nın Küba sporlarını küçümsemesi (genellikle amatörlük suçlamalarıyla ifade edilir) ülkenin spor endüstrisindeki ücret skalasına yapılan itirazlarla bağlantılı. Küba beyzbol menajeri Higinio Vélez ücretler konusunda şunları söyler: Amatörler mi? Oyuncularımızın [beyzbol yıldızları] Pujols veya Soriano’nun kazandığı paraları kazanmadıklarını söylüyorsunuz. Ortaya koyduğunuz bu standarda göre kendi ülkenizdeki öğretmenlerin ve öğretim görevlilerinin de amatör olduğunu söylemeye hazır olduğunuzu varsayıyorum. Onlar da en iyi profesyonel sporcular veya film yıldızlarıyla aynı parayı kazanmıyorlar, değil mi? Hayır, hayır, oyuncularımız gerçekten de profesyonel. Adada “profesyonel” sporların ortadan kaldırılmış olması çoğu zaman yanlış anlaşılmakta. Okulda umut vaat eden sporcular Küba’nın üst düzey spor programlarına seçiliyor ve bu sporculara eğitim, ekipman ve koçluk veriliyor. Spor bu nedenle Küba toplumunda tam zamanlı bir meslek. Bu, devrimden önce var olmayan ırk eşitliğini yaratmak konusunda da etkili oldu. Batista yönetiminde spor büyük ölçüde zenginlerin hâkimiyetinde olan bir alandı. Daha koyu tenli Kübalılar ve etnik azınlıkların buraya girebildiği durumdaysa tabi oldukları sözleşmeler sömürünün son derece yoğun olduğu sözleşmelerdi, ki bu, dünyanın geri kalanında hâlâ spora nüfuz etmiş olan bir durum. Küba sporlarının çoğu, özellikle de beyzbol, Amerika Birleşik Devletleri’ndekine benzer şekilde yürütülür. Küba Ligi MLB’ye benzer şekilde işler; her eyaletteki -büyük ölçüde yerel yeteneklerin yer aldığı- takımlar geleneksel bir lig yapısında oynar ve en nihayetinde Ulusal Seri şampiyonasına katılır. Havana Industriales hayranı olmak ile Toronto Blue Jays hayranı olmak arasında çok az fark var. Gelgelelim Küba’daki oyunlara giriş ücretsizdir. ULUSLARARASI DAYANIŞMA  Küba, model ihraç etme stratejisini Amerikan beyzbolundan ödünç aldı. Bjarkman’ın belirttiği üzere Küba, MLB yöneticilerinin ve Amerikan devletinin beyzbolu -Amerikan egemenliğini dünya çapında, özellikle Japonlar, Koreliler ve Tayvanlılar üzerinde tatbik etmede olumlu bir araç olarak görülen- Asya ve Latin Amerika’da işgal altında olan veya boyun eğen yabancı ileri karakollara kutsal Amerikan değerlerini yayma aracı olarak kullanma biçimini öğrenmişti. Küba dünyanın dört bir yanına doktor göndererek bundan çok daha fazlasını yapıyor, yine de spor altyapısına verdiği destek pek fazla bilinmiyor. 2011 yılında yüzden fazla ülkede faaliyet gösteren altı yüz Kübalı antrenör ve eğitmen vardı. Küba ayrıca diğer ülkelerden sporcuları adaya ücretsiz olarak davet ediyor. Sporcular geldikten sonra üst düzey antrenmanların yanı sıra yoğun İspanyolca derslerine ve biyolojik bilimler ile analitik spor analizi gibi konularda eğitime katılıyorlar. Huish Küba’nın “insan sermayesine yatırım yaparak” bu uygulamayı uluslararası yoksullukla mücadelede bir araç olarak kullandığını belirtiyor. Spor, Küba’nın genellikle hasmane olan dünya sahnesinde kendini gösterme iradesini desteklemektedir. Küba’nın küresel varlığını sürdürme arzusunu yerine getirebilmesi uluslararası spor alanındaki başarısı sayesindedir. Küba kendi inşa ettiği spor kültürünün başarısını göstermekten gurur duyuyor. 2003 yılından bugüne Küba, Orta Amerika ve Karayipler Oyunları’nda 1.492 ve Pan Amerikan Oyunlarında 649 altın madalya kazandı. Spor aynı zamanda Küba’nın Küresel Güney ve diğer sosyalist ülkelerle uluslararası dayanışma göstermesinin bir yolu. Ada ülkesi Batı bloku dış politikasına bir tepki olarak 1984 ve 1988 Olimpiyatları’na yönelik yapılan uluslararası boykotlara katıldı. Küba’nın Amerika Birleşik Devletleri’ne olan tarihsel ve coğrafi yakınlığı nedeniyle Kübalı sporcular genellikle kendilerini geleneksel olarak “Amerikan” sporları olan spor dallarında rekabet ederken buldular. Bu, Amerika Birleşik Devletleri’nin sıklıkla diplomatik bir savaş alanı haline getirdiği bir şeydi. Sonuç olarak 1967 Orta Amerika ve Karayipler Oyunları’nda olduğu gibi Kübalı sporcular uluslararası rekabete katılmak için vize alma konusunda önemli sorunlarla karşı karşıya kaldılar -Amerika Birleşik Devletleri’nin katılmadığı etkinliklerde bile-. SOSYALİST BİR SPOR MODELİ  Sovyetler Birliği’nin çöküşü ve Barış Zamanında Özel Dönem sırasındaki ekonomik kriz Küba spor programını durdurmaya yetmedi. Bu muhtemelen ülkenin on yıllardır sürdürdüğü altyapıdan kaynaklanıyordu. Thomas F. Carter’e göre Küba’nın 1990 Olimpiyatlarında başarı kazanma kararlılığı, ekonomisini yeniden inşa etme girişiminin bir parçasıydı. Küba takımları uluslararası markalarla sözleşme imzaladı ve ülke, oyunlara ev sahipliği yapmak için iki başarısız girişimde bile bulundu. Küba beyzbolu oyuncularının kabiliyet düzeyleri MLB oyuncularınınkine benzerdir. Bu gerçek Amerika Birleşik Devletleri’nin gözünden kaçmadı. Son yıllarda, çoğunlukla beyzbol yıldızları olan birçok başarılı Kübalı sporcu daha fazla zenginlik ve daha fazla fırsat vaadi sunan MLB’ye geçti. Bunun neticesinde butik bir insan kaçakçılığı endüstrisi ortaya çıktı ve Bjarkman’a göre bu Meksika sokaklarının sayısız dolandırıcıyla ve cesetle dolmasına; binlerce Kübalı mültecinin Cancún veya Mérida gibi Meksika kıyı kentlerinde mahsur kalmasına sebep oldu. MLB’de Küba’lı yıldızların boy göstermesi büyük ölçüde Küba’nın iyi niyetinin sonucuydu. Liván Hernández ile Luis Tiant Jr’ın ebeveynlerinin, çocuklarını World Series’te oynarken izlemeleri için Küba’dan ayrılmalarına izin verildi. Küba son yıllarda spor alanındaki insan kaçakçılığına son vermek için büyük çaba harcadı ve sporcuların uluslararası alanda oynayabilmesi için anlaşmalar yaptı. Bu çabalar çoğunlukla başarısızlıkla sonuçlandı; bunun önemli bir sebebi INDER yetkilisinin “kapitalist tarzdaki sözleşmeler konusundaki … kavrayış eksikliği” idi. Uzaktan bakıldığında, Kübalıların küresel spor ticaretinin protokolleri ve sözleşmelerinden kopuk olmalarının sebebi aldıkları eğitimin başarısızlığı, ya da daha kötüsü “modern dünya” konusunda cahil olmaları gibi görünebilir. Fakat gerçekte bu Küba spor projesinin ortaya koyduğu inanılmaz başarıyı gösteriyor. Küba, gerçek bir sosyalist spor modelini başarıyla yarattı. Küba modeli ile bizim modelimiz arasındaki uyumsuzluk Küba modelinin zaferinin bir kanıtıdır. Küba’nın tartışmalı 1972 Münih Olimpiyatları’ndaki bronz madalyası spor tarihinde bir dipnot gibi görünebilir. Ne var ki bu, ülkenin spor alanındaki beklenmedik yolculuğunun önemli bir adımıydı. Her sosyalistin buna dikkat göstermesi gerekiyor. Muhafazakârlar, sosyalist bir sistemde lüksün ve boş zamanın tadını nasıl çıkarabileceğimizi sorduğunda cevabın teorik olmasına gerek yok; Küba’nın spor programı bunun nasıl başarılabileceğinin bir örneği. (Çeviri: Pelin Tuştaş)