Başka bir alanda ve işte olsa yaptıklarının sorumlulukları sebebiyle işinden olabilecek herhangi birisi, siyasetin lüks konforunda başarı bulur. Eğitimle oynayıp gençlerin hayatını karartır, maden faciasında sorumlu olur hesap vermez. Siyaset yapmanın en konforlu tarafı hiçbir şekilde hesap vermemek ve hiçbir şeyden sorumlu olmamaktır sanırım. Bu sebeple de niteliksiz, sığ, ciddiyetsiz ve sorumsuz kişilerin tercih alanına dönüşüyor siyaset. Gerçek hayatında en ufak bir risk alma cesareti olmayan, bir başarıya ulaşması mümkün olmayan, yaptığı hataların hesabını veremeyecek olanların tercih alanı siyaset oluyor. Zira siyaset hem insana hiçbir şey kaybetmemek gibi harika bir imkân sunarken çok şey de kazandırabiliyor. Ama gerçek hayat öyle değil…

Örneğin bir şirket yönetiyorsanız çok iyi bir ekiple çalışmanız gerekir. Çok nitelikli ve iyi bir yönetici olmanız gerekir. Rakiplerinizi iyi analiz etmeniz ve doğru adımlar atmanız gerekir. Yapacağınız tüm maveraların bir bedeli olduğunu bilirsiniz. Yaptığınız en ufak hata şirketi azıcık zarar ettirsin anında işinizden olursunuz ve dahi bir daha iş bulmanız imkânsız hâle gelir. Bedel ödersiniz. Attığınız her adım, aldığınız her karar ve verdiğiniz her söz çok önemlidir ve takip edilir.

Siyaset ise böyle bir alan değildir. Siyaset, insanlara sınırsız bir özgürlük alanı içerisinde istediklerini yapabilme, kaynakları sınırsız ve sorumsuz bir biçimde kullanabilme, kişisel çıkarlarla asla sorunu olmayan, istediğiniz gibi söz verip yerine getirmeme, verdiğiniz hatalı kararların hesabını vermeme, sonuçlarının sizin dışınızda herkesi etkilediği olağanüstü bir alan sunar.

Yakın siyasi geçmişimize bakıldığında hesap vermeyen siyasetçiler görürüz. Ülke kaynaklarını kişisel çıkarları için kullanmakta en küçük bir beis görmeyen siyasiler görürüz. Verdikleri kararlarla milyonlarca insanı yokluğu, ölüme, sefalete, açlığa mahkûm eden siyasiler görürüz, hesap vermelerine gerek yoktur, verdikleri yanlış kararların sonuçları kendilerini asla ilgilendirmez ve etkilemez. Kendilerine hesap soracak bir mekanizma yoktur, çünkü o mekanizma bile siyasetçiye bir güven alanı yaratır esasında.

Mesela vermiş olduğunuz veya vermemiş olduğunuz bir karar yüzlerce insanın canına mal olabilir ama siz hesap vermezsiniz. İnat ettiğiniz ekonomik bir karar milyonlarca insanı yoksulluğa, açlığa ve ölüme terk edebilir ama siz hesap vermezsiniz. Sorumsuzca beklediğiniz veya beklettiğiniz bir karar milyonlarca insanın göz göre göre ölümüne sebep olur ama siz hesap vermezsiniz. Yaptığınız siyaset milyonlarca genci ülkesini terk etmesine yol açabilir ama siz hesap vermezsiniz. Kişisel çıkarlar uğruna verdiğiniz bir karar milyonlarca ne olduğu belli olmayan yabancının ülkeyi istila etmesine sebep olur ama siz hesap vermezsiniz. Verdiğiniz kararlar ile anneler evlatlarını ısıtamadığı için, babalar da evlatlarına pantolon alamadığı için intihar ederler ama siz hesap vermezsiniz.

Lüks ve şatafat içerisinde yaşarsınız ama hesap vermezsiniz. Vatandaş ekonomik krizin altında can çekişirken siz hesap vermezsiniz. Ormanları yok edecek keyfi kararlar vererek yüzlerce yıllık ormanları yok edebilirsiniz ama siz hesap vermezsiniz.

Sorumsuzca, dikkatsizce ve öylesine yaptırdığınız bir yol binlerce insanın ölümüne neden olur ama siz hesap vermezsiniz. Eğitim kurumları ile ilgili aldığınız bir karar milyonlarca gencin geleceğini çalıp yok edebilir ama siz hesap vermezsiniz. Yaptırdığınız kalitesiz tren yolları yüzlerce insana mezar olur ama siz hesap vermezsiniz. Öylesine ve sorumsuzca verdiğiniz izinler kömür ocaklarında binlercesine mezar olur ama siz hesap vermezsiniz.

Kişisel çıkarlarınız için onu bunu terörist ilan ederek insanların ülkeyi terk etmesine ve ölümlerine neden olursunuz ama siz hesap vermezsiniz. Ortaya koyduğunuz din anlayışı ile insanların inançlarını yok edersiniz ama siz hesap vermezsiniz. Kafanıza göre vergileri artırıp vatandaşın cebini boşaltırsınız ama hesap vermezsiniz. Milyarlık servete sahip olursunuz ama vatandaş açlık içinde yaşamaya çalışır ama siz hesap vermezsiniz. Milyarlık araçlara binersiniz, vatandaştan MTV’leri çifter çifter alırsınız ama siz hesap vermezsiniz. Ejder meyveli smoothie içersiniz, vatandaş ise ekmeğe para bulamaz ama hesap vermezsiniz. Siz kolunuza milyon dolarlık çantalar ve saatler takarsınız ama hesap vermezsiniz. Lüks ve şatafat içerisinde yaşarsınız ama hesap vermezsiniz. Vatandaş ekonomik krizin altında can çekişirken siz hesap vermezsiniz. Ormanları yok edecek keyfi kararlar vererek yüzlerce yıllık ormanları yok edebilirsiniz ama siz hesap vermezsiniz. Sonra ne mi olur? Sanki bütün bunları yapanlar siz değilmişsiniz gibi şaşırır, “aaa kim yaptı bunları, ne ayıp şey, şehit kanları ile sulanmış bu vatanı kimseye yedirmeyiz, bak şimdi ben hesabını sormaz mıyım?” dersiniz ve siz hesap vermezsiniz. Peki, kim hesap verir? Osmangazi Köprüsünde kendisini sorumlu hissedip harakiri yaparak hayatına son veren Japon ve hiçbir şeyden haberi olmayıp sürekli kemer sıkan masum vatandaş…