- Simidimiz ve hürriyetimiz
- Çalışan gazeteciye cop, patrona hep hazırlop
- Babıali ağalığına paydos
- Çalışan gazeteci bugüne dek simitle ve ümitle yaşadı
- Patronlar paralarını, biz çalışanlar hayatımızı koyduk
- Biz çalışan gazeteciler gazetelerin üç gün çıkmama kararına katılmıyor
- Gazeteciyi ezenler bu kanunla eziliverdi
- Hakikat kılıcı kılıçlı patronların tepesinde
- Patron, sen hiç cop yedin mi?
- Menderes’e boyun eğenler hürriyete başkaldırıyor
- Gazete çıkarmak çorap fabrikası işletmeye benzemez
“Simidimiz ve Hürriyetimiz”
“Gazetecilikte gerçeği söylemek ve şeytanı utandırmaktan daha yüksek bir yasa olamaz” – Walter Lippman
Başlıkta gördüğünüz “simidimiz ve hürriyetimiz…” İstanbul Gazeteciler Sendikası’nın Cağaloğlu’ndaki merkezinden 10 Ocak 1961’de Vilayet binasına yürüyen prostetoculardan birinin pankartında yazan yazı olarak biliniyor.
Girişten de anlayacağınız üzere, bu haftaki konumuz 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü…
Bu kısma geçmeden önce, Dokuz Patron Olayına bakarken 10 Ocak’ın nereden ortaya çıktığına bir bakalım. En son olarak da özellikle 2021 yılının sonra “gazeteciliğe” ilişkin raporlara ufak bir göz atmakta yarar var.
“Simidimiz ve hürriyetimiz” yazılı pankartında yer aladığı sessiz yürüyüşte, tarihe “Dokuz Patron Olayı” diye geçen gazete sahiplerinin yayın durdurma kararı protesto ediliyordu. Gazeteciler bununla da kalmadı. Kendilerine ek hak ve güvenceler sağlayan 212 sayılı yasayı kaldırtmak için patronların yayınını durdurduğu dokuz gazeteye alternatif olarak, büyük bir dayanışmayla Basın gazetesini çıkarıp halkı habersiz bırakmadılar. Ancak aynı dönemde, basın özgürlüğü için olumsuz etkileri günümüzde görülen Basın İlan Kurumu da Abdi İpekçi gibi gazetecilerin uyarılarına rağmen kurulmuştu.
BABIALİ’DE DOKUZ PATRON OLAYI
Geçen haftaki yazımda belirttiğim gibi normal şartlarda bu bölümde okuyacağınız yazılar genel olarak yoruma ve analize dayalı yazılar olacak.
Ancak bu sefer, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’ne ilişkin kaynak alabileceğimiz Ankara Üniversitesi Gazetecilik Bölümü’nden Hasan Üstün’ün, Prof. Dr. Korkmaz Alemdar’ın danışmanlığında 2000 yılında yayımladığı “Babıali’de Dokuz Patron Olayı” başlıklı tezinden bazı bölümleri direkt olarak sizlerle paylaşmak istiyorum:
İktidara geldikten sonra basınla flört dönemi fazla uzun sürmeyen Menderes hükûmeti, 1956’da, ‘Basın yoluyla ve Radyo ile işlenen suçlar kanunu’nun kapsamını genişletti. Bunlar arasında İGS’nin [İstanbul Gazeteciler Sendikası] kapatılmasına dayanak teşkil eden yeni hüküm şöyleydi: “Kötü niyetle ve özel maksada dayanan yayında bulunmak, Devletin veya Hükûmetin dışarıdaki itibar ve nüfuzunu kıracak şekilde asılsız, mübalağalı veya özel dayanan haberin dışarıda yayınlanmasına sebep olmak.”
Menderes iktidarının baskıları sonucu Türkiye’de gazetecilerin çalışma koşulları günden güne zorlaştı. 1957’nin ilk aylarında yeni kovuşturmalar oldu. Polis muhalefet liderlerinin gezilerini izleyen muhabirleri copla kovaladı ve fotoğrafçıların makinelerini ellerinden aldı. İGS, bu olayları protesto etmek için 1957 yılının temmuz ayında bir bildiri yayımladı. Bunun üzerine gece yarısı polisler Sendika merkezinin kapısını mühürledi. Sendika bildirisinin, dışarıda Türkiye’yi küçük düşürücü amaçlara yönelmiş olduğu öne sürüldü. Hükûmet artık ne gazete muhabirlerine tahammül edebiliyordu, ne de onların sendikalarına. Sendika tam dokuz ay kapalı kaldı.
KÂĞIT FİYATLARINA ZAM VE HAYAT PAHALILIĞI
1958 yılı haziran ayında kâğıt ve mürekkep fiyatları ve işçi ücretlerindeki artışlar gerekçe gösterilerek 8 gazetenin fiyatı 25 kuruş zamlandı. Ancak, çalışanlar için herhangi bir ücret artışı söz konusu değildi. İstanbul Gazeteciler Sendikası Yönetim Kurulu, 25 Haziran 1958 tarihli toplantısında, gazete fiyatlarına yapılan zam neticesinde işverenlerin elde edecekleri gelir artışının bir kısmının çalışan gazetecilerin ücretlerine yansıtılması için girişimde bulunmak üzere Sendika Başkanına yetki verdi. Bu amaçla, İGS Başkanı, temmuz ayında Hürriyet, Milliyet, Dünya, Vatan, Yeni Sabah, Tercüman ve Yeni İstanbul gazetelerinin sahipleri veya vekili ile görüştü. Görüşmelerde gazete fiyatlarına yapılan zamdan elde edilen gelirin bir kısmının çalışan gazetecilere ait olduğu görüşünü tekrarlayan İGS Başkanı bunu şöyle gerekçelendirdi: “Çalışanların yaşama seviyelerinin -yükseltilmesinden vazgeçtik- muhafazası ve hayat pahalılığı karşısında dayanabilmeleri için bu ayarlama zaruridir.”
10 Ocak 1961’deki üç günlük yayın boykotuna katılan bu gazetelerin patronlarının İGS’nin ücretleri ayarlama talebi karşısındaki tutumları, gazetecilere bakış açılarını daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır.
BİR YANDAN ZAM, BİR YANDAN İŞTEN ÇIKARMALAR
Vatan’ın sahibi Ahmet Emin Yalman, tek başına karar vermeye yetkili olmadığını söyledi. Gazetenin İdare Meclisi, konuyu görüştüğünde talebi haklı karşılamasına rağmen yerine getirilmesine imkân olmadığını belirtti. Milliyet işvereni Ercüment Karacan, Temmuz ayından itibaren bütün gazetecilerin maaşlarına yüzde 25 zam yapıldığını açıkladı. Hürriyet işverenlerinden Haldun Simavi, muhabirlerin primlerine zam yaptığını ve fazla para kazanmanın, fazla çalışma ile mümkün olacağını ifade etti. Dünya’nın sahiplerinden Bedii Faik, görüşmeden iki hafta sonra tüm çalışanlara eşit miktarda zam uyguladı. Yeni Sabah’ın sahibi Safa Kılıçlıoğlu, İstanbul Gazeteciler Sendikası gibi bir kuruluşu tanımadığını ve yapılacak herhangi bir zam talebinin kendi işlerine “lüzumsuz, haksız ve yetkisiz bir müdahaleden başka bir şey olmayacağını” ifade etti. Tercüman’ın işverenlerinden Semih Tanca, istenilen zammın gerçekleşmesi için birkaç ay beklemek gerektiğini söyledi. Yeni İstanbul işvereni ile Avrupa’da olduğu için görüşülemedi. Cumhuriyet işvereni daha kendisiyle görüşülmeden Milliyet ve Dünya’nın yüzde 25 zam yaptığını duyduktan sonra aynı oranda zammı uyguladı.
Arada kapatılsa da İGS çalışan gazetecilerin sesini çıkartabildiği tek platformdu. Sendikanın en önemli gündemi üyelerinin haklarını savunmak, dolayısıyla basın özgürlüğünün tesisi için mücadele etmekti. Bu amaçla, her fırsatı değerlendirmeye çalıştı.
İGS Yönetim Kurulu, Basın-Yayın ve Turizm Vekili Server Somuncuoğlu ile 1958’de İstanbul Radyoevi’nde yaptığı görüşmede basınla ilgili mevcut yasaların çalışan gazetecilerin aleyhine işlediğini belirterek, yasalarda tadilat yapılmasını istedi. Server Somuncuoğlu’nun önerisiyle isteklerini bir rapor haline getiren İGS, bunu Ankara’da ilgili bakanlara ve milletvekillerine sundu.
Gazeteciler, 10 Ocak 1961 günü, işverenlerin boykotunu ve davranışlarını protesto amacıyla Cağaloğlu’ndaki Sendika merkezinden Vilayet binası önüne kadar sessiz bir yürüyüş yaptı. Yürüyüş sessizdi ancak gazeteciler, olaylara ilişkin düşüncelerini her zamanki gibi yazıyla dile getirdi. Ama bu kez gazete sayfaları yerine karton ve bez afişleri kullanmak zorundaydılar. Gazetecilerin taşıdıkları pankartlarda geçen ifadelerden bazıları şöyle:
Yorumlar
Popüler Haberler
Atatürk Havalimanı Katliamı: Ağırlaştırılmış müebbet alan IŞİD'liler tahliye edildi
'Ölünce beni kim yıkayacak?': TRT'nin reklam panoları tepki topladı
Komisyonda mikrofonlar açık unutuldu: 'Çok yanlış yaptı Bakan Hanım'
AK Partili Belediye Başkanı, AK Parti ilçe başkanını Ülkü Ocakları üyelerine dövdürdü
Bakan Fidan: HTŞ, yıllardır bizimle işbirliği içinde oldu
İstanbul'da deprem meydana geldi